Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.Dairemizin ve giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır. Davaya konu işkazası , 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana geldiğinden, Kurumca rücu edilebilen peşin değer 506 sayılı Kanunun 26. maddesine göre belirlenmelidir....

    İlk derece mahkemesince, maddi tazminat yönünden bir kısım davacılar için davanın reddine bir kısım davalılar için ise davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili ve davalı asıl T17 istinaf etmiştir. Davalı T17'ün istinaf başvurusunun incelenmesinde; Davalı tarafından maddi tazminat talebine ilişkin yapılan istinaf başvurusu yönünden incelemede, davacı davalının haksız eylemi sebebi ile 370,89- TL maddi zararının olduğunu belirtmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. HMK'nın 341/2. maddesi gereğince istinaf yoluna başvuru yapılabilen kararlar bellidir. Buna göre karar tarihi itibari ile 3.110,00 TL ve altındaki ilk derece mahkemesi kararlarının kesin olduğu bu kararlara karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı belirlenmiştir. Bu itibarla davalının maddi tazminat talebinin kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesinin kararı miktarı itibarı ile kesin olduğundan davalının bu kısma ilişkin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir....

    Aynı kanunun 336. maddesinde ise; “(2) Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. (3) Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır. (4) Adli yardım talebine ilişkin evrak, her türlü harç ve vergiden muaftır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır....

      Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan sorumluluk hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır. Davaya konu edilen olayda; ...... Numune Hastanesinde ve ..... Üniversitesi Konya Uygulama ve Araştırma Hastanesinde doktor olarak çalışan ve kamu görevlisi olan davalıların, teşhis, tedavi ve müdahalede kusurlu davranmak suretiyle görevleri sırasında ve görevlerinden dolayı davacıları zarara uğrattığı ileri sürülmektedir....

        Anılan madde kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, işveren ve 3. kişiler rücu alacağından kusurlarının varlığı halinde sorumludurlar. 5510 sayılı Yasanın 21. maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçlar, rücu davasında bağlayıcı nitelikte bulunmamakta; 5510 sayılı Yasanın 21. maddesi çerçevesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği kuralları yönünden ayrıntılı irdeleme içermesi halinde, güçlü delil olarak kabul edilebilmektedir....

          Bu yasal çerçevede somut olayda; eldeki davaya ilişkin olarak açılan ceza davasında hukuk hakimi yönünden bağlayıcı hal almış bulunan maddi olgular olup olmadığı tespit edildikten sonra, aynı olay nedeniyle tarafların kusur oran ve aidiyetleri bakımından çelişkili kararların verilmesi olasılığının ortadan kalkması, hak ve adalet kurallarına aykırı bir sonuç ortaya çıkmaması, yargıya olan güvenin sarsılmaması gerekçeleri ile tazminat dosyasının akibetinin belirlenmesi gerekmekte ise de, rücu davalarının, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davalarında alınan kusur tespitine ilişkin bilirkişi raporuyla ulaşılan sonuçların, rücu davasında bağlayıcı nitelikte bulunmamakla birlikte; 506 sayılı Yasanın 26. maddesi çerçevesinde, ayrıntılı irdeleme içermesi halinde, güçlü delil olarak kabul edilebilmekte olduğu (Hukuk Genel Kurulu 17.01.2010 tarih 2010/10-10 Esas...

            Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının ıslahının süresinde olmadığını, kusur durumu gözetilmeden davacının tüm zararından davalının sorumlu tutulamayacağını, davacının rücu hakkı olmadığını, kurum zararının doğru hesaplanıp hesaplanmadığının belli olmadığını, davalı açısından kaçınılmazlık söz konusu olduğunu, illiyet bağının kesildiğini, davalının kusurunun bulunmadığını ileri sürmüştür. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SEBEPLER: Dava rücuen tazminat talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dairemizce İstinaf incelemesi 6100 Sayılı HMK’nun 355 ve 357. maddeleri gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır....

            /10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunması ve tazminat hesabının bu şekilde yapılması gerekmektedir....

              Kurumun kanundan doğan basit rücu hakkı nedeniyle, kural olarak ilk peşin değerin altında bir rücu alacağına hükmolunamaz. Ancak sorumluların kusur oranı nedeniyle bir indirim yapılabilir. Davaya konu somut olayda; hükme esas alınan kusur raporunda, davalıların zararlandırıcı sigorta olayında toplam % 80 orununda kusurlu bulunduğu, hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk peşin değeri ve cenaze yardımı toplamı 40.487,85 TL olduğu, davacı Kurum tarafından talep edilen miktarın, Kurum zararının % 80 kusur karşılığının 32.390,20 TL’nin altında olduğu gözetilerek, talebin tamamının hüküm altına alınması gerekirken, eksik rücu alacağına hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....

                "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/07/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 18/10/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, kişilik haklarının ihlali nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır.( TC Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy....

                  UYAP Entegrasyonu