Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Öte yandan muhdesatın aidiyetinin tespiti davalarında husumetin tapu maliklerine yöneltilmesi gerekmektedir....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacı vekili, kadastro çalışması sonucunda tespit harici bırakılan tapusuz taşınmaza 1993 yılında bina yapmak suretiyle vekil edeninin zilyet olduğunu ileri sürerek dava konusu binanın aidiyetinin tespiti ile güncel değerinin yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsiline, bu isteğinin yerinde görülmemesi durumunda muhdesatın üzerinde bulunduğu arzın muhdesatla birlikte bedeli davalı ...’ye ödenmek kaydıyla tapusunun veya irtifak hakkının, vekil edeni adına, tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur....

    Ancak, kadastro çalışması yapılan taşınmazlarda, tutanakların askıya çıkarıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde kadastro mahkemesinde açılan davalarda veya bu süre içinde dava açılmamış tutanak kesinleşmişse, Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan öncesi nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılacak davada muhdesatın arzdan ayrı olarak beyanlar hanesine yazılması istenebilir. Bir başka anlatımla kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak, genel mahkemelerde açılan davada, Kadastro Kanunu'nun 19/11. maddesine dayanılarak muhdesat tespiti ve bunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi dava edilemez. Yukarıda belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile sonuca gidilmiş olması doğru değildir....

      Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesat aidiyetinin tespiti Davacı ... ile dayalı Karayolları Gen. Müd. ve ... arasındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının reddine dair ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 25.12.2012 gün 2012/134-527 Esas ve Karar sayılı hükmün Daire'nin 19.02.2014 gün 9962/2687 Esas ve Karar sayılı ilamıyla hükmün onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine açılan muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının yargılaması sonunda, mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, Daire'ce isabetsizlik görülmeyen hükmün onanmasına karar verilmesi üzerine; davacı vekili süresi içerisinde kararın düzeltilmesini istemiştir. Dava, muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkindir....

        Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....

          a aidiyetinin tespitine, ... ili ... ilçesi ... ... mahallesi 106 ada 3 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan 3 katlı ev ve muhtelif cins ağaçların davacı ...'a ve ...'a aidiyetinin tespitine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı paydaşlar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir. Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu taşınmazların kadastro tespitinin, 17.06.1997 tarihinde yapıldığı, itiraz olmadan 17.03.1998 tarihinde kesinleştiği, davaya konu 1 parselin davacılardan İbrahim adına iki katlı kargir ev ve bahçe vasfıyla tescil edildiği, kadastro tutanağında davacılardan İbrahim tarafından parsel üzerine 1972 tarihinde ev yapıldığının belirtildiği, 3 parselin ise, bir katlı kargir ev ve bahçe vasfıyla davacılar İdris ve ...’in babası adına tespit gördüğü, davaya konu taşınmazlar hakkında davalılar murisi tarafından tespit öncesi nedene dayanarak tapu iptal tescil davası açıldığı, ... 1....

            maddesi ve 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/II. maddesi tapunun beyanlar sütununa şerh verilmesine imkan veren yasal düzenlemelerden bir kısmıdır. Somut olay, tapunun beyanlar sütununa tescile imkanı veren yasal düzenlemelerden hiçbirine uymamaktadır Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, muhdesatın tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekir. Somut olayda; dosyanın içeriğine, toplanan delillere göre dava konusu muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiği sabit olmuştur....

              Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın muhdesatın tespiti davası olduğu, taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi davasının derdest olduğu, dava konusu muhdesatların bulunduğu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde; kadastro tesis tarihinin 08/07/1993 olduğunun anlaşıldığı, tapulama tutanağı incelendiğinde ise; tapulama tutanağının 10/03/1960 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı, davacı tanıklarının 1990'lı yıllardan önce muhdesatların ve iyileştirmelerin yapıldığı yönünde beyanlarda bulundukları, keşifte ve duruşmada dinlenilen tanıkların; davacının kendi parası ile sıfırdan yaptığı şeylerin, garaj, duvar ve ahır/samanlık olduğu; dava dilekçesinde talep edilen diğer hususlarda ise bedelini ödediği veya iyileştirme yaptığı; yapılan bu yapıların yapım tarihinin ise 1990 yılından önceye rastladığı bu doğrultuda kadastro öncesi sebebe dayanılarak açılan bir muhdesat davası mevcut olduğu, kadastro öncesi sebebe dayalı açılan muhdesatın tespiti davasının 10 yıllık hak düşürücü süreye...

              Ne var ki 3402 sayılı Kadastro Kanunun 19/1. maddesi gereğince taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatın kadastro tutanağının ve taşınmazın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilebilmesi için muhdesatın kadastro tespit gününden önce meydana getirilmiş olması zorunludur. Somut olayda taşınmazın sicilinin kadastral faaliyetler sonucu oluşturulmadığı, ihdas edilmiş olduğu gözetildiğinde muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesine olanak yoktur. Hal böyle olunca davanın kısmen kabul edilerek muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespiti ile yetinilmesi, şerhe ilişkin istemin ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazine’nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 01.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu