Hukuk Dairesi'nin 05.07.2012 gün, 2012/1528-5158 esas ve karar sayılı ilamı ile ifa olanağı kalmayan sözleşmeye dayanılarak açılan aynen ifa ve tapu iptal-tescil davalarının tümden reddinin gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalı yönünden kurulan ilk hüküm kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 20.01.2014 gün, 2013/7540 Esas ve 2014/255 Karar sayılı ilamı ile onamıştır. Davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir....
Somut olayda takibe konu ilamın hüküm bölümünde "ayıplı otonun ayıpsız misli ile değiştirilmesi, aynen ifa mümkün değil ise, İİK.nun 24.maddesine göre işlem yapılması öngörülmüştür. Borçlu vekili 15.12.2008 tarihli dilekçe ile ilama konu aracın ellerinde bulunmadığını ve İİK. nun 24.maddesinin uygulanarak aracın değerinin tespitini istediğine göre, icra müdürünce aynen ifa mümkün olmadığından anılan madde hükmü uyarınca aracın değerinin belirlenmesi gerekirken talebin reddi doğru değildir. O halde mahkemece şikayetin kabulü ile icra müdürlüğünce İİK.nun 24.maddesi doğrultusunda işlem yapılmasına karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 29.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda; fuarın iptali değil ileri bir tarihe ertelenmesi nedeniyle ifa imkansızlığı söz konusu olmayıp, davalının fuar tarihini değiştirme yetkisinin bulunduğu da gözetilerek TBK 138. Maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğüne dayalı sözleşmesinin uyarlanması gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (...-...) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Bir başka söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Gerçekten de sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke, özel hukukun diğer bir takım istisnai ilkeleriyle sınırlandırılmıştır....
Somut olayda, taşınmazın mülkiyetinin naklini sağlayan vekaletnamedeki mirasbırakana ait imzanın sahte olduğu iddia edildiğine göre, bunun sübutu halinde sicilin geçerli bir hukuki sebebinin bulunmayacağı, buna bağlı olarak da T.M.K.'nun 1025. maddesi uyarınca yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, sahtecilik iddiasının açıklığa kavuşturulması bakımından öncelikle mirasbırakanın çeşitli resmi ve özel kurumlarda bulunan imza ve yazılarını havi belgelerin temin edilmesi, mirasbırakanın tatbike esas alınan imza örnekleriyle birlikte dosyanın bilirkişiye tevdi edilerek 01.03.2011 tarihli vekaletnamedeki imzanın mirasbırakanın eli ürünü olup olmadığı hususunda rapor alınması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların, bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca ......
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen davada; Asıl davada davacı, mirasbırakan babasından intikal eden çekişme konusu 30764 ada 11 parsel sayılı taşınmazda bulunan B Blok 12 nolu bağımsız bölümün kendi uhdesinde kalması kaydı ile C Blok 6,7 ve 14 nolu bağımsız bölümlerin satışına ilişkin olarak davalılardan yüklenici ...’e vekaletname verdiğini, ...’in 12 nolu bağımsız bölümün özellikleri itibari ile 6,7 ve 14 nolu bağımsız bölümlerden üstün olduğu bu yüzden değiştireceği konusunda aldatıcı söz ve davranışlarla kendisinden vekaletname aldığını, ancak vekaletnamedeki yetkisine aykırı olarak 12 nolu bağımsız bölümü adına tescili sağlamadan 6 nolu bağımsız bölümü davalı ...’e, 7 nolu bağımsız bölümü davalı ...’ye, 14 nolu bağımsız bölümü davalı ...’ye satış suretiyle devrettiğini, diğer davalıların vekille el ve işbirliği içinde hareket ettiğini, davalı ...’nün ise vekaletnamedeki açık hükme rağmen devirleri gerçekleştirerek sorumluluğunu...
Halbuki, burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, ceza koşulu ifanın yerini almaktadır (KILIÇOĞLU, a.g.e., s. 775- 777). Davacı vekili, protokolde kararlaştırılan cezai şartın TBK. m. 179 f. II ye göre ifaya eklenen cezai şart olduğunu ileri sürmüş ise de protokol hükümlerinden TBK. m. 179 f. I maddesi gereği seçimlik cezai şart olduğu değerlendirilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar muvacehesinde; davacı aynen ifayı talep edebilir ise de; davacı aynen ifa talepli olarak Fatsa 2....
İİK.nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun yetkiye dair hükümleri gereğince, takip dayanağı sözleşmeye dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra dairesinde (HMK. 6.md.), sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesinde (HMK 10. md.), para borçları götürülecek borçlardan olduğundan alacaklının ikametgahı icra müdürlüğünde icra takibi yapılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer, öncelikle tarafların açık veya zımni isteğine göre tespit edilir. Sözleşmede karşılıklı olarak değişik yerlerde yerine getirilecek borçlar varsa (malın teslim edileceği yer-borcun ödeneceği yer), mal teslimi için açılacak dava teslim yeri mahkemesinde- borcun ödenmesi için açılacak dava ise borcun ödeneceği yer mahkemesinde açılabilir. Ancak sözleşmede açık ve zımni olarak sözleşmenin yerine getirileceği yerin anlaşılamadığı hallerde yetkili yer, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 89....
Maddesinde “Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise,; alacaklı her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.” denildiğini, borçlunun temerrüdü halinde kullanılacak seçimlik hakların; alacaklının aynen ifa ve gecikma tazminatı ya da aynen ifadan vazgeçme, sözleşmenin feshi ve müspet ya da menfi zararın tazminatı olduğunu, müvekkilinin sözleşmenin aynen ifasını ve davalının edimini yerine getirmemesinden kaynaklanan gecikmeden doğan zararını, gecikme tazminatını talep ettiğini, davalının tapu üzerindeki takyidatları zamanında kaldırmayarak müvekkilini zarara uğrattığını, bu gecikmeden dolayı oluşan zararın tazmini gerektiğini, bununla beraber sözleşme gereği inşaatın bitiş tarihi 2019 Nisan ayı iken davalının kusuru sebebiyle inşaata başlanamaması sebebiyle bu tarihe kadar yoksun kalınan karı da talep ettiğini, davalının, haksız azlettiği vekâleti yenilemeyerek müvekkilinin...
Mahkemece, davacının aynen ifa ve gecikme tazminatı talep edebileceği, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf etmiştir. İstinaf konusu edilen uyuşmazlık, davacıya ait ve davacıya teslim edilmeyen malzeme ve ekipman bedelinin tazmininin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler ile ilgili TBK'nın 125/1 ve 2. fıkraları; "Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir....
Halbuki, burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, ceza koşulu ifanın yerini almaktadır (KILIÇOĞLU, a.g.e., s. 775- 777). Davacı vekili, protokolde kararlaştırılan cezai şartın TBK. m. 179 f. II ye göre ifaya eklenen cezai şart olduğunu ileri sürmüş ise de protokol hükümlerinden TBK. m. 179 f. I maddesi gereği seçimlik cezai şart olduğu değerlendirilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar muvacehesinde; davacı aynen ifayı talep edebilir ise de; davacı aynen ifa talepli olarak Fatsa 2....