Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL -KARAR- Mahkeme kararındaki nitelendirmeye göre dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve sözleşmenin ifa edildiği iddiasına dayalı tapu iptal, tescil isteklerine ilişkindir. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09.02.2012 tarih ve 1 sayılı kararı ile aynen kabul edilen ve Resmi Gazetede yayımlanarak 01.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren hukuk dairelerine ilişkin işbölümü uyarınca temyiz incelemesi Yargıtay 15.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın ilgisi yönünden 15.Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,10.5.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan dava dilekçesinde açıklanan sebeplere bağlı olarak dava konusu edilen bağımsız bölümlerin tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi talep ve dava edilmiş ise de; davacı vekili tarafından vekaletnamedeki özel yetkiye de dayalı olarak ön inceleme duruşması öncesi aşamasında ----- üzerinden gönderilen dilekçe ile HMK. Madde 123 kapsamında davayı geri aldıklarını belirtmek suretiyle buna göre karar verilmesi talep edilmiş olup, davalı vekili tarafından ------ üzerinden gönderilen ve vekaletnamedeki özel yetkiye dayalı dilekçe ile davanın geri alınmasına açık rızalarının olduğunu belirterek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi istenmiştir. Sonuç olarak davanın HMK Madde 123 kapsamında geri alınması, davalı vekilinin açık rızasına ilişkin beyanı ve HMK Madde 123 düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde HMK Madde 123 kapsamında davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olmak üzere aşağıdaki karar verilmiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi -K A R A R- Taraflar arasındaki, 3.kişinin İİK.nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkin olarak, mahkemece verilen 31.3.2010 tarihli karar, davacı 3.kişi vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olup, bilahare davacı vekili vekaletnamedeki yetkisine binaen 28.2.2011 tarihli dilekçesi ile temyiz talebinden feragat etmiş bulunduğundan, davacı (3.kişi) vekilinin vaki temyiz talebinin feragat nedeniyle REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı 3. kişiye geri verilmesine 14.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Satış vaadi sözleşmesi geçerli olmakla birlikte davanın açıldığı tarihte davalı vaat olunan taşınmazın maliki olmadığından aynen ifa mümkün değildir. Kural olarak, borcun ifa edilmemesi borçlunun sorumluluğunu gerektirir ve borcun ifa edilmemesinde kusurlu kabul edilir. Bu durumda, vaat alacaklısı davacı aynen ifa yerine BK'nun 96. ve devamı maddeleri uyarınca tazminat talep edebilir. Buradaki tazminat, alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarar ise, alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya taalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyet ile mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki farktır. Diğer bir ifadeyle müspet zarar aktin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden doğan zarardır. Somut olayda, davacı 08.05.1992 tarihli ve bu sözleşmeyi temlik aldığı 18.12.1992 tarihli satış vaadi sözleşmelerine dayanmaktadır....

          Nama ifa, TBK nın 125/1. Fıkrası kapsamında aynen ifa kapsamında değerlendirilir. Bir başka değişle nama ifa, arsa sahibinin ifa menfaatini sözleşmedeki şartlara uygun olarak sağladığından aynen ifa niteliğindedir. Bu nedenle arsa sahibi nama ifa talep ettiğinde aynı zamanda sözleşmenin aynen ifasını ve tasfiyesini de talep etmiş kabul edilir. Davacıların, sözleşme kapsamında kalan eksik işlerin tamamlanması, yapı ruhsatı alınması için yapılacak giderlerin ödenmesi, yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlarının ödenmesi ve yapı denetim şirketine bedel ödenmesine yönelik taleplerin tamamı, sözleşmenin aynen ifası kapsamında kalan, tasfiyeye yönelik taleplerdir....

            Sözleşmenin ifa olanağı bulunduğu sürece vaad borçlusu olan kişiden ifa isteminde bulunulabilir. Ancak ifanın olanaklı bulunmaması durumunda aynen ifa yerine tazminat da istenebilir. Bu tazminata doktrinde ve uygulamada akdi tazminat denilmektedir. Akdi tazminatın dayanağı ise Borçlar Kanununun 96. maddesidir. Gerçekten anılan hüküm uyarınca alacaklı hakkını kısmen veya tamamen elde edemezse borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan kaynaklanan alacaklı zararını tazmin ile mükelleftir. Davacı, 12.11.2006 tarihli dilekçesinde; tazminat talebinde bulunmuş ve bunun nedenlerini de açıklamıştır. Mahkemece, davacının bu istemi değerlendirilerek olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması yerine tazminat talebinin dahi reddi açıklanan nedenle doğru değildir....

              Davalı vekilinin vekaletnamedeki feragat yetkisine dayalı olarak, 10.02.2016 günlü feragat dilekçesi ile iş bu temyiz hakkından feragat ettiği anlaşıldığından, vaki feragat sebebiyle temyiz isteminin REDDİNE, istek halinde peşin harcın iadesine, 05/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Hüküm, davalı vekili Av. ... tarafından 18/04/2014 günlü dilekçe ile temyiz edilmiş ise de, davalı vekilinin ibraz ettiği 11/05/2016 günlü feragat dilekçesinden vekaletnamedeki feragat yetkisine dayalı olarak temyiz talebinden feragat ettiği anlaşıldığından, vaki feragat sebebiyle temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  Davacı vekilinin, vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak 17.03.2016 günlü dilekçe ile temyiz talebinden feragat ettiği anlaşıldığından, vaki feragat sebebiyle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 31/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                    Bunlar; aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme hakkı (BK m. 106/1), aynen ifayı reddederek ademi ifa sebebiyle müspet zararın tazminini isteme hakkı (BK m. 106/11), akdin feshi ve menfi zararın istenmesi (BK m. 106/III) hakkıdır. Borçlu temerrüdünün sonuçlarını düzenleyen yukarıda yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davacı vaad borçlusu yüklenicinin mülkiyeti geçirme borcunu yerine getirmemesi (temerrüde düşmesi) üzerine Borçlar Kanunu'nun 106. maddesinden kaynaklanan seçimlik hakkını akdin feshi ve menfi zarann istenmesi seçeneğini kullanarak mülkiyeti talep yetkisinden vazgeçmek suretiyle satış vaadine konu bağımsız bölümün dava tarihindeki değerinin tahsilini istemiş, mahkemenin 2001/22 esasında kayıtlı açtığı alacak davası reddedilerek Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleşmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu