Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı hüküm altına alınan 7 günlük yıllık izin alacağının kullandırıldığını veya karşılığının ödendiğini ispat edememiştir. Davacı hüküm altına alınan yıllık izin alacağına hak kazanmıştır. Davalının yıllık izin alacağına yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Davacı dava dilekçesinde haftanın 5 günü 08:00- 17:00 saatleri arasında çalıştığını beyan etmiştir. Ayrıca zaman zaman nöbet tutarak haftanın 6 günü çalıştığını beyan ederek fazla mesai alacağı talebinde bulunmuştur. Davacı vekilinin talebinde belirttiği saatler dikkate alındığında davacının fazla mesai yapmadığı anlaşılmaktadır. Tanıkların beyanlarından da davacının nöbetçi kaldığı günler somut olarak belirlenememektedir. Bu durumda davacı fazla mesai yaptığını ispat edememiştir. Fazla mesai alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalıdır. Davalı vekilinin fazla mesai alacağına yönelik istinaf talebi yerindedir....

Hukuk Dairesinin 12.03.2018 tarih ve 2018/1384 esas 2018/2349 karar sayılı içtihadında"...husumete izin kararı alınmadan açılan davalarda eksikliğin ikmal edilerek davaya devam edilmesi gerektiği, aksi durumda yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın sonuçlandırılmasının kanuna aykırı olduğu belirtilmiştir. Bu durumda söz konusu eksiklik HMK nun 114/1- d maddesi kapsamında dava ehliyeti ile ilgili bir dava şartı olup aynı yasanın 115/2 maddesi lafzına göre giderilmesi mümkündür..." açıklanmıştır....

Buna göre; öncelikle kadının yatarak tedavi gördüğü hastahaneden tedavi evrakları getirtilerek yapılacak inceleme sonucunda Türk Medeni Kanununun 405. ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 56. maddesi uyarınca; davalı kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi, kısıtlanması durumunda vekilin vekillik görevi sona ereceğinden davaya devam etmek ister ise vesayeten vekalet ve husumete izin kararı sunması için süre verilmesi, devam etmek istememesi yada eksiklerin verilen sürede giderilmemesi durumunda atanacak vasiye davaya devam ve husumete izin kararı sunumu hususlarında süre verilip sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Öncelikle bu şekilde araştırma yapılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra sonucuna göre davacı-karşı davalının velayet görevini yerine getirip getiremeyeceği ve kişisel ilişki düzenlemesine ilişkin rapor alınmadan karar verilmesi doğru bulunmamıştır....

İlk derece mahkemesince, davacının ceza evinde bulunması nedeni ile davacıya hükümlülük nedeni ile vasi atanıp atanmadığının ceza evi müdürlüğünden sorulması, vasi atandığının tespiti halinde vasiye dava dilekçesi ile duruşma gününü bildirir davetiye çıkartılarak davayı takip edip etmeyeceğinin sorulması, vasi tarafından davanın takip edileceğinin bildirilmesi halinde vesayet makamından husumete izin kararı alınması için süre verilmesi, husumete izin verildikten sonra yargılamaya devam edilmesi, hüküm özlü olarak ceza evinde bulunan davacıya henüz vasi tayin edilmemiş ise vekili huzurunda davanın görülüp sonuçlandırılması gerekirken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır....

Öte yandan, davacılardan ...’ın kısıtlandığı, davacı adına vasi ... tarafından vesayeten davacı vekiline vekaletname verildiği ve davanın bu şekilde açıldığı, ancak vesayet makamından alınmış husumete izin kararının dosya içerisinde bulunmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, TMK'nın 462. maddesi uyarınca vasiye vesayet makamınca bu dava için husumete izin verilip verilmediğinin saptanması, diğer davalılar yönünden davaya devam edileceği açık olduğu gözetilerek davaya devam edilerek işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

    Davacı hüküm altına alınan yıllık izin alacağına hak kazanmıştır. Davalıların yıllık izin alacağına yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Davacı hafta tatili alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı talebinde bulunmuştur. Hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ispat yükü işçiye, bu günlerde çalışma yapılmış ise ücretinin ödendiğini ispat yükü davalı işverene aittir. İlk derece mahkemesince dinlenen tanık beyanları doğrultusunda; davacının çalıştığı dönemde; hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalıştığının ispatlandığı, ancak karşılığının ödendiğinin davalı işverence ispatlanamadığı gerekçesiyle bu alacaklara hak kazandığına ilişkin kabulde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir....

    (HMK 54/2- 3) Husumet bir dava şartı olduğundan ve mahkeme tarafından resen dikkat alınması gerektiğinden vesayet altında olması nedeniyle dava ehliyeti bulunmayan davacılar adına vasisi tarafından açılan iş bu davayla ilgili husumete izin belgesi ibraz edilmesi gerektiğinden HMK 54/2 maddesi uyarınca davacı vekiline husumete izin kararını alıp ibraz etmek üzere usulüne uygun süre verilerek eksikliğin giderilmesi gerekmekte olup mahkeme tarafından bu hususta davacıya süre verilmesi yerinde ise de; verilen kesin sürenin usulüne uygun olduğundan bahsetmek mümkün değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (HMK) süreler 90- 94. maddelerde düzenlenmiş, kesin süreye ilişkin düzenlemeye ise 94. maddede yer verilmiştir. HMK 94/3. maddesinde kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağı düzenlenmiştir. Kesin sürenin bu yaptırımı karşısında hakim tarafından verilen kesin sürenin usulüne uygun olması gereklidir....

    kendi adına asaleten, diğer davacı ... adına vasi sıfatı ile terekeye iade istekli olarak eldeki davayı açmış, ancak husumete izin kararı alınmamış, ayrıca 27.03.2008 tarihinde de davacılar vekili davadan feragat etmiş, mahkemece feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekili davacı ...’nin hataya düşürülerek feragat etmesinin sağlandığı gerekçesi ile hükmü temyiz etmiştir....

      nun, ...... sayılı Kararı ile kısıtlandığı ve kendisine oğlu ...’nun vasi atandığı, anılan kararın kesinleştiği, mahkeme kararı kısıtlananın vekiline tebliğ edilmiş ise de kısıtlama kararı ile birlikte vekilin vekalet görevinin sona erdiği, eldeki dava yönünden vasiye, husumete izin kararı verilmediği, mahkeme kararının ve temyiz dilekçelerinin de davacı ...'nun vasisine tebliğ edildiğine dair tebligat evrakının dosyada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 448. maddesinde, vasinin, vesayet altındaki kişiyi bütün hukukî işlemlerinde temsil edeceği; 462. maddesinin 8. bendinde de, vasinin, vesayet makamından izin almak koşuluyla kısıtlı adına dava açabileceği hususları düzenlenmiştir. Dava ehliyeti, taraf sıfatı ve kanuni temsil 6100 sayılı HMK'nın 114. maddesi uyarınca dava şartı olup aynı Kanunun 115/2. maddesi uyarınca da dava şartı eksikliğinin giderilmesi mümkündür. Bu sebeple, davacı ...'...

        ye tebliğ tarihinin, adli tıp raporu başka dosyadan alınmışsa davacı vekilinin beyanı da alınarak mahkemesinden sorularak ilgili mahkemesinden getirtilmesinden, 3-Davacı vekili dava ve temyiz dilekçesinde davacı asilin akli dengesinin bozulduğunu belirtmiş olup, varsa davacıya ait rapor ile vasi atanmışsa buna dair mahkeme kararı ve vasi tarafından verilen vekaletname ile Türk Medeni Kanununun 462/8 maddesi uyarınca husumete izin kararının dosyaya konulmasından, Sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 06.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          UYAP Entegrasyonu