Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili; davacının yükümlülüklerini yerine getirmediğini, hizmetin ayıplı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davalının sözleşmede öngörülen süreye uymaksızın ve haklı sebeplerini göstermeden fesih bildiriminde bulunduğu, feshi ihbarın haksız olduğu, yasal süre içerisinde ayıp ihbarında bulunmadığı, bilirkişi raporuna göre sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının 1.812,50 TL zarara uğradığı, alacağın likit olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.812,50 TL asıl alacak üzerinden duran takibin devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

    Somut olayda davacı iş sahibi kooperatif vekili sözleşmenin feshi yanında, ayıplı işlerin giderilme bedelinin tahsili isteminde de bulunmuştur. Müspet zarar kapsamında olan ayıplı işlerin giderilme bedellerinin istenebilmesi için sözleşmenin feshedilmemiş, diğer bir deyimle ayakta olması zorunludur. Bedel karşılığı inşaat yapımına ilişkin 16.09.1992 tarihli sözleşme fesih beyanını içerir dava dilekçesinin yüklenicilere tebliği ile feshedilmiş sayılır. Bunun dışında mahkemece de taraflar arasındaki inşaat yapım sözleşmelerinin feshine karar verilmiştir. Bu karar davacı iş sahibi tarafından temyiz edilmemiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeler feshedildiğine göre, davacı iş sahibi kooperatif ancak menfi zararlarının tazminini isteyebilir. Dava dilekçesinde dava konusu yapılan ayıplı işlerin giderilme bedeli müspet zarar kapsamında olduğundan, sözleşmenin feshedildiği dikkate alınmaksızın bu konuda fesihle çelişir şekilde tahsil kararı verilmesi doğru olmamıştır....

      a ait olan 15 numaralı daireyi yine danışıklı bir şekilde beş yıllığına kiraya verdiğini, tespit yaptırıldıktan sonra bir kısım dairelerin balkon korkulukları, pimapen pencere ve kapılarının söküldüğünü ileri sürerek, sözleşmenin ileriye etkili feshi ile yüklenicinin edimine göre devri gereken bağımsız bölümün tespiti, müdahalenin men'i, ... için 5.000,00 TL, ... için 2.000,00 TL kira bedelinin ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshi nedeniyle 2.000,00 TL müspet zarar ve ayıplı işler bedelinin tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla talebini 658.648,75 TL'ye artırmıştır. Asli müdahil vekili, sözleşmenin süresinde bitirilmediğini, müvekkilinin sözleşmenin iptali ile doğrudan ilgisi bulunduğunu ileri sürerek, sözleşmenin iptalini talep etmiştir....

        Eldeki davada davacının talebi öncelikli olarak sözleşmenin feshi ve uğradığı zararının tazmini istemine ilişkin olup, uyuşmazlığa konu makinenin %10 oranında ayıplı olması dikkate alınarak, Özel Dairece davacının sözleşmenin feshi talebi yerinde görülmemiş bu nedenle davacının sözleşmenin feshine ilişkin temyiz itirazları reddedilmiştir. Bununla birlikte ayıbın derecesi itibariyle eserin iş bedelinden indirimle kabulü mümkün olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiş olup, mahkemece eserin ayıplı olmadığı hususunun kesinleştiği yönündeki direnme gerekçesi de yerinde değildir. 34. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 35. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. IV....

          Ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi veya sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesi talepli iş bu dava 13/06/2019 tarihinde açılmıştır. Yukarıda anılan yasal düzenleme kapsamında, konusu bir para alacağı ve tazminat olan davalar zorunlu arabuluculuğa tabi tutulmuştur. İş bu davada davacının ayıplı makinenin yenisi ile değiştirilmesi veya sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesi talep edildiğinden bu tür davaların zorunlu arabulucuya tabi olduğu kanaatiyle; davacıya 09/12/2019 tarihli tensip tutanağının 1. maddesi ile TTK 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi uyarınca arabuluculuğa başvurup başvurulmadığına ilişkin delillerini sunması için bir haftalık kesin süre verilmiştir. Verilen sürede arabulucuya gidildiğine dair belge aslı sunulmadığından, dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

            Mahkemece, satışa konu halılar ayıplı olmadığından davanın reddine karar verilmiş; Hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıdan satın aldığı halıların ayıplı olduğunu ileri sürerek sözleşmenin feshi ile ödenen satış bedelinin tahsilini istemiş, davalı halıların ayıplı olmadığını, teslim edilen halıların satılan halılar olduğunu savunmuş ve mahkemece halıların ayıplı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Satıcı davalı tarafından düzenlenerek davacı alıcıya teslim edilen 22.3.2004 ve 23.3.2004 tarihli faturalarda halıların hereke halısı olduğu belirtilmiştir. 2006/106 değişik ... tesbit dosyasında 2010/12361-2011/2269 düzenlenen birikişi raporunda ; halıların menşei Çin, imalatında kullanılan ipliklerin hammadesinin ise çin ipeği olduğu, keşif esnasında görülen halılar ile faturada belirtilen sözleşme konusu olan halıların aynı olmadığı ve iki halının değerinin satış tarihi itibariyle 7.500 EURO ( KDV dahil ) olduğu belirtilmiştir....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi, ödemenin iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü....

                Ancak bu husus irdelenmemiş olsa da sözleşmenin akdedilmesi ile davacının davalıya ayıp ihbarı olarak keşide ettiği ihtarname arasındaki tarih farklarına bakıldığında yaklaşık-- görünmektedir. Davacı tarafın iddia ettiği üzere iştigal sahasının önemli bir kısmı internet üzerinden yapılan işlemler olduğu durumda sözleşmenin başlangıç tarihinden itibaren --- yaşanırken yaklaşık 7 ay sonra ihbarda bulunulması davacının bu hizmeti bu şekilde kabul ettiği anlamına gelecektir. Zira sunulan hizmetin gizli ayıplı olduğu ve kullanıma başlanmadan evvel anlaşılamayacağı aşikardır. Ancak gizli ayıplı durumlarda dahi TTK 23 göndermesi ile TBK 223 maddesinde açıkça izah olunduğu üzere "Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır."....

                  Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şart ın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 4077 sayılı Kanun'un değişik 6. ve 31. maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır" hükmü getirilmiştir. Taraflar arasındaki 08.07.2003 tarihli sözleşmenin 11. maddesinde acentanın sözleşmeye uymaması halinde TÜRSAB ......

                    Davalı taraf, davacı tarafça sunulan hizmetin sözleşmeye uygun olmadığını, yetersiz olduğunu ileri sürmüş ise de hizmetin hiç sunulmadığını iddia etmemiştir. Bu kapsamda davalı tarafça hizmetin eksik ya da ayıplı ifa sebebiyle davalıya bir ihtarname çekilerek sözleşme feshedilmiştir. Ancak söz konusu ihtarnamede, ileri sürülen hususların eksik ya da ayıplı ifayı ifade ettiği belirli bulunmadığı gibi karşı taraftan bir talepte bulunulmadığı, zararın ne olduğunun bildirilmediği, sözleşmenin feshi yoluna gidildiği görülmektedir. Davalı tarafça ileri sürülen hususlar ve anılan ihtarname içeriği davacı tarafça ifa edildiği anlaşılan ve davalı tarafça ticari defter ve kayıtlarına işlenmekle fatura içeriği kabul edilen alacağının ödenmemesi için haklı bir gerekçe ortaya koymamakta olduğundan davalının takibe yönelik itirazının yerinde bulunmadığı ve iptalinin gerektiği sonucuna varılarak davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

                      UYAP Entegrasyonu