DEĞERLENDİRME VE SONUÇ: Dairemizce dosya üzerinde ileri sürülen istinaf nedenleri ve HMK'nın 355. Maddesi gereği re'sen kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme neticesinde; Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu, taraf beyanları, istinaf dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde; davacı iddia ettiği SPEK ücretine ilişkin herhangi bir yazılı belge ibraz edememiştir. Davacının açmış olduğu hizmet tespiti davasında da prime esas kazanç yönünden bir hüküm kurulmadığından davacının ücreti bir anlamda kurum yönünden kesinleşen davada prime esas asgari kazanç olmuştur. Tüm bu nedenlerle ispatlanamayan davanın reddinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 24/11/2020 NUMARASI : 2018/365 2020/245 DAVA KONUSU : Hizmet ve Spek Tespiti KARAR : Taraflar arasındaki hizmet ve spek tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece verilen karara karşı davalı Kurum vekili ve davalı T3 A.ş vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gereği görüşülüp düşünüldü. TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette 01.11.2017- 06.06.2018 tarihleri arasında pazarlama müdürü olarak çalıştığını, ücretlerinin kendisine ödenmediğini belirterek 01.11.2017 tarihinden 06.06.2018 tarihine kadar aylık net 4000 TL ücret üzerinden hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir....
Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10- 480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10- 481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10- 482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10- 608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10- 1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir. Diğer taraftan, hizmet sözleşmesi sürekli edimli sözleşmelerden olup tanıkla ispat sınırının belirli süreli hizmet sözleşmelerinde hizmetin süresine göre belirsiz süreli hizmet sözleşmesinde ise, ücretin yıllık miktarına göre belirlenmesi gerektiği, Yüksek Yargıtayın yerleşik uygulaması gereğidir....
İl Özel İdaresinde kadrolu işçi olarak işe başladığı tarihte geçmiş çalışmalarının nazara alınmayarak yeni çalışan gibi değerlendirilip derece ve kademesinin eksik belirlendiğini, bu şekilde eksik ücret ödenip kuruma eksik prim bildirildiğini, önceki çalışmaların derece kademe tespitinde nazar alınması gerektiğini ileri sürerek davacının kadrolu statüde işe başlarken başlatılması gereken derece ve kademenin tespiti ile emekli olduğu tarihte bulunması gereken derece ve kademenin tespitine, davacının derece ve kademesi doğru hesaplansa idi alacak olduğu tarihten dava tarihine kadar eksik ödenmiş olan emekli maaşının davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı ......
hizmet akdine istinaden, 2015/Ekim ayında 5 gün 839,25 TL brüt ücret ( SPEK ), 2015/Kasım ayında 15 gün 2.517,75 TL brüt ücret ( SPEK ) ile çalıştığının ve çalışmasının tamamının T5 bildirilmediğinin TESPİTİNE, fazlaya ilişkin talebinin reddine" karar verilmiştir....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 07/12/2021 NUMARASI : 2020/5 2021/353 DAVA KONUSU : Hizmet ve Spek Tespiti KARAR : Taraflar arasındaki hizmet ve spek tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gereği görüşülüp düşünüldü....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 25/11/2020 NUMARASI : 2019/1045 2020/569 DAVA KONUSU : Hizmet ve Spek Tespiti KARAR : Taraflar arasındaki hizmet ve spek tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda mahkemece verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda gereği görüşülüp düşünüldü....
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1990/3. dönemde 90 gün, 1991/1. dönemde 120, 1993/1. dönemde 120, 1995/1. dönemde 120 gün davalı işyerinde sigortalı bildirimlerinin bulunduğu, 28.08.1993- 28.08.1995 tarihleri arasında 118 gün doğum ve analık borçlanması yaptığı, davacının 28.08.1993 tarihinde doğum yaptığı, 30.12.2011 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, 5000 gün prim ödemesi bulunmadığı gerekçesiyle yaşlılık aylığı talebinin reddedildiği, davacı ve komşu işyeri tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır. Somut olayda, davacının davalı kuruma doğum borçlanması yaptığı süre ile hizmet olarak tespitine karar verilen süre çakışacak şekilde hizmet tespitine karar verilmesi ve yaşlılık aylığı hesabında aynı süre için hem doğum borçlanması hem de hizmet tespitine karar verilen sürenin mükerrer olacak şekilde yaşlılık aylığına esas hizmet sürelerine eklenerek hesaplanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....
Eldeki davada ise, mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, davacının prime esas kazancının tespiti istemine uygun şekilde, “davacının 2011 yılı Aralık ayına ait SPEK tutarının 5.590,72 TL olduğunun tespitine” dair karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tespit davalarındaki yöntem dışına çıkılarak ve infazda tereddüt uyandırabilecek şekilde, davacı hakkında tespiti yapılan prime esas kazançtan her iki davalının sorumlu olduğuna dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince verilen karar, düzeltilerek onanmalıdır....
Eldeki davada ise, mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, davacının prime esas kazancının tespiti istemine uygun şekilde, “davacının 2009 yılı Haziran ayına ait SPEK tutarının 4.081,24 TL olduğunun tespitine ” dair karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, tespit davalarındaki yöntem dışına çıkılarak ve infazda tereddüt uyandırabilecek şekilde, davacı hakkında tespiti yapılan prime esas kazançtan her iki davalının sorumlu olduğuna dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince verilen karar, düzeltilerek onanmalıdır....