Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda Mahkemece yapılacak iş ; hiç kimsenin hizmet tespiti davası açmaya zorlanamayacağı, hizmet tespiti davasının sosyal güvenlik hakkını ilgilendirdiği hususları da unutulmadan ve fakat tespiti istenen sürenin uzunluğu dikkate alındığında davacı hizmet tespiti davası açmaya zorlanamaz ise de davacıya hizmet tespiti davası açıp açmayacağının sorularak değerlendirme yapılması; dosyaya sunulan dilekçe yönünden davacı asilin beyanına başvurulması, davalı işverene ait işyerinin 1065212 işyeri sicil nolu işyerinin 11.11.2008 tarihinde kanun kapsamına alındığı hususu da dikkate alınarak işverenin talep konusu dönem yönünden vergi kayıtlarının da celbi, dinlenen tanıkların işverenlerinin ünvanlarını da gösterir şekilde hizmet cetvellerinin ve kendi işyerlerine ilişkin kayıtların dosyaya kazandırılarak beyanlarının denetlenmesi, davacıya hizmet tespiti davası açıp açmayacağının sorularak hizmet tespiti davası açması halinde açılacak davanın bekletici mesele yapılarak ,hizmet tespiti davası...

Hukuk Genel Kurulu'nun 2011/10-457 esas ve 2011/560 karar sayılı kararında da belirlendiği üzere; hizmet tespiti davaları ve kararlarının niteliği değerlendirildiğinde; hizmet tespiti davalarında aslında geçmişte var olan ancak kayıtlara girmemiş hizmetlerin tespiti istenmektedir. Yargılama sonunda verilen tespit kararı ile çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden doğan ve gerçekte var olan hizmet akdi ilişkisinin varlığının tespitine karar verilmekte, yeni bir hukuksal durum yaratılmamaktadır. Öte yandan, tespitine karar verilen süreler hizmetin geçtiği yıla maledilerek, Kurum kayıtlarına; yine, hizmetin ait olduğu yıl itibariyle geçecektir. Verilecek tespit hükmü ile, varolmayan bir hizmet akdinin kurulması söz konusu olmayıp, varolan ancak kayıtlara geçmemiş bir çalışma, ait olduğu yılda kayıtlara usulüne uygun olarak bildirilmiş gibi işlem görecek, kayıtlara geçmemiş süre ile, çalışma tarihindeki durum saptanarak hukuksallaştırılacaktır....

    Öte yandan, yasal dayanağını 506 sayılı Yasa'nın 79/10 ve 5510 sayılı Yasa'nın 86/9. maddesinden alan hizmet tespiti davalarında Kurumun yasal hasım konumunda bulunduğu açıktır. Somut olayda, davanın hizmet tespiti ile birlikte işçilik alacakları istemi ile açıldığı, işçilik alacaklarının tefrik edildiği ve bu davaya hizmet tespiti davası olarak devam edildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, bu davada Kurumun yasal hasım olduğu, bu nedenle Kurum hakkında davanın husumetten reddine karar verilemeyeceği ve işverenin de gerçek hasım olup almadığı araştırılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, gerekçe kısmında davacının davalı SSK ve davalı kişi aleyhine işçilik alacaklarını talep ettiği,işçilik alacaklarına yönelik davada davalı Kuruma husumet yöneltilemeyeceği, davacının Kuruma karşı ancak hizmet tespiti isteyebileceği, böyle bir talebinin bulunmadığı, davalı A.. A..'...

      Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı SPEK Elektronik San. Ve Tic.Ltd.Şti ile müvekkili T3 arasında 28/03/2016 tarih ve 26746 nolu Genel Faktoring Sözleşmesi akdedilmiş olup, davacı T1 işbu Genel Faktoring Sözleşmesinin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olduğunu, işbu sözleşme Tahtında 28/08/2017 ve 22/09/2017 tarihinde yapılan faktoring işlemiyle dava dışı Termikel Madeni Eşya San.İhr.Ve İth.Tic.A.Ş.'nin keşideci, dava dışı Spek Elektronik San.Ve Tic....

      E) Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Taraflar arasında tazminat ve alacağa esas hizmet süresi uyuşmazlık konusudur. Davacı 01.05.2007-09.01.2011 tarihleri arasında çalıştığını iddia etmiş, davalı ise kayıtlarda gösterildiği üzere 12.10.2010 tarihinden itibaren çalıştığını savunmuştur. Davacı, iddia ettiği hizmet süresi bakımından öncelikle hizmet tespiti davası açmış ancak takip edilmeyen hizmet tespiti davasının açılmamış sayılmasına karar verilerek sonlanmıştır. Hizmet tespiti davasını takip etmeyen davacı, aynı tarihte açtığı işbu dava dosyasında da hizmet süresi bakımından hizmet tespiti dosyasındaki iddiasını tekrar etmiş, iddiasını ispat bakımından tanık dinletmiş, tanıkları iddiasını doğrulamışlardır. Ancak dinlenen tanıklar işyeri çalışanı olmadığı gibi komşu işyeri çalışanı da değillerdir....

        Gerekçe: 1.Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2.Davacının hizmet süresi ve yıllık izin alacağı ile kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda, davacı bu dava ile birlikte hizmet tespiti davası da açmış, mahkemenin 24.12.2003 tarihli celsesinde tefrik kararı verilerek hizmet tespiti davası ana dosya üzerinden yürütülmüş alacak talepleri ... bir esasa kaydedilerek alacak davasında hizmet tespiti davasının sonucu beklenmiştir. Yargıtay tarafından da onanarak kesinleşen hizmet tespiti davasında, davacının 01.02.1986-30.04.1986 tarihleri arasında 90 gün çalıştığının tespitine, diğer çalışmalar kuruma bildirildiğinden o süreler yönünden davanın reddine karar verilmiştir. 1986 yılında davacının Kuruma bildirilen 240 günlük çalışması bulunmaktadır....

          İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 01.10.2020 NUMARASI : 2017/393 E - 2020/206 K DAVA KONUSU : SPEK TESPİTİ KARAR : İzmir 14. İş Mahkemesi'nce verilen 01.10.2020 tarih, 2017/393 Esas ve 2020/206 Karar sayılı hükmün, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....

          GEREKÇE : Dava hizmet tespiti ve prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir. 506 sayılı Kanun'un 79 ve 5510 sayılı Kanun'un 86'ncı maddelerinde düzenlenen hizmet tespiti davasında ispat yönteminin ne şekilde olması gerektiğine dair herhangi bir açıklama bulunmadığından, kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda taraflar her türlü delile dayanabileceği gibi mahkemece kendiliğinden araştırma ilkesine göre delil toplanabilir ve inceleme yapılabilir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve dosya kapsamından, davacının davaya konu dönemde teknisyen olarak çalıştığına dair belgeler, ücret bordroları, tanık beyanları karşısında, davacının davaya konu dönemde, hizmet akdine tabi olarak davalı işveren nezdinde çalıştığı belirgindir. 5510 sayılı Kanunun 80/1. maddesinde “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançları aşağıdaki şekilde belirlenir....

          K A R A R 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı Kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava, davacının 01/06/2004-05/01/2007 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, işçilik haklarının istendiği 2007/76 E. Sayılı dosyanın 2010/54 E. Sayılı hizmet tespiti istemli dava ile birleştiğinden 2007/76 E. Sayılı dava yönünden hizmet tespiti isteminin kabulü ile davacının 01/06/2004-05/01/2007 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti ile 2010/54 E. Sayılı dava yönünden 2007/76 E. Sayılı davada karar verildiğinden bu dosya üzerinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden 2007/76 E. Sayılı davada davacının işçilik haklarını istediği, 2010/54 E....

            Hizmet tespiti davaların niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği için yargılamasının özel bir duyarlılık ve itina ile yürütülmesi gerektiği Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. Ayrıca hizmet tespiti davalarında Sosyal Güvenlik Kurumu veya ilgili şubesine husumet yöneltilmesi gerekir. İşçilik alacağı davasına gelince; bu tür davalar 4857 sayılı Yasa'dan kaynaklanmakta olup işçilik alacağına esas alınacak hizmet saptandıktan sonra talep edilen işçilik alacağının hesaplanması gerekir. Bu açıklamalar gereğince; hizmet tespiti ve işçilik alacakları davaları için izlenecek yöntem ve esas alınacak kıstaslar tamamen birbirinden farklıdır. Bu noktada her iki davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri bu nedenle doğru görülmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2007/21-69 Esas ve 2007/55 Karar sayılı ve 07.02.2007 tarihli kararı da bu yöndedir....

              UYAP Entegrasyonu