Şubesi'nden 03.12.2013 tarihinde kredi kullandığını, kredinin kullanımı sırasında ...’e hayat sigortası ile birliklte aylık 227,46 TL nin 03.01.2013 tarihinden başlamak üzere 36 ay içerisinde ödenmesine yönelik ödeme planı yapıldığını, murisi ...’in 9 ay boyunca ödeme yaptıktan sonra 19.09.2013 tarihinde vefat ettiğini, davalı bankanın murisin daha önceden rahatsızlığı olduğunu ve bu yüzden yalan beyanda bulunduğunu belirterek hayat sigortasına rağmen borcun ödenmesini istediğini, okur yazar olmaması sebebiyle borcu ödemeyi kabul ettiğini ve davalı bankanın bu borcu yapılandırdığını, murisinin kullandığı kredi için hayat sigortası yapılmış olması nedeniyle kredi borcundan borçlu olmadığının tespitine ve kredi borcuna istinaden ödenen 1.137,00 TL’nin faiziyle birlikte geri ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı banka vekili, davanın reddini dilemiştir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Davacılar, murisinin 15.09 2010 tarihinde davalı bankadan konut kredisi kullandığını, tarafların kullanılan krediyi güvence altına almak maksadıyla sözleşmenin 15. maddesine göre hayat sigortası ve diğer ihtiyari sigortaların yapılması husunda anlaştıklarını, hatta murislerinden bu sigortaların yapılmasına yönelik 'talimattır' adlı belgenin alındığını, buna rağmen bankanın hayat sigortası hiç akdetmeyerek sözleşme ve yönetmelik hükümlerine aykırı davranmak suretiyle taraflarını zarara uğrattığını ileri sürerek; murisin ölüm tarihi itibariyle mirasçıların borçlu olmadıklarının tespitine ve ıslahla birlikte bankaya ödenmek zorunda kalınan 10.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir....
KARAR Davacılar, murisleri ... ile davalı banka arasında tüketici kredisi sözleşmesi imzalandığını ve 08.07.2005 tarihinde diğer davalı şirkete de hayat sigortası yaptırıldığını, murislerinin 17.04.2007 tarihinde vefatından sonra bankaya başvurduklarında murislerinin hayat sigortasının 1 yıl süreli olduğunu ve süresinin sona erdiğini öğrendiklerini, hayat sigortasının davalı banka tarafından kredi süresi 10 yıl olmasına karşın 1 yıl süreli yaptırılıp sonrasında murislerine bilgi verilmeksizin ferdi kaza sigortasına dönüştürüldüğünü ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL tazminatın müteveffanın ölümünden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş, sonradan ıslah suretiyle taleplerini 140.309,48 TL'ye yükseltmişlerdir. Davalılar, davanın reddini dilemiştir....
Dolayısıyla kredi sözleşmesi ticari nitelik taşımakla birlikte uymazlığın temelini hayat sigortası oluşturmaktadır. Yargıtay 17. H.D. bu tür uyuşmazlıklarda kredinin türüne göre değil hayat sigortasına göre görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğuna karar vermektedir. (Yargıtay 17. H.D'nin 16.05.2017 tarih 2017/198E - 2017/5526K, 24.09.2018 tarih 2015/18647E -2018/8119K). Dolayısıyla uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemeleri görevli olduğundan karşı görevsizlik kararı vermek gerekmiş ..." gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç Başlıklı 1. maddesinde Kanunun amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir....
Davacı bankanın kredi borçlusuna hayat sigortası yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borcunu teminat altına almak olduğu ve hayat sigortası nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davacı sigortalının da bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davacıdan tahsil edilen sigorta primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davalı bankanın tacir olup, yaptığı masrafları tüketiciden isteme hakkı bulunduğu anlaşılmakta ise de, somut uyuşmazlığın tüketici hukukundan kaynaklandığı da gözetildiğinde, bankanın ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebileceğinin kabulü gerekir....
Ne var ki incelenen dosya içeriğine göre, davalıdan yapılan tahsilatlar içerisinde, dosya masrafı ve komisyon ödemeleri dışında, sözleşme kapsamında alınan hayat sigortası prim bedelinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; her ne kadar mahkemece, kredi sözleşmesi kapsamında yapılan hayat sigortasına ilişkin hükümlerin ve bu kapsamda alınan sigorta priminin davacıdan tahsil edilmesinin tüketici aleyhine haksız şart oluşturduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, bir sözleşme hükmünün haksız şart olarak kabulü için gerekli bulunan açık ve haksız oransızlık unsurunun gerçekleşen somut olayda bulunmadığı anlaşılmaktadır. zira sözleşmenin bir hükmünün, tüketicinin bir menfaatini ihlâl etmekle birlikte, ona önemli avantajlar da sağladığı anlaşılıyor ise artık bu kaydın tüketicinin zararına olduğunu söylemek olanaklı değildir....
Davacı bankanın kredi borçlusuna hayat sigortası yaptırmasındaki asıl amacının, kredi borcunu teminat altına almak olduğu ve hayat sigortası nedeni ile kredi borçlusunun belli bir prim ödeme borcu altına girdiği anlaşılmakla birlikte, hayat sigortası kapsamına alınmasında davacı sigortalının da bir menfaatinin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, sözleşme kapsamında davacıdan tahsil edilen sigorta primlerine ilişkin kayıtların haksız şart niteliğinde olduğu gerekçesiyle ödenen primlerin davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 3-Davalı banka tacir olduğundan hükmedilen alacak yönünden ticari avans faizine hükmedilmesi gerekirken, yasal faize hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....
Mahkemece, davacının usulüne uygun yurtdışı borçlanma tutarını ödemesi olup olmadığı araştırılmadan, sigorta başlangıcına ilişkin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu gibi; şarta bağlı olarak hüküm kurulması da isabetsizdir. Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, rant sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür....
Zira, ... konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde,... giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini belirtmekle birlikte, anılan hükmün uygulanabilirliği, her iki ülke mevzuatına göre dikkate alınabilecek bir sigortalılık süresinin bulunması halinde mümkündür. Sigortalı hizmetlerin tasfiye edilmesi halinde, tasfiyeye uğramış hizmetlerin sosyal sigorta hukuku açısından geçerliliğini yitirmiş sayılması ve artık her iki ülke mevzuatına göre nazara alınabilecek bir sigortalılık süresi kalmayacağından, ...konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü uyarınca, rant sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayılması mümkün olmayacaktır....
GEREKÇE: Dava, davacıların murisinin kullandığı kredinin teminatı olarak sigortalı muris ile davalı sigorta şirketi arsında düzenlenen hayat sigortasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen ilk derece mahkemesi kararı hakkında 6100 sayılı HMK nun 355.maddesindeki düzenleme gereğince; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. Anayasanın 37. maddesine göre, "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz". 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'unun (HMK) 1. maddesine göre, "Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir." 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesine göre, "Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler....