K. sayılı kararın davacı tarafa tebliğ edilip kesinleşme şerhi verilmeden gönderildiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 22/2. maddesinde "İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir." hükmüne yer verilmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 70. maddesinin üçüncü fıkrasında "Taraflar, tüketici hakem heyeti kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir." şeklinde tüketici hakem heyeti kararlarına karşı itiraz yolunda özel bir düzenleme öngörülmüştür. Somut olayda, davanın 09.04.2015 tarihinde açıldığı, davacının verilen 09.03.2015 tarih 2015/1692 sayılı kararına itiraz ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda uyuşmazlığın, çözümlenmesi gerekmektedir....
şerhi olarak sunduğunu, söz konusu Sertifika’nın, hakem kararına icra kabiliyeti kazandıran bir kesinleşme şerhi olmadığını, söz konusu Sertifika tenfize konu yabancı hakem kararına ait bir kesinleşme şerhi olma niteliği taşımadığı gibi, davacı Şirket’in iddia ettiği gibi resmi niteliği haiz bir belge de olmadığını, söz konusu belgenin MÖHUK’un ilgili hükümlerinde yer alan şartları hiçbir şekilde karşılamadığını, bu durumda, davacı Şirket’in kesinleşmiş ve icra edilebilir bir hakem kararını kendisine verilen kesin süre içerisinde mahkemeye sunmadığı ve davanın tenfiz şartlarının oluşmadığında davanın reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bunun yanı sıra, Sayın Mahkeme huzurunda tenfizi talep edilen tahkim kararı kapsamında yapılan yargılama çerçevesinde Müvekkil Şirket’in iddia ve savunma hakkı birçok kereler kısıtlandığını ve önemli usul hataları yapıldığını, tahkim sürecinde İsviçre’nin Zürih şehrinde yapılan duruşmada, duruşma sonrasında herhangi bir dilekçe...
A.Ş. arasında görülen, Tüketici Hakem Kurulu kararına itirazla ilgili ... ı 3. Tüketici Mahkemesi tarafından kesin olarak verilen, 2016/55 esas 2016/91 sayılı kararı hakkında HMK.nın 363.maddesi uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiş olmakla, dosya içindeki tüm delil ve belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan farklı zamanlarda kullanmış olduğu krediler nedeniyle yapılan haksız kesintilerin iadesi için ... Tüketici Hakem Heyetine başvurduğunu, Hakem Heyetince talebin reddedildiğini, 11.01.2016 tarih ve 00672015000392116 sayılı kararın iptali ile şimdilik 1 TL'nin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
İcra Dairesi'nin ... esas sayılı icra takip dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı borçluların icra takibine itirazı üzerine icra takibinin durduğu ve iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu hukuk uyuşmazlıklarında ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesi sadece taraflar, kefil ve arabuluculular tarafından imzalandığından ve icra edilebilirlik şerhi verilmesi talebi de İstanbul 15. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce reddedildiğinden ilam niteliğinde belge değildir. Dava ve icra takibine konu alacak ilama ve ilam niteliğinde bir belgeye dayanmadığından İİK'nın 259 maddesi uyarınca Mahkemece ihtiyati haciz kararının teminat karşılığında verilmesi isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir....
Tüm bu açıklamalar nedeniyle HMK'nun 448. maddesi gereğince 439. maddesi derhal uygulanacağından hakem heyeti kararının icra kabiliyeti kazanması için mahkeme onayının gerekmediği, hakem heyeti kararları verildikleri andan itibaren icra kabiliyetine sahip oldukları ve hakem kararlarına karşı sadece iptal davası açılabileceği ve bu iptal davasının da kararın icrasını durudurmayacağı ve hakem kararına karşı yapılan temyiz talebinin mahkemesince reddi üzerine ret kararına yönelik temyiz talebinin Yargıtay ilgili Dairesi'nce de temyizi kabil olmadığından reddedildiği de dikkate alındığında; ilamlı takip yapılabileceği gerekçesiyle bu husutaki şikayetin reddi ile diğer şikayet nedenleri incelenerek karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla alacaklı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir....
Nitekim Anayasa Mahkemesi 25/01/2014 tarih 28893 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10/07/2013 tarih 2012/94 Esas 2013/889 Karar sayılı kararında “Yine, icra edilebilirlik şerhi verilmesi sürecinde hata, hile ve ikrah gibi irade fesadı halleri taraflarca ileri sürülebilecektir. Aynı şekilde, icra edilebilirlik şerhi verilen anlaşmanın ilam niteliğini taşımaması, bir başka ifadeyle maddi anlamda kesin hüküm niteliğine sahip olmaması gibi hususların da genel hükümler çerçevesinde ileri sürülmesi her zaman mümkündür.” söz edilen karar da yine aynen “Esasen anlaşmanın arabuluculuğa elverişli olup olmadığını inceleme yetkisi, arabuluculuğa konu anlaşmanın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıkları olup olmadığının araştırılmasını içerir. Kamu düzenine ilişkin hususlar ise tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri alan kapsamındadır....
Bu süre, hakem kararının veya tavzih, düzeltme ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Hakem kararına karşı iptal davası açılması kararın icrasını durdurmaz. Ancak taraflardan birinin talebi üzerine hükmolunan para veya eşyanın değerini karşılayacak bir teminat gösterilmek şartı ile kararın icrası durdurulabilir." hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, icra takibine konu hakem kararına karşı iptal davası açıldığı anlışılmaktadır. HMK'nun 439. maddesi gereğince hakem heyeti kararları verildikleri andan itibaren icra kabiliyetine sahip oldukları, hakem kararlarına karşı sadece iptal davası açılabileceği, bu iptal davası da kararın icrasını durdurmayacağına göre, Mahkemece şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir....
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: Sigorta Tahkim Komisyon kararına karşı itiraz ettiklerini, itiraz neticesinde mevzuat gereği icranın durduğunu, hakem kararına itiraz edildiğini hususunun sigorta tahkim komisyonu tarafından mail yolu ile taraflara bildirildiğini, hakem kararının icrası için kesinleşmesi gerektiğini, mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu, davalının yargılama giderlerinden sorumlu olduğunu belirterek istinaf dilekçesinin reddini talep etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : İcra dosyasının incelenmesinde; Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetinin 25/03/2020 gün, 2019/103483 E. 2020/28105 K. Sayılı kararına istinaden 25/06/2020 tarihinde ilamlı icra takibi başlatılmıştır....
Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilmesi için mahkemeye yapılacak olan başvuru ile bunun üzerine verilecek kararlara karşı ilgili tarafından istinaf yoluna gidilmesi hâlinde, maktu harç alınır. Taraflar anlaşma belgesini icra edilebilirlik şerhi verdirmeden başka bir resmî işlemde kullanmak isterlerse, damga vergisi de maktu olarak alınır.(4) (4) (Ek: 12/10/2017- 7036/24 md.) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır. (5) (Ek: 12/10/2017- 7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.” hükümlerini amirdir....
Dosyaya sunuluna İstanbul 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/613 E.2021/720 K,sayılı kararda bu kez(belirtilen davada) davacı T5 tarafından davalılar T1 ve T3 aleyhine taraflar arasındaki 15/04/2021 tarihli arabuluculuk tutanağına icra edilebilirlik şerhi verilmesinin talep edildiği,bu talepten davacı T5 tarafından 30/09/2021 tarihli dilekçe ile feragat edildiği,mahkemenin 14/09/2021 tarihli kararı ile "Açılan davanın feragat nedeniyle reddine" karar verildiği görülmüştür. Bu durumda icra edilebilirlik şerhi verilen arabuluculuk anlaşmasının ilam mahiyetinde belge olduğu tanımı karşısında, davaya konu söz konusu 15/04/2021 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağına halen icra edilebilirlik şerhi verilmediği gözetildiğinde ise icra edilebilirlik şerhi alınmadığından kesinleşmiş ilam niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır....