Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı T5 vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin eksik incelemeye dayalı kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde yazılı zilyetlik veya muhdesat şerhi, ayni bir hak olmayıp, kişisel hak niteliğinde olduğundan tapu sicilinden ayrı olarak alınıp satılması, değiştirilmesi mümkün olmadığını, böyle bir talep tarafların isteğiyle dahi Tapu Sicil Müdürlüğünce yerine getirilemeyeceğini ve dava yoluyla genel mahkemelerden istenilemeyeceğini, ancak yörede 4217 sayılı Yasa ile değişik 2924 sayılı Yasanın 11. maddesine göre yapılacak kullanım kadastrosu sırasında ve hak sahipliği tespit komisyonunda değerlendirilmesi ve itiraz ve dava haklarının da o aşamada kullanılmasının mümkün olabileceğini, huzurdaki davada davacı taraf kadastro mahkemesinde dava açma süresini kaçırdığından genel mahkemelerde bu davayı açabilmesinin mümkün olmayacağını, davacıların davasını ispatlamasına delil teşkil eden tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, davacıların kadastro...

Davanın yasal dayanağı olan ve 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren, “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Eldeki davada ise davacının babadan dolayı hak sahipliği sıfatı, 01.10.2008 tarihi sonrası, 23.08.2012 tarihinde kocanın ölümüyle kazanıldığından hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükteki mevzuat gereği, özellikle 5510 sayılı Yasanın 54....

    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanunî gerektirici sebeplere ve özellikle, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulması gerektiğinden, hak sahibi sıfatının kazanıldığı babanın ölüm tarihi itibariyle yürürlükte olan 1479 sayılı Kanunun 45/2-(c) maddesinde yer alan, geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulunun, eşi üzerinden dul aylığı almakta olan davacı yönünden gerçekleşmemesine, diğer taraftan 02.08.2003 günü yürürlüğe giren yasal değişiklikle, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan davacı hakkında 45. maddedeki aylık bağlama engeli kaldırılmış ise de bu kez 46/2. maddedeki, ölen eşinden aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanının...

      Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, 5510 sayılı yasanın 4'üncü maddesini birinci fıkrasının "a" bendi kapsamındaki sigortalı eşinin 05.09.2012 tarihinde vefat etmiş ve davacının ilk kez bu tarihte hak sahipliği sıfatını kazanmış olduğu, buna göre davanın yasal dayanağı olan 5510 Sayılı Yasanın 54'üncü maddesinde yer alan "Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığı.. bağlanır." hükmünün red gerekçesi olarak kabul edilmesi gerekirken, mahkemece 01.10.2008 tarihinden sonra uygulanma olanağı bulunmayan 1479 sayılı Yasanın 45 ve 46’ncı maddeleri gerekçe kılınarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz ise de, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibari ile doğru olan hükmün ONANMASINA, 31.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan ... kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır....

          Bu durumda; çekişmeli taşınmaz üzerinde davacının zilyetliğinin başladığı tarih olan 1995 yılı ile orman kadastrosunun yapıldığı 2004 yılı arasında ve temyize konu davanın açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin bulunmadığı davacının imzalı beyanı, yerel bilirkişi ve tanık anlatımlarıyla sabit olduğundan davacı kişi yönünden yukarıda açıklanan yasadaki hak sahipliği koşulu gerçekleşmeyeceğinden aktif dava ehliyeti de bulunmamaktadır. Kaldı ki; fen bilirkişi tarafından düzenlenen 15.11.2007 havale tarihli krokili raporda (B) ile işaretlenen yer üzerinde halihazırda 8-10 tane , dava edilen ancak temyize konu olmayan (C) ile işaretlenen yer üzerinde ise dağınık ve kümeler halinde ardıç ağaçları bulunmakta olup (A) ve (B) ile işaretlenen yerlerin öncesinin orman oldukları, ormandan açma yapılarak oluşturuldukları sonucuna varılmaktadır....

            İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, mahkemece bozmaya uyularak bekletici mesele sayılan satış komisyonu işleminin iptali davasında.........sayılı kararıyla taşınmazın Hazine adına kayıtlı iken şahsa satıldığı, satış işlemlerinin de zilyetlik üzerinden değil, hak sahipliği üzerinden yapılmasının yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olduğu gerekçesiyle davacı kişinin davasının reddine dair verilen kararın Danıştay 8. Dairesince 28/12/2015 tarihinde 2012/1929 E. - 2015/12913 K. sayılı ilamı ile onandığı ve kesinleştiği belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacı ...'a yükletilmesine 06/05/2019 günü oy birliğiyle karar verildi....

              Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu başvuru kapsamından çıkarılan 3. sınıftaki bir kısım malların satışına özgü mağazacılık hizmetlerinin davalı markasının kapsadığı mallarla benzer ve ilişkili olduğu, işaretler arasında da benzerlik bulunduğu, 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi koşullarının gerçekleştiği, 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 8/5 maddelerinde yer alan ve tescilde öncelik ilkesinin istisnasını oluşturan haklar, marka sahibine kendi markasını tescil hakkı değil, gerçek hak sahibi olduğu markanın başkaları adına tescilini önleme hakkı verdiği, somut olayda davalı markası hükümsüz kılınmadıkça davacı markasının “gerçek hak sahipliği” iddiasıyla tescilinin olanaksız bulunduğu, öte yandan davalının redde mesnet alınan 2012 06877 sayılı "ÖZBENGİ KOZMETİK" ibareli markasının, daha öncesinde, 35. sınıftaki hizmetler için davacının gerçek hak sahipliği iddiası üzerine davalı Kurum tarafından reddedildiği ancak söz konusu...

                ın kullanımında olduğu ve 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereği Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu belirtilerek Hazine adına tespit edilmiştir Davacılar, ... adına hak sahipliği tespitinin iptali ile 1/2'şer hisse oranında hak sahibi olduklarının tespiti ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece davanın reddi ile dava konusu 112 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında belirtildiği şekilde tespit gibi Hazine adına tapu siciline kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi uyarınca harç alınmasına yer olmadığına 20/12/2011 gününde oybirliği ile karar verildi....

                  Eldeki davada ise davacının babadan dolayı hak sahipliği sıfatı, 01.10.2008 tarihi sonrası, 02/09/2011 tarihinde kocanın ölümüyle kazanıldığından hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükteki mevzuat gereği, özellikle 5510 sayılı Yasanın 54. maddesi kapsamında irdeleme yapılmak suretiyle davacı hakkında hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihe göre uygulanması gereken yasal mevzuat irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır. SONUÇ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                    UYAP Entegrasyonu