İnceleme konusu karar, icra müdürlüğünün haczin uygulanması işlemlerine yönelik şikayetler üzerine (İİK.nun 96, 97, 99. mad.) verilen hüküm ve kararlara ilişkin olup, yukarıda sözü edilen Yargıtay Büyük Genel Kurulu İş Bölümü kararına göre, belirgin biçimde Dairemizin inceleme alanı dışında kalmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin görevi içine girmektedir. SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü dosyanın Yargıtay 8. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 31.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 12.11.2012 tarihli ve 2011/4 Değişik İş sayılı karar ile; takibin devamı kararı verilirken üçüncü kişiye 7 gün içinde istihkak davası açması konusunda açıkça süre verilmediği, kararın alacaklı ve borçlu aleyhine verildiği, mahcuzların üçüncü kişinin zilyetliğinde olması nedeni ile İİK’nin 99. maddesi gereğince icra takibinin ertelenmesine karar verildiği gerekçesi ile alacaklı vekilinin talebinin reddine ve teminat karşılığında takibin ertelenmesi kararının devamına karar verilmiş; hüküm, şikayet eden alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiş; karar, Dairemizin 2013/12311 Esas, 2014/2234 Karar sayılı ilamı ile; İİK’nin 97. maddenin 6. fıkrasında, takibin taliki kararı verilmesi halinde, dava açma yükünün yasa gereği üçüncü kişiye ait olduğu hususunun açıkça düzenlenmiş olduğu, bu nedenle karar gerekçesinde ya da hüküm fıkrasında dava açma yükünün kime düştüğünün belirtilmemesinin üçüncü kişinin dava açma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı...
Bu noksanlık kamu düzeni ve devletin hükümranlık hakları ile ilgili olup, süresiz şikayet nedeni olduğu gibi, takibin her safhasında doğrudan doğruya göz önünde tutulmalıdır. (Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.1999 tarih, 99/12- 271 Esas, 99/301 Karar sayılı kararı) Dolasıyla, ilk derece mahkemesince, yukarıda izaha çalışılan hususun resen nazara alınarak, takibin iptaline ve sair şikayet ise konusuz kaldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerekirken, hatalı ve oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi hukuken isabetli olmadığından, davacı borçlu tarafın istinaf başvurusunun belirtilen nedenle kabulü ile, HMK'nun 355 ve 353/1- b-2 maddeleri gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, hüküm kurulması yeniden yargılama yapılmasını da gerektirmediğinden, takibin iptaline, sair şikayet konusuz kaldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, oy birliği ile karar verilmiştir....
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Şikayet eden üçüncü kişi vekili...... 2012/11858 sayılı Takip dosyasında 13.03.2013 günlü haczin üçüncü kişinin adresinde yapıldığını, İİK’nun 99. maddesi yerine 96–97. maddelerinin uygulanmasının hatalı olduğunu belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir....
nın 99.maddesine göre davacı alacaklı yana istihkak iddiasının reddi yönünde dava açmak üzere süre verilmiş ve bu doğrultuda işbu dava açılmış ise de; borçlu şirket yetkilisinin haczin yapıldığı adreste olduğunun belirlendiği, istihkak iddiasında bulunan 3. kişi şirket yetkilisi tarafından haczedilen taşınırların daha önceden borçlu şirkete ait olduğunun kabul edildiği, haczin borçlunun huzurunda yapıldığı, bu durumda haciz işleminin İİK.nın 96 ve 97.maddelerine göre yapılmasına ilişkin mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
nde bulunan hesabına konulan haczin, İİK'nun 106-110. maddeleri gereğince kaldırılması talebinin reddine ilişkin 16.08.2013 tarihli memurluk işleminin iptalini talep ettiği, mahkemece, borçlunun başvurusu, takibin kesinleşmesinden sonra oluşan zamanaşımı nedeniyle takibin iptali talebi olarak değerlendirilip, 5411 sayılı Kanun'un 106 ve 141. maddelerine göre fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıl olduğundan şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK'nun 26. maddesinde; ''Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez ......'' hükmü yer almaktadır. O halde, mahkemece, borçlunun ... Bankası A.Ş.'nde bulunan hesabına konulan haczin, İİK'nun 106-110. maddeleri gereğince kaldırılması talebinin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, borçlunun talepte bulunmadığı zamanaşımı şikayeti ile ilgili hüküm kurulması isabetsizdir....
-Asıl davada davacı .... kişinin temyizi bakımından; Temyizin konusu, haczin İİK'nun 99. maddesine göre yapılması gerektiğine dair şikayet olup, İcra Mahkemesi kararlarından hangilerinin temyiz olunabileceği özel hükümlerle ve genel olarak da İİK'nun 363. maddesinde birer birer açıklanıp gösterilmiştir. Bunların dışında kalan Mahkeme kararları kesindir. ...'ca incelenmesi istenen karar bu maddelerle tespit edilen kararlar arasına girmeyip kesin nitelikte bulunduğundan asıl davayla ilgili temyiz dilekçesinin reddine, ...- Birleşen davada davacı .... kişinin temyizi bakımından; Takibin taliki kararının davacı .... kişi lehine sonuç doğurması sebebiyle .... kişinin hükmü temyiz konusunda hukuki yararının bulunmadığının kabulü gerekir. Bu sebeplerle birleşen dava bakımından .... kişi vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir....
Ancak borçlu takip dosyasından 06/06/2018 tarihinde dosyanın tamamının fotokopisini aldığından bu tarihte tebliğe muttali olmuş olup, 7 günlük süre içinde şikayet yapılmadığından İlk Derece Mahkemesince takibin usulüne aykırı kesinleştirildiğine yönelik şikayetin reddine dair kararı yerindedir. Davacı borçlunun taşınmaz üzerindeki haczin İİK 106. ve İİK 110. maddesine göre kaldırılması ve yeniden kıymet takdiri yapılmasına yönelik istinaf incelenmesinde ; Borçlunun, İİK'nın 106- 110 maddeleri gereğince taşınmazlarının üzerindeki haczin kaldırılması şikayeti hakkında İlk Derece Mahkemesince verilen karar kesin niteliktedir (Yargıtay 12. HD'nin 2018/16218- 2019/2701 E-K sayılı ilamı). Yine yeniden kıymet takdiri yapılmasına ilişkin şikayet de, icra müdürlüğünün satışa hazırlık işlemlerine ilişkin olup, anılan kararın istinaf kabiliyeti bulunmamaktadır....
Değerlendirme 1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. 2.Şikayet konu 21.09.2020 tarihli haciz borçluya ödeme emri tebliğ edilen adreste yapılmamış ise de, borçlu şirket haczin yapıldığı adresten 23.01.2018 tarihinde ayrılmış, 29.01.2018 tarihinde ise üçüncü kişi faaliyete başlamıştır. Ne var ki, haciz mahallinde borçlunun ayrıldığı tarihten sonrasına ilişkin 11.03.2019 tarihli sipariş üretim belgesi, 06.02.2019 tarihli üretim formu, sigorta poliçesi gibi evraklar bulunmuştur. Buna göre, haczin borçlunun elinde yapıldığını kabulü gerektiğinden şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. V....
Maddesi uyarınca karar verilmesine yer olmadığına, icra müdürlüğünce İİK'nın 99. Maddesi uyarınca alacaklıya dava açması için süre verilmesi amacıyla işlem yapılmasına karar verilmiştir. Somut durumda açılan davada haczin kaldırılması istemi mevcut ise de, dava dilekçesi içeriği dikkate alındığında istihkak davası olarak nitelendirilmemiş, haczin İİK 99. Maddeye göre yapılması gerektiği iddiası ile İİK 16. Maddeye dayalı memur işlemini şikayet olarak kabul edilmiştir. İİK'nın 97/a maddesine göre bir taşınır malı elinde bulunduran kimse onun maliki sayılır. Borçlu ile 3. Şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde dahi mal borçlu elinde addolunur. Haciz işlemine karşı istihkak iddiasında bulunulması halinde İİK 96 ve devamı maddelerinin mi yoksa İİK 99. Maddenin mi uygulanacağının tespitinde esas alınması gereken İİK'nın 97/a maddesidir. Somut durumda haciz işleminin uygulandığı yer davacı 3....