Öte yandan, bilindiği ve TMK’nın 565/4 maddesinde düzenlendiği üzere mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar tenkise tabidir. Somut olayda, mahkemece davalılara rücu şartlı olarak bağış yapıldığı, serbestçe dönme hakkının saklı tutulmadığı için davalılara yapılan bağışın tenkise tabi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıda da açıklandığı üzere mirasbırakan tarafından davalılara (Borçlar Kanunu'nun (BK) 242. maddesi – Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 292. madde hükümlerine göre yapılan bu bağışın mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığının saptanması halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı açıktır....
Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin... oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir....
in yapmış olduğu pay temlikinin kendilerinden kendilerinden mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini, aynı taşınmazdaki D... üzerindeki 1/2 payın ise bedelinin muris R.... tarafından dava dışı kayıt malikine ödemek suretiyle sicil kaydının onun üzerine yapılmasını sağladığını, bu sebeple mirasbırakan tarafından kendilerinin saklı payına tecavüz edildiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil tenkis isteyerek eldeki davayı açmışlardır. Gerçekten de, miras bırakan R...'in davalıya yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak davacı O... yönünden davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, mirasbırakan R...'in yapmış olduğu 1/2 pay yönünden davacı O...'...
Gerçek iradesine uygun olmayan, bilinen ve açıklanan sözleşmeye "görünüşteki sözleşme", gerçek iradesine uygun olan, ancak saklanan, gizli kalan sözleşmeye de "gizli sözleşme" denmektedir. Muris muvazaasında gizli sözleşme daima bağış sözleşmesi şeklinde yapılmaktadır. O halde muris muvazaasında öteki mirasçılardan gizlenen, malın temliki değil, temlik sözleşmesinin niteliğidir. Gizli sözleşme bulunmadığı takdirde muris muvazaasından söz etme olanağı yoktur. Bu noktada; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli sözleşme de şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtilmelidir ki; burada yapılan temlikin gerçek yönünün, eş söyleyişle miras bırakanın irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması önemlidir....
da bulunan iki adet daireyi davalı vakfa vasiyet ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu belirterek öncelikle muvazaa nedeniyle bağış işleminin iptal edilmesini, bu mümkün olmazsa murisin yaptığı temliklerin saklı payı oranında tenkisine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı; davanın yasal sürede açılmadığını, davacının 2005 tarihinde annesi için açtığı vasi tayini davasında bağış işlemlerini öğrendiğini açıkça beyan ettiğini, esas yönünden ise saklı pay ihlal kastı ile yapılan bir temlik olmadığından davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda tenkis davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. (4722 s.Yürürlük K.M.17). Miras bırakanın 01.08.2008 tarihinde öldüğünden uyuşmazlığa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun uygulanacağı da tartışmasızdır....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1.Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 2. Diğer yandan, 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki kayıtlı taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır....
Davacılar, mirasbırakanın maliki olduğu 47 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu bağımsız bölümü davalıya bağış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Davalı, davacıların saklı paylarına dokunulmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacıların saklı paylarına tecavüz edildiği gerekçesi ile tenkise karar verilmiştir. Miras bırakanın 28.8.1997 tarihli resmi senet ile maliki olduğu 7 nolu bağımsız bölümü bağış suretiyle davalıya temlik ettiği, murisin 30.6.2009 tarihinde ölümü ile ikinci eşi davalı ile ilk eşinden olma çocukları davacıların kaldığıkayden sabittir. Hemen belirtilmelidir ki, bağış, geçerli bir işlem olup koşullarının varlığı halinde ancak tenkise tabi olur ve bağış suretiyle yapılan temlikler bakımından 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur....
Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek" gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanısıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Bu nedenle muvazaa hukuksal nedeniyle açılan iptal ve tescil davasının reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak davada tenkis isteğinde de bulunulduğundan bu yönde araştırma yapılması zorunludur. Bilindiği üzere tenkis(indirim)davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya Sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai ) davalardandır....
Tenkise gelince; TMK'nun 565/4. maddesine göre mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı kazandırmalar tenkise tabidir. Somut olayda; davacı tarafça temlikin saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı hususu kanıtlanmış değildir. Bu durumda tenkis isteğinin de reddi gerekirken kabulü doğru değil ise de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 15.20 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 21.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TENKİS Taraflar arasında görülen davada; Davacı, miras bırakan ...’ın mirasçıdan mal kaçırmak ve saklı payı ihlal etmek kastıyla maliki olduğu 4 parça taşınmazını, arabasını ve bankalardaki parasını oğlu, gelini ve torunu olan davalılara bağış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek tenkis isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davacının temlik tarihinde hak sahibi mirasçı olmadığını, miras bırakanla taşınmaz devirlerinden sonra evlenen ve mirasçı sıfatını kazanan davacının kendisinden önce yapılan temlikler nedeniyle eldeki davayı açma hakkının bulunmadığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır....