Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Şti. adına yapıldığını, gayrimenkul satış sözleşmesinin 3. maddesi gereğince müvekkiline çek keşide edildiğini, ödemelerin bir kısmının yapıldığını, ancak davalıların bakiye 120.000,00 TL'yi müvekkiline ödemediklerini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 120.000,00 TL'nin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.. Davalı ... Ltd. Şti. ve ... vekili, satış bedelinin ödendiğini savunmuştur. Davalı ... ... vekili ise, müvekkilinin satış sözleşmesini tanık sıfatıyla imzaladığını, borçla ilgisinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; uyuşmazlık konusu harici gayrimenkul satış sözleşmesinin 19/10/2006, tapuda yapılan satışın ise 11/09/2006 tarihli olduğu, gayrimenkul satışına ilişkin resmi senette davacının satıcı, davalı şirket adına diğer davalı ...'...

    hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi ve 19/04/2018 tarihli protokol, 22/07/2018 tarihli ve AD01- 14214AA numaralı Hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi ve 22/07/2018 tarihli protokol, 08/06/2019 tarihli ve 1 numaralı protokolün geçersiz olduğunun tespitine, müvekkili ile davalı firma arasında düzenlenen yukarıdaki 3 adet hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi ile protokollere istinaden davalıya satış bedeli olarak ödenen toplam 45.600,00- TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

    Davaya dayanak satış vaadi sözleşmesi ile de davalılar Yaşar, İsmet, Gülcan, Fatma ve ... (satış vaadi borçluları), davacı ...’a (satış vaadi alacaklısına) dava konusu 704 ve 705 parsellerde miras hak ve hisselerinin tamamını 500.000.000 TL’ye satmıştır. Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/429 E. - 421 K. sayılı veraset ilamına göre davacı ve davalıların Hasan ...’ın mirasçıları oldukları görülmektedir. Başka bir deyişle gerek satış vaadi borçluları davalılar, gerekse de davacı taşınmazın elbirliği ortaklarından olup, davacının tereke dışında üçüncü bir kişi olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunduğundan, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....

      Akbank T.A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile Garanti Koza arasında ticari kredi ilişkisi bulunduğunu, ticari kredi sözleşmeleri gereğince müvekkili bankanın ipotekleri fek etme yükümlülüğünün doğmadığını, davacı ile müvekkili banka arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, huzurdaki davada müvekkili tarafından davacıya verilmiş bir konut kredisi bulunmadığından dava konusu ihtilafta bağlı krediden de bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, konut satış sözleşmesinin bizzat satıcı tarafından finanse edildiği hallerde satıcı ile tüketici arasında bağlı kredi ilişkisi bulunacağını ve bu durumda ilişkide iki taraf bulunduğunu, konut satış sözleşmesinin kredi veren tarafından finanse edildiği ve kredi verenin satıcının hizmetlerinden yararlandığı hallerde bağlı kredi ilişkisi bulunduğunun kabul edileceğini, tüketici ile banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinde belirli mal veya hizmetin adının açıkça anılması durumunda da ekonomik birlik ve bağlı kredi bulunduğunun...

      AŞ’nin her türlü işlemden ve ön satış sözleşmelerinden haberdar olup, kabulü dışında işlem yürütülmesinin mümkün olmadığını, davalıların, ön satış sözleşmesi ve bu doğrultuda nihai satış bedelinin tamamını aldıkları halde 7 ay sonraki güncel fiyat üzerinde müvekkilini satış yapmaya zorladıklarını, Davalı ... AŞ’ye 31/12/2015 tarihinde (Ön satış Formunda kararlaştırılan) nihai satış bedeli olan 2.890.000,00 TL'nin ödendiğini, müvekkilinin, gayrimenkul bedeli için ... Kurtköy Şubesinde kredi kullandığını ve ...'ın 2.890.000,00 TL'yi 31/12/2015 tarihinde sözleşme no: ......

        Katında bulunan 67 nolu mesken nitelikli bağımsız bölümün müvekkilinin eşi adına kayıtlı olduğunu, bu taşınmaz üzerine üçüncü kişinin borcu sebebiyle davalı banka lehine genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak 1.260.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, sonrasında bu ipoteğin bedelinin 640.000,00 TL artırılarak ek bir ipotek tesis edildiğini, ipotek artırım işlemi için müvekkilinin eşi ... ile yeni bir kefalet sözleşmesi yapılıp kefaletin tutarının artırıldığını, tesis edilen ek ipotek ve imzalanan kefalet sözleşmesi evlilik birliği içerisinde gerçekleştirilmiş olup müvekkilinin açık rızasının alınmadan yapıldığını, verilen kefalete dayanılarak yapılan ek ipoteğin davalı banka tarafından İstanbul Gayrimenkul Satış İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibine konu edildiğini, söz konusu icra takibine konu olan bu ipoteğin ve dayanağı olan kefalet sözleşmesinin müvekkilinin rızası alınmadan tesis olması sebebiyle kaldırılması...

          in ölümünden sonra mirasçıları aleyhine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak açılan ferağa icbar davası sonucunda, miras bırakan'a ait 124 ve 398 parsel sayılı taşınmazların hükmen adına tescilinin sağlandığını, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin, miras bırakan ile damadı olan davalı arasında mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla düzenlendiğini, satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescili olmadığı takdirde tenkisi isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, kesin hüküm sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....

            - KARAR - Davacı vekili, taraflar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin akdedildiğini, davacının davalıdan taşınmaz satın aldığını, satın alınan taşınmazın zamanında tamamlanmadığını ve taraflarca belirlenen kesin tarihte teslim edilmediğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca geç teslim halinde gecikme tazminatının ödeneceğinin belirlendiğini ileri sürerek 01.06.2012 tarihinden itibaren doğan 20 aylık gecikme tazminatının şimdilik 5.000,00 TL kira kaybına ilişkin miktarının ticari faizi ile ve 3.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini istemiştir....

              Davalı, dava konusu sözleşmenin kapıdan satış değil hisseli gayrimenkul satış sözleşmesi olduğunu, tarafların özgür iradeleri ile anlaşmanın akdedildiğini, sözleşmenin yapılmasından bir sene sonra iş bu davanın açılmasının iyiniyetli olmadığını ayrıca aralarında imzaladıkları yetki sözleşmesi uyarında Afyonkarahisar Mahkemelerinin yetkili olduğunu, savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece Devremülk sözleşmesinin gayrimenkulün aynına ilişkin olduğu ve HMK m. 12 ve 19/1deki kesin yetki kuralı gereğince gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi yetkili olduğundan yetkisizlik kararı verilmiştir.Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşme Devre Mülk Sözleşmesi olup, davacıda sözleşmenin iptalini talep etmektedir. Devre Mülk sözleşmesinin iptali davaları 4077 sayılı TKHK'nın 23/3.maddesine göre "tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de" açılabilir.Bu durumda davacı dilerse kendi ikametgahı olan İnegöl Tüketici Mahkemesinde bu davayı açabilecektir....

                Bu nedenle taraflar arasındaki harici gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin hukuken geçerli olduğundan söz edilemez.Yüksek Yargıtay emsal içtihatlarında da istikrarlı olarak vurgulandığı üzere geçersiz niteyikteki harici gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi taraflar için resmi nitelikte kanuna uygun yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerde olduğu gibi aynı nitelikte hak ve borç doğurmayacağından,harici gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler. Bu nedenle harici gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şart hükmünün ifasını yasal olarak davacının talep etme hakkı bulunmadığından ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur....

                UYAP Entegrasyonu