"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, "...eldeki dava dosyasının davalısı ... tarafından ... 1. Aile Mahkemesi'nin E.2014/1453 sayılı dosyasında eldeki davanın davacısı ... aleyhine 18.12.2014 tarihinde boşanma davası açıldığı, davalar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, eldeki boşanma davası 28.10.2014 tarihinde açılmasına karşın ... 1. Aile Mahkemesinde görülen davada tarafların birleştirme talebinde bulunmamaları sebebiyle her iki dosyanın birleştirilmeleri gerektiği," gerekçesiyle eldeki boşanma dava dosyasının ... 1. Aile Mahkemesi'nin E.2014/1453 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir....
Davacı tarafından eşi aleyhine daha önce açılmış olan boşanma davasının, 25.11.2008 tarihinde davadan feragat edilmiş olması sebebiyle reddedildiği, işbu davanın ise 26.03.2012 tarihinde açıldığı görülmektedir. Feragat sebebiyle reddedilen davadan sonra tarafların biraraya gelmedikleri, on yıldır fiilen ayrı yaşadıkları, ortak hayatın yeniden kurulamadığı davacının bir başka kadınla birlikte yaşadığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşıldığına göre, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesindeki boşanma sebebi gerçeklemiş olup, verilen boşanma kararı bu sebeple sonucu bakımından doğru bulunmuş, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları açıklanan sebeple yerinde görülmemiş, takdir edilen tedbir ve yoksulluk nafakası da dosya kapsamına uygun bulunmuş, hükmün bu sebeple onanmasına karar verilmesi gerekmiştir....
Fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasında boşanma kararı verilmesi için eşlerin kusur durumlarının ayrıca araştırılması gerekmez. Davacı-karşı davalı erkeğin, ...Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2006/430 esas, 2007/1448 karar sayılı dosyası ile açmış olduğu boşanma davası reddedilmiş, bu karar 11.05.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise 23.02.2014 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde belirtilen üç yıllık süre dolmuştur. Şartları oluştuğundan erkek tarafın davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Aile Mahkemesinin 2013/338 Esas sayılı dosyasında 05/07/2013 tarihinde boşanma davası açıldığı ve yargılama sonucunda 17/02/2014 tarihli 2014/102 sayılı karar ile boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 24/12/2014 tarihinde kesinleştiği, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere; tarafların ilk boşanma davasından beri ayrı yaşamaya başladığı ve tarafların bir araya gelmediği anlaşıldığından fiili ayrılık nedenine dayalı olarak açılan davanın kabulünün gerektiği, davacı tanığı Gülser, '' taraflar ayrı yaşamadan önce davalı kadının sürekli baba evine gidip geldiğini'' beyan etmiş ise de, aynı vakıanın ret edilen boşanma davasında ileri sürüldüğü, Samsun 4....
Aile Mahkemesinin 2013/338 Esas sayılı dosyasında 05/07/2013 tarihinde boşanma davası açıldığı ve yargılama sonucunda 17/02/2014 tarihli 2014/102 sayılı karar ile boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 24/12/2014 tarihinde kesinleştiği, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere; tarafların ilk boşanma davasından beri ayrı yaşamaya başladığı ve tarafların bir araya gelmediği anlaşıldığından fiili ayrılık nedenine dayalı olarak açılan davanın kabulünün gerektiği, davacı tanığı Gülser, '' taraflar ayrı yaşamadan önce davalı kadının sürekli baba evine gidip geldiğini'' beyan etmiş ise de, aynı vakıanın ret edilen boşanma davasında ileri sürüldüğü, Samsun 4....
Erkeğin açtığı boşanma davası, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan fiili ayrılık sebebine dayanmaktadır. Mahkemece de, erkeğin boşanma davası bu sebeple kabul edilmiştir. Erkek tarafından açılan ilk boşanma davasının feragat nedeniyle 16.2.2011 tarihinde reddedildiği ve kesinleştiği, üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır. Erkeğin reddedilen boşanma davasından önceki olaylar sebebiyle artık kadına kusur yüklenemez. Davalı kadına fiili ayrılık süresi içerisinde atfedilebilecek yeni bir kusur da ispatlanmadığına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının bir kusuru bulunmamaktadır. Reddedilen ilk boşanma davası açarak geçimsizlik yaratan davacı erkek, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tamamen kusurludur....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı erkeğin, ilk boşanma davası açıldıktan sonraki fiili ayrılık döneminde, Eda isimli kişi ile birlikte aynı hanede yaşamaya başladığı sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında başka bir kadınla karı-koca gibi fiili birlikteliği olan erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Davacı tarafından açılan asıl dava, TMK 166/4 maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulamaması (fiili ayrılık) nedenine dayalı boşanma davası olup, daha önce davacı T1 davalı T2 aleyhine Mahkememizin 2016/136 esas sayılı dosyasından açmış olduğu boşanma davasında davanın reddine karar verildiği, kararın 13/01/2017 tarihinde kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesinin ardından 3 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen taraflar arasında ortak hayatın kurulamadığı ve halen ayrı yaşadıkları dosya kapsamından ve tanık beyanlarından anlaşılmıştır. Bu itibarla TMK'nun 166/4 maddesinde yer alan boşanma koşullarının gerçekleştiği ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kanaatine varıldığından tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiştir....
Oysa, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra üç yıl geçmesi ve bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamamış olması” sebebiyle boşanmalarına karar verildiği görülmektedir. Davacı tarafından açılan ve fiili ayrılığa esas alınan boşanma davasının reddedilmiş olması, o dava tarihine kadar yaşanan olaylarda davalıya atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı konusunda kesin hüküm oluşturur. Sözü edilen davadan sonra taraflar bir araya gelmediklerine ve davalının fiili ayrılık döneminde bir kusuru iddia ve ispat edilmediğine göre, boşanmaya sebep olan olaylarda davalının ağır kusurlu kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
yersizdir. 2-Mahkemece, tarafların Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin (4) fıkrasında yer alan fiili ayrılık sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir....