Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasında boşanma kararı verilmesi için eşlerin kusur durumlarının ayrıca araştırılması gerekmez. Davacı-karşı davalı erkeğin, ...Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2006/430 esas, 2007/1448 karar sayılı dosyası ile açmış olduğu boşanma davası reddedilmiş, bu karar 11.05.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava ise 23.02.2014 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde belirtilen üç yıllık süre dolmuştur. Şartları oluştuğundan erkek tarafın davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

    Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı erkeğin, ilk boşanma davası açıldıktan sonraki fiili ayrılık döneminde, Eda isimli kişi ile birlikte aynı hanede yaşamaya başladığı sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında başka bir kadınla karı-koca gibi fiili birlikteliği olan erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....

      Aile Mahkemesinin 2013/338 Esas sayılı dosyasında 05/07/2013 tarihinde boşanma davası açıldığı ve yargılama sonucunda 17/02/2014 tarihli 2014/102 sayılı karar ile boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 24/12/2014 tarihinde kesinleştiği, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere; tarafların ilk boşanma davasından beri ayrı yaşamaya başladığı ve tarafların bir araya gelmediği anlaşıldığından fiili ayrılık nedenine dayalı olarak açılan davanın kabulünün gerektiği, davacı tanığı Gülser, '' taraflar ayrı yaşamadan önce davalı kadının sürekli baba evine gidip geldiğini'' beyan etmiş ise de, aynı vakıanın ret edilen boşanma davasında ileri sürüldüğü, Samsun 4....

      Aile Mahkemesinin 2013/338 Esas sayılı dosyasında 05/07/2013 tarihinde boşanma davası açıldığı ve yargılama sonucunda 17/02/2014 tarihli 2014/102 sayılı karar ile boşanma davasının reddine karar verildiği, kararın 24/12/2014 tarihinde kesinleştiği, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere; tarafların ilk boşanma davasından beri ayrı yaşamaya başladığı ve tarafların bir araya gelmediği anlaşıldığından fiili ayrılık nedenine dayalı olarak açılan davanın kabulünün gerektiği, davacı tanığı Gülser, '' taraflar ayrı yaşamadan önce davalı kadının sürekli baba evine gidip geldiğini'' beyan etmiş ise de, aynı vakıanın ret edilen boşanma davasında ileri sürüldüğü, Samsun 4....

      yersizdir. 2-Mahkemece, tarafların Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin (4) fıkrasında yer alan fiili ayrılık sebebiyle boşanmalarına karar verilmiştir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olmasının yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması da gerekir (TMK m.174/2). Mahkemece, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayalı olarak boşanmalarına karar verilmiştir....

          Davacı tarafından açılan asıl dava, TMK 166/4 maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulamaması (fiili ayrılık) nedenine dayalı boşanma davası olup, daha önce davacı T1 davalı T2 aleyhine Mahkememizin 2016/136 esas sayılı dosyasından açmış olduğu boşanma davasında davanın reddine karar verildiği, kararın 13/01/2017 tarihinde kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesinin ardından 3 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen taraflar arasında ortak hayatın kurulamadığı ve halen ayrı yaşadıkları dosya kapsamından ve tanık beyanlarından anlaşılmıştır. Bu itibarla TMK'nun 166/4 maddesinde yer alan boşanma koşullarının gerçekleştiği ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kanaatine varıldığından tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiştir....

          Oysa, fiili ayrılığı başlatan reddedilen boşanma davasının davacı erkek tarafından açıldığı, davacı erkeğin 20.01.2012 tarihinde davadan feragat etmesi sebebiyle reddedildiği, bundan sonra davalı kadın tarafından 09.03.2012 tarihinde davacıya karşı bağımsız tedbir nafakası davası açıldığı, "Ayrı yaşamakta haklı görülerek" nafaka isteğinin kabul edildiği görülmektedir. Davacı erkeğin boşanma davasından feragati, sözü edilen davaya kadar ki olaylardan dolayı davalının kusurlu kabul edilmesine mani olur. Feragatin hasıl ettiği kesin hüküm etkisi karşısında, artık önceki olaylardan dolayı davalı kusurlu addedilemez. Reddedilen boşanma davasından sonra da davalı kadının herhangi bir kusuru ispatlanamamış, aksine bu dönemde açtığı nafaka davasında davalı kadın haklı bulunmuştur. Bu durumda reddedilen boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebep olan davacı erkek boşanmada tam kusurludur. Davalı kadına atfedilebilecek bir kusur gerçekleşmemiştir....

            "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki "boşanma" davalarının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı (koca) tarafından; birleştirilen boşanma davası, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen nafaka ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle retle sonuçlanan ilk boşanma davasının açılmasından sonra 26.01.2006 tarihinde meydana gelen ve kadının mahkumiyetiyle sonuçlanan hakaret olayının, koca tarafından boşanma sebebi yapılmayıp, boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonraki üç yıllık fiili ayrılık sebebine (TMK md. 166/4) dayanılmış olması karşısında, sözü edilen olay sebebiyle kadına artık kusur atfedilmesinin mümkün bulunmamasına göre, davacı-davalı (koca)'nın bu yöne ilişkin...

              O halde davacı erkeğin reddedilen boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratmakla tam kusurlu olduğu halde, davalı kadın yararına maddi tazminat verilmemesi yerinde değildir. Davalı tarafından daha önce açılan boşanma davası “taraflar arasında boşanmayı gerektirecek bir geçimsizliğin bulunmadığı” gerekçesiyle reddedilmiş, karar 13.09.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki boşanma davası koca tarafından, bu ret kararı mesnet yapılarak Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulmamış olması” sebebiyle açılmıştır....

                UYAP Entegrasyonu