İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tanık beyanlarından H. isimli kadın ile telefon görüşmeleri ve beraber görülmeleri sebebiyle davacının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun kabulünün gerekmekte olduğu, bu hususta davacının davalıya karşı güven sarsıcı davranışlarda bulunarak kusurlu davrandığı, tarafların arasında Gebze 3. Aile Mahkemesinin 2018/387 esas numaralı dosyası ile davalının nafaka talebi olduğu görüldüğü ve ayrılığa delil olarak değerlendirildiği, davacının fiili ayrılık sebebiyle boşanma davası açtığı, Gebze 2....
Davalı kadın hükmü tüm yönlerden istinaf ettiğinden boşanma davası kesinleşmemiştir. Evlilik ölümle sona ermiş, boşanma davası konusuz kalmıştır. Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdir ve hüküm altına alınması gerekir (HMK m. 331/1). ...
Davacı (koca)'nın Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayanak teşkil eden ve koca tarafından açılıp kadının kusursuz bulunması sebebiyle reddedilen ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak davalı (kadın)'a bir kusur yüklenemez. Toplanan delillerden, fiili ayrılık döneminde davalı (kadın)'a kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığının da ispatlanamadığının anlaşılmasına göre, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayanak teşkil eden ve retle sonuçlanan ilk davayı açan, böylelikle fiili ayrılığa sebep olan ve boşanma nedeni yaratan davacı (koca)'nın boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, davalı (kadın)'ın ağır kusurlu kabul edilmesi doğru olmadığı gibi, maddi tazminat talebinin reddi de isabetsiz olmuştur....
Aile Mahkemesine açılan ve ret ile sonuçlanan boşanma davasının kesinleştiği tarihten bu yana üç yıl geçmesine rağmen tarafların, evlilik birliğini sürdürmek amacıyla bir araya gelmedikleri, fiili ayrılık döneminde davalı kadına kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığının ispatlanamadığı, retle sonuçlanan ilk boşanma davasını açarak birlikte yaşamaktan kaçınan ve boşanma sebebi yaratan, sadakat yükümlülüğünü ihlal eden, birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların TMK'nın 166/son maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuklar Melike ve Emre'nin velayetinin davalı anneye verilmesine, çocuklar ile davacı baba arasında kişisel ilişki tesisine, davalı lehine aylık 400 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar yararına ayrı ayrı aylık 300'er TL tedbir-iştirak nafakası ile 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminatın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmiştir...
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacı-karşı davalı kadının tüm, davalı-karşı davacı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olmasının yanında, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması da gerekir (TMK m. 174/2). Somut olayda, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayalı olarak boşanmalarına karar verilmiştir. Gerek mahkemece reddine karar verilen önceki davada gerekse fiili ayrılık süresi içinde, davalı- karşı davacının davacı-karşı davalının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir kusuru ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi şartlarının kadın lehine gerçekleşmediğinin kabulü gerekir....
Somut olayda; erkek eşin, kadın eşe karşı “evlilik birliğinin sarsılması” nedenine dayalı boşanma davası açtığı, davanın reddine karar verildiği ve kararın 15.09.2008 tarihinde kesinleştiği, bunun üzerine eldeki karşılıklı boşanma davalarından ilkinin “eylemli ayrılık” sebebiyle TMK’nın 166/4. maddesine dayalı olarak erkek eş, karşı davanın ise “evlilik birliğinin sarsılması” sebebiyle 166/1. maddesine dayalı olarak kadın eş tarafından açıldığı, şartları oluştuğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, fiili ayrılık döneminde barışma önerisi sunan kadın eşin ise kusurlu davranışları affettiği gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Velayetin Kaldırılması Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, “hukuki yarar yokluğu” sebebiyle usulden reddedilmiştir. Mahkeme, davayı “velayetin kaldırılması” olarak vasıflandırmış, velayete sahip olan annenin ölümüyle çocuğun velayetinin davalıda olmayıp, askıda olduğunu, davalıda olmayan bir veleyetin de, kaldırılmasının söz konusu olmayacağından hareketle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir (HMK.md.33). Davacı, küçük ...'in ağabeyidir. Anne ve babasının boşandıklarını, boşanma kararı ile kardeşi 21.09.1998 doğumlu ...'...
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; davacı erkek tarafından açılmış fiili ayrılık nedenine dayalı olarak TMK.nun 166/4 maddesine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Dosya içerisinde bulunan davacı erkek vekili Av.Onur Şahin'e ait vekaletname genel vekaletname olup, boşanma davası ile ilgili özel yetkiyi içermemektedir. Boşanma davası açmak ve açılan davayı takip etmek kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir. Bu bakımdan vekaletname de bu hususta özel yetkiyi gerektirir (HMK m.74)....
Boşanma davasına bakan mahkeme yargılamayı Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33, 119, 129, 137, 140/3 ve 187. hükümlerinde yer alan emredici düzenleme sebebiyle ön inceleme sonuç tutanağında yer alan ve taraflarca imzalanarak kabul edilen çekişmeli vakıaları gösteren tutanak esas alınmak suretiyle yürütmek zorundadır. Ön inceleme sonuç tutanağı boşanma davasının yol haritasıdır. Başka yoldan gidilmesi ancak karşı tarafın açık muvafakati ile mümkündür (HMK.md.141/1) Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde ileri sürülmemiş olan vakıalar, mahkemece kendiliğinden incelenemeyeceği gibi, hakim onları hatırlatacak hallerde dahi bulunamaz (HMK.md.25/1). O halde, sadece ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde (HMK. md.141) bildirilmiş olan vakıalar boşanma davalarının sınırını çizmekte ve mahkemece ancak, bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir....
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davacı erkeğin açtığı ve reddedilerek kesinleşen boşanma davasından sonra tarafların bir araya gelmedikleri gibi, reddedilen boşanma davasını açarak, fiili ayrılığa neden olan ve boşanma sebebi yaratan davacı erkeğin kusurlu olduğu, davacı erkeğin fiili ayrılık döneminde eve dönmesi için davalı kadına ihtar gönderdiği dolayısıyla kadının var olan kusurlarını affetmiş olduğu, yine ihtardan sonra ise davalı kadına yüklenebilecek bir kusurun varlığının ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden davalı kadının kusurlu kabulü ve Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi koşulları oluştuğu halde, davalı kadın yararına maddi tazminata karar vermek gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir....