Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Açtığı boşanma davasının reddedilmesinden sonra davalı, 18.04.2005 tarihinde kocası aleyhinde Türk Medeni Kanununun 197. maddesine dayanarak nafaka davası açmış, “kocanın kusurlu davranışları sonucu ayrı yaşamak zorunda kaldığı ve nafaka talep etmekte haklı olduğu” kabul edilerek lehine nafakaya hükmedilmiştir. Bu karar 03.05.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen nafaka hükmü, boşanmayı sağlayan fiili ayrılıkta kadının kusurunun bulunmadığı anlamına gelir. Bu durumda, boşanma davasının reddinden sonra, ortak hayatın yeniden kurulmasından kaçınan ve fiili ayrılığı sürdürerek, buna dayalı boşanma hükmünü elde eden davacı koca, boşanmada tamamen kusurludur. Boşanma yüzünden mevcut menfaatleri zedelenen davalı yararına Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi gereğince uygun miktarda maddi tazminat takdir edilmelidir. Hükmün bu sebeple bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne bu yönden iştirak etmiyorum....

    AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 21/01/2021 NUMARASI : 2018/1014 ESAS 2021/33 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeni İle Boşanma (Çekişmeli)) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....

    Reddedilen ilk davanın gerekçesinde; tarafların 1973 yılında evlendikleri, çocukların eğitimi nedeni ile davalının Türkiye'de kaldığı, davacının da Almanya'da kaldığı, uzun yıllar bu şekilde yaşadıkları, davacının Türkiye'ye izne geldiğinde davalı ile birlikte kaldığı hususlarının kabul edildiği, reddedilen davadan sonra da tarafların uzun yıllar devam eden bu yaşam şekillerine aynen devam ettikleri, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında da kabul edildiği üzere, davacının TMK'nın 185.maddesi kapsamındaki bir takım görevlerine yerine getirdği, eşinin sağlık sorunları ile ilgilendiği, ihtiyaçlarını karşıladığı, tarafların ayrı yaşamalarının ise uzun yıllardır devam eden fiili bir durum olduğu, davacının Türkiye'ye geldiği zamanlar ile davalının Almanya'ya gittiği dönemlerde tarafların birlikte yaşadıkları, dava dosyası içeriğine, dosyadaki yazılara göre ilk derece mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek...

    Davalı kadına boşandıktan sonra 1997 yılında ölen babasından yetim aylığı bağlanmış ve 2016 yılında boşandığı eşi ile tekrar evlenmesi üzerine kurum denetim raporu ile 2008-2016 yılları ödenen aylıklar için fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca borç çıkarılmıştır. Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı Kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanunun 68. Maddesi ile değişik geçici 1. Maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan Kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı koca tarafından; kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve maddi tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Dava Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi uyarınca fiili ayrılık hukuki sebebine dayalı olarak açılmıştır. Davaya dayanak yapılan ... Aile Mahkemesinin 2009/200 esas, 2010/238 karar sayılı dosyasının karşılıklı boşanma davası olduğu, her iki davanın da ret ile sonuçlandığı, kararın 6.5.2010 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır....

        Aile Mahkemesinde yargılaması yapılmış olan boşanma davasında verilen karar kesinleştikten sonra ise kadının eşi ile bir araya gelmeye çalışmadığı ve bu nedenle tarafların bir araya gelmedikleri, bu haliyle birleşen dava yönünden evlilik birliğinde anlaşmazlığın ve fiili ayrılığın husule gelmesinde erkeğin tam kusurlu olduğu, tam kusurlu eşin boşanma davası açma hakkının bulunmadığı gerekçesi ile birleşen davanın reddine, asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, çocuklar için ayrı ayrı aylık 300,00 TL tedbir nafakasına, tedbir nafakasının karar tarihi itibari ile ayrı ayrı aylık 650,00 TL'ye çıkartılmasına, kararın kesinleşmesinden sonra aynı miktarın iştirak nafakası olarak devamına, davacı davalı kadının tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine, tarafların tazminat taleplerinin reddine hükmedilmiştir. IV. İSTİNAF A....

          AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 28/11/2019 NUMARASI : 2018/729 ESAS 2019/811 KARAR DAVA KONUSU : Evlilik Birliğinin Sarsılması Nedeni İle Boşanma KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1- b-1- son cümle uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü; TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının kusurlu davranışları nedeni ile evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bu sebeple tarafların evlilik birliğinin sarsılması, davalının davacı müvekkiline pek kötü onur kırıcı davranışlarda bulunması sebebi ile boşanmalarına, 1000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte 50.000,000 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

          Dava dilekçesindeki bu açıklamalardan davacının talebinin, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde yer alan fiili ayrılığa dayalı boşanma davası olduğu anlaşılmaktadır. Davacı erkeğin daha önce açtığı ve reddedilen boşanma davası, davacı erkeğin davasını ispatlayamaması nedeniyle reddedilmiş ve 02.03.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Taraflar, reddedilen davadan sonra ortak hayatı yeniden kuramamışlardır. Davacı erkeğin reddedilen ilk boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratıp fiili ayrılığa neden olduğu ve boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Durum böyleyken, mahkemece davalı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı kadının maddi tazminat (TMK m. 174/1) talebinin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....

            Taraf vekillerinin boşanma davalarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; İlk Derece Mahkemesi, davacı karşı davalı kadın ve davalı karşı davacı erkek tarafından açılan karşılıklı boşanma davalarının, her iki tarafın da davalarını ispatlayamamaları nedeni ile reddine karar vermiş, taraflarca yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi ise tarafların bir takım kusurlu davranışlarından sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu şekilde karşılıklı kusurlarını affettikleri, fiili ayrılığın da tek başına boşanma sebebi olamayacağı gerekçesi ile karşılıklı açılan boşanma davalarının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu kabul etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince karşılıklı açılan boşanma davalarının reddine ilişkin gerekçede değişiklik yapıldığı halde kararın hüküm kısmında tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmıştır....

              Davalı kadına boşanmadan sonra 2003 yılında ölen babadan 2010 yılında bağlanan yetim aylığı 2016 yılında yapılan denetim sonrası 2010-2016 yılları fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca ödenen aylıkların yersiz ödendiği gerekçesi ile borç çıkarılmıştır. Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı Kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik geçici 1. Maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir....

                UYAP Entegrasyonu