Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Yurt dışından gelirken kaza yaptığını, bu kaza nedeniyle camilere yardım yapmak istediğini, ancak camilerin kabul etmediğini" şeklinde telefonla konuştuğu, müştekiye yardıma muhtaç tanıdığınız varsa parayı size vereyim siz onlara dağıtın, ancak yanımda bozuk param yok 1000 Avrom var, siz 500 TL sini dağıtın dediği, müştekinin de çantasında bulunan 500 TL'yi sanığa verip 1000 BANCO CENTRAL DE RESERVA DEL ERU yazılı peru parasını sanıktan aldığı, Kızılay'da araçtan inen müştekinin döviz bürosuna sanıktan aldığı parayı vererek bozdurmak istediğinde, paranın Peru parası olup değersiz olduğunu öğrendiği, Merkez Bankası'nın 8 Mart 2012 tarihli Ön Tespit Raporuna göre; paranın orjinal olduğunun düşünüldüğü, banknotun ülkemizde alım-satımı ve dolaşım kabiliyeti olmaması nedeniyle Türk Parası karşılığının bulunmadığının bildirildiği, bu suretle sanığın hileli hareketlerle müştekiyi aldatıp haksız menfaat sağladığı iddia edilen olayda; sanığın ikrar ve pişmanlık içeren savunması, müşteki beyanı,...

    Belediye Başkanı olarak tanıtıp, isim ve telefonunu internetten bulduğu şikayetçiyi arayarak, yardıma muhtaç bir şahıs olduğunu söyleyip açtırmış olduğu hesap numarasına bağış talebinde bulunduğu, kendisine inanan şikayetçinin bu hesaba 300 TL para yatırdığı, sanığın bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, dolandırıcılık suçunda unsur olan hilenin kullanılmasından sonra, paranın banka aracılığı ile sanığa gönderilmesi eyleminde, hilenin gerçekleşmesinde ödeme aracı durumunda bulunan bankanın rolünün bulunmadığı, bu nedenle eylemin TCK'nın 157.maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeden, aynı yasanın 158/1-f maddesi kapsamında bankanın araç olarak kullanılması suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı yasanın 326/son maddesi uyarınca...

      -K A R A R- Davacı vekili, davalının 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanunu gereğince kurulan ... ilçesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının 2005-2006-2007 yılları içerisinde mütevelli heyet üyesi olarak görev aldığını, Başbakanlık ...Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca 2006-2007 yıllarında vakıf iş ve işlemlerinde mütevelli heyeti kararına dayalı ya da mütevelli heyeti kararı olmaksızın usule uygun olmayan harcamalar görüldüğünü, denetleme neticesinde davalının da imzası bulunan kararlarda bazı şahısların fakir ya da muhtaç durumda olduklarını tevsik eden, vakıf tahkik ve tetkik çalışmaları ile çeşitli kurum ve kuruluşlar nezdinde yapılması gerekli işlemlerin tekemmül ettirilmediğinin anlaşıldığını, mevzuata aykırı yapıldığı tespit edilen harcamalara dayanak kararlarda davalının da imzası bulunduğunu, imzası bulunan kararlardaki vakıf zararının tespit edildiğini ve tazmini amacıyla icra takibi başlatıldığını ancak itirazdan ötürü takibin durdurulmasına...

        Temyize konu uyuşmazlık; 31.03.1994 doğumlu öğrenci davacının, davalı babasından yardım nafakası talep etme hakkının bulunup bulunmadığı ve mahkemece takdir olunan aylık 900,00 TL'nin nafaka yükümlüsü davalı babanın ekonomik durumuyla uyumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. TMK'nun 328.maddesi gereğince, anne babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Ancak çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa ana ve baba durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Yardım nafakası aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmayacağı gibi, herhangi bir nedenle aile bağlarının zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir....

          K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere ve özellikle dava konusu olay nedeniyle davacıya verilen kusur oranı oluşa uygun değilse de davacının temyizinin bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava 28.04.2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yardıma muhtaç %100 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece sigorta tahsisleri peşin sermaye değeri ile karşılandığından davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar süresinde davalı taraf vekilince temyiz edilmiştir....

            'un yaşlı ve hasta olup bakıma muhtaç olduğunu, 11/10/2004 tarihinden bu yana bakım ve korumasının ... Büyükşehir Belediyesi, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı ... Darülaceze Müdürlüğü tarafından yapıldığını, bakım ve korumasının kurum tarafından yapılması nedeniyle davalılardan nafaka talep etmelerinin gerektiğini belirterek, her bir davalıdan 600'er TL nafakanın tahsilini ve nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasını talep ve dava etmiştir.Davalılar cevap dilekçesinde; açılan nafaka davasını kabul etmediklerini, talep edilen nafakayı ödeyecek güçlerinin olmadığını, bu nedenle davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulü ile her bir davalının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 600 'er TL yardım nafakasını davacıya ödemesine ve kararın kesinleşmesinden itibaren nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dava; yardım nafakası istemine ilişkindir.TMK.'...

              (AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı dava dilekçesinde; davalının aleyhine açtığı boşanma davasının davalının kusurlu olması nedeniyle reddedildiğini, davanın reddedilmesine rağmen davalının evine dönmediğini, maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamadığını, başkası ile yaşayarak sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, yardıma muhtaç durumda olduğunu belirterek; lehine aylık 800,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir....

                Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir. Kişi, kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise anılan yasa maddesinde sayılan kişilerden yardım nafakası isteyebilir. Yardım nafakası takdir edilirken, yardıma muhtaç olana bakmakla yükümlü diğer kişilerin de gelir durumu araştırılmalıdır. TMK da belirtildiği üzere yardım edilmediği takdirde ilgili şahsın yoksulluğa düşecek olması da ön şartlardan biridir. Bu doğrultuda TMK. 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek yardım nafakasının takdir edilmesi gerekir. Aynı sırada birden fazla nafaka yükümlüsü varsa, ödenecek olan nafaka miktarı ödeme güçleri oranında paylaştırılır....

                Kurumdan aylık bağlanması ve kesilmesi konusunda, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 29.12.2011 gün ve 14365-20973 sayılı ve Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 15.03.2012 gün ve 835-3823 sayılı kararlarında, tartışılıp kabul edilen saptamalar kısaca ve özetle şu şekildedir; “Sosyal sigorta sistemlerinde sigortalılar veya hak sahipleri belli şartların yerine getirilmesi halinde sosyal yardıma hak kazanırlar. Sosyal sigortalar; sosyal koruma ilkesiyle toplumun ekonomik ve sosyal yönden en fazla gereksinimi olan bireylerini koruma, güvenceye kavuşturma, sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmasını hedeflemektedir. Sigortalı baba üzerinden yetim aylığı almak isteyen kız çocukları tercihini, her ne sebeple olursa olsun boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşama yönünde kullanması bireysel özgürlük çerçevesinde ele alınmalıdır....

                  Kurumdan aylık bağlanması ve kesilmesi konusunda, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 29.12.2011 gün ve 14365-20973 sayılı ve Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 15.03.2012 gün ve 835-3823 sayılı kararlarında, tartışılıp kabul edilen saptamalar kısaca ve özetle şu şekildedir; “Sosyal sigorta sistemlerinde sigortalılar veya hak sahipleri belli şartların yerine getirilmesi halinde sosyal yardıma hak kazanırlar. Sosyal sigortalar; sosyal koruma ilkesiyle toplumun ekonomik ve sosyal yönden en fazla gereksinimi olan bireylerini koruma, güvenceye kavuşturma, sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmasını hedeflemektedir. Sigortalı baba üzerinden yetim aylığı almak isteyen kız çocukları tercihini, her ne sebeple olursa olsun boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşama yönünde kullanması bireysel özgürlük çerçevesinde ele alınmalıdır....

                    UYAP Entegrasyonu