Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava, "eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede yakın hısımlık bulunması" sebebiyle evliliğin iptali isteğine ilişkin olup, Cumhuriyet Savcısı tarafından res'en açılmış; mahkemece; eşleri yakın hısım olarak gösteren nüfus kaydının, mevcut davadan önce Adilcevaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/42-76 sayılı kararıyla düzeltilmiş olduğu, bu sebeple yakın hısımlık ilişkisinin kalktığı" gerekçe gösterilerek dava reddedilmiş, kararı davanamede "davalı" olarak gösterilen ilçe nüfus müdürlüğü temyiz etmiştir. Evliliğin iptali, eşler bakımından ileriye dönük hüküm ve sonuç doğurur. Dava sonucunda verilecek iptal hükmü de, nüfus kayıtlarında bir düzeltme niteliğinde değil, hüküm ve sonuçları eşler için geçerli inşai etkiye sahip bir hükümdür. O nedenle bu davalarda nüfus idaresine husumet düşmez. Kişinin, medeni durumundaki değişikliğin resmi sicillere tevsiki gayesini taşıyan hükmün nüfus kaydına işlenecek olması da, nüfus idaresine husumet yöneltilmesini gerektirmez....

    Durum böyleyken mahkemece “davanın açılmamış sayılmasına “ karar verilecek yerde, davalılardan kocanın davanın açılmasından sonra 10.02.2012 tarihinde vefat etmesi sebebiyle evliliğin ölümle sona erdiği gerekçesiyle “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün gerekçesinin ve sonuç kısmının düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK. md. 438/7-son). SONUÇ: Temyiz edilen hükmün, yukarıda gösterilen sebeple gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1. bendinin hükümden tamamen çıkarılmasına yerine “Davanın açılmamış sayılmasına” yazılmasına, hükmün gerekçesinin ve sonuç bölümünün açıklanan şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 07.04.2015 (Salı)...

      Sona ermiş bir evliliğin yeniden sonlandırması istenemez. Ölüm ile oluşan haklar sağ eş davalıya 05.08.1996 tarihinde KENDİLİĞİNDEN intikal olmuştur. 17 yıl sonra açılan dava ile ölen erkek eş POST MORTAL BOŞANMA işlemine tabi tutularak dul eş statüsünden boşanmış eş statüsüne geçirilmiştir. Türk Miras Hukukunun 05.08.1996 tarihinde vermiş olduğu haklar 17 yıl sonra geri alınmıştır. Sonuç olarak; dava tarihinde “devam eden” bir evlilik olmadığına göre “olmayan bir evliliğin" sonlandırılması da mümkün değildir. .......

        sona ermesiyle ortadan kalkmaz” şeklindeki düzenleme ile bu hükmün TCK'nın açısından uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir kanuni düzenlemenin olmaması karşısında, kayın hısımlığı ilişkisi kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesi ile ortadan kalkmayacağından, suç tarihinde katılanın eski gelini olan sanık hakkında TCK'nın 167/1-b maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/05/2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          Mahkemece, davacı tarafın evliliğin akıl hastalığı nedeniyle mutlak butlanına ilişkin talep yönünden verilen kesin süre içerisinde raporun hazırlanması için gerekli müşahadeye alınmaya rıza gösterilmediği, bu nedenle iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile bu yönden davanın reddine karar verilmiş ise de, evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebine dayalı istem hakkında hükümde bir açıklama yapılmamıştır. Dava terditli olarak açıldığına göre, davacının evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....

            (Ömer Uğur GENÇCAN, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu, Bilimsel Açıklama-İçtihatlar-İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınevi, Ankara 2007 , Kısaltma: GENÇCAN-TMK-2, s. 1448) Evliliğin genel hükümleri (Ömer Uğur GENÇCAN, “4721 Sayılı Türk Medenî Kanununa Göre Evliliğin Genel Hükümleri”, Yargıtay Dergisi, Cilt:29, Ocak-Nisan 2003, Sayı:1-2, Sayfa:43-49. (Kısaltma: GENÇCAN-Evlilik Genel) arasında da böyle bir yükümlülük bulunmamaktadır. Ekonomik koşullar nedeniyle ülkemizde “düğün yapmamak” kural, “düğün yapmak” ise istisnadır. - En varlıklı aileler bile günümüzde düğün yapmaktan kaçınmaktadır. -Kaldı ki davacı kocanın değil düğün yapmak alınacak damatlığın bile aralarında sorun olmasından “yeterli ekonomik gücünün olmadığı” bellidir. Bu sebeplerle değerli çoğunluğun kusur belirlemesine ilişkin “farklı görüşüne” katılmıyorum....

              Mahkemece; "tarafların dava tarihi itibarı ile yaklaşık dört yıldır evli oldukları, müşterek çocuklarının bulunmadığı, kendilerinin yazılı ve sözlü beyanları ile dosya kapsamında yapılan araştırma ve alınan tanık beyanları sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve evliliğin sürdürülmesinde taraflar ve toplum yönünden yarar kalmadığı, evliliğin bu noktaya gelmesinde tarafların kusurlarının eşit derecede olduğu" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, tarafların kusurlarının neler olduğu kararda belirtilmemiştir. Bu haliyle karar yeterli gerekçeden yoksun olup, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/1-c maddesindeki unsurları içermemektedir. Bu bakımdan gerekçesiz karar oluşturulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davacı karşı davalı kadın vekili 03.06.2016 tarihli dilekçesi ile davalı karşı davacı erkeğin 26.05.2016 tarihinde vefat ettiğini, evliliğin ölümle sona erdiğini, mahkemece ölüm halinin evliliğin bitiş sebebi olarak kabul edilmemesi durumunda açtıkları davadan bütün sonuçları ile birlikte feraget ettğini bildirmesi üzerine mahkemece 14.06.2016 tarihli ek karar ile kadının davasının feragat nedeniyle reddine, karşı dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmuştur. İlk derece mahkemesi kararı temyiz edilip Yargıtay'ca bozulup ortadan kaldırılmadıkça, hukuki varlığını devam ettirir....

                  Taraflar arasıda gelişen olaylar göz önüne alındığında, evliliğin devamında taraflar ve ortak çocuk için bir yarar kalmamıştır. Davalının boşanma isteğine karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesindeki boşanma koşulları oluşmuştur. Boşanma hükmünün kusura ilişkin gerekçesi isabetli değilse de; boşanma kararı sonuç olarak doğrudur. Davalının maddi tazminat isteği Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesine dayalı değildir. Ancak, Türk Medeni Kanunun 174/2. maddesi uyarınca manevi tazminat verilmesi koşulları oluşmuştur. Bu nedenle hükmün kusura ilişkin gerekçesinin değiştirilip, boşanma hükmünün onanması, hükmün kadının reddedilen manevi tazminata ilişkin bölümünün ise bozulması gerektiğini düşünüyorum....

                    "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Evliliğin Mutlak Butlan ile İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Karar Cumhuriyet Savcılığına tebliğ edilmemiştir. Kararın teblig edilerek tebligat belgesinin eklenmesinden sonra dairemize gönderilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine İADESİNE oybirliğiyle karar verildi.17.04.2012 (Salı)...

                      UYAP Entegrasyonu