Mahkemece, davacı tanıklarının görgüye dayalı bilgilerinin olmaması, davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu olgusunu usulünce kanıtlayamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir....
Dava, tedbir nafakasının artırılması talebine ilişkindir. 4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine konunda öngörülen önlemleri alır. TMK 196.mad. gereğince, eşlerden birinin istemi üzerine hakim ailenin geçimi için herbirinin yapacağı parasal katkıyı belirler denilmektedir. Türk Medeni Kanunun 186/3 maddesinde; "eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar" denilmektedir. Somut olayda, tarafların yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında; davalının emekli olduğu,963TL emekli maaşı aldığı,davacının ise,ev hanımı olduğu,artırım davasının yaklaşık 4,5 yıl sonra açıldığı anlaşılmaktadır....
Dava tedbir nafakası talebine ilişkindir. 4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine konunda öngörülen önlemleri alır. TMK 196.mad. gereğince, eşlerden birinin istemi üzerine hakim ailenin geçimi için herbirinin yapacağı parasal katkıyı belirler denilmektedir. Türk Medeni Kanunun 186/3 maddesinde; "eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar" denilmektedir. Somut olayda, tarafların 21.05.2013 tarihinde evlendikleri, müşterek çocukları bulunmadığı, ekonomik ve sosyal durum araştırmasına göre davacının işçi olduğu ve aylık 900 TL gelir elde ettiği, 250 TL kira ödediği, davalının ise anne babasıyla birlikte yaşadığı, ev hanımı olduğu, kira ödemediği tespit edilmiştir....
TMK'nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Somut olayda; davacı, ayrı yaşamakta haklılık iddiasına dayalı olarak tedbir nafakası istemektedir....
O halde ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kalan davacı-karşı davalı erkek, boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurludur. Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-karşı davalı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı-karşı davacı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının reddi, davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının kabulü gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 29/04/2016 tarihinde evlendiklerini, müşterek çocuklarının bulunmadığı, taraflar evliliğin ilk aylarından bu yana davalı tarafın evlilik birliğine gereken özeni göstermemesinden dolayı ufak tefek tartışmalar yaşandığını, ilk başlarda yaşanan bu tartışmalar davalı tarafın ailesinin evlilik birliğine müdahalesi ile birlikte evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini, davalının nişanlılık döneminden bu yana sadece maddi bir çıkarak olarak gördüğünü, davalının balayından döner dönmez yıllarca çalıştığı iş yerinden çok yorulduğunu evde dinlenmek istediğini söyelerek aniden işten ayrıldığını, müvekkilinin bu durumu olumlu karşıladığını, davalının işten çok yorulduğunu evde dinlenmek istediği için işten ayrıldığını ancak kısa süre geçtikten sonra davacıya iş yeri açması için eziyet ettiğini, müvekkilinin kredi ve yakınlarından borç alarak iş yerini açtığını, müvekkilinin...
Aile Mahkemesi TARİHİ :29.05.2014 NUMARASI :Esas no:2013/302 Karar no:2014/419 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm taraflarca temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkek eşin ailesinin evlilik birliğine yönelik müdahalesine seyirci kaldığı, davalı erkek eşin babasının davacıyı kastederek "bu sarı kızı sende istemedin bende istemedim, annenin zoruyla aldık, burada benim sözüm geçer" dediği, hamile eşini baba evine bırakıp arayıp sormadığı, hamilelik süreciyle ve müşterek çocuğun doğumuyla ilgilenmediği, "emirlerime itaat edeceksen gel, yoksa gelme" dediği, buna karşılık davacı kadının da, ailesinin evlilik birliğine yönelik müdahalelerine seyirci kaldığı anlaşılmaktadır....
"İçtihat Metni"Davacı ... .... ile davalı ... arasındaki davadan dolayı Karşıyaka 2.Aile Mahkemesince verilen 28.12.2006 gün ve 734-1331 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Taraflar arasındaki uyuşmazlık, aile hukukuna ilişkin olup evlilik birliğine ait mallar üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması isteminden kaynaklandığından kararın temyizen incelenmesi görevi Yargıtay Yüksek 2.Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın görevli Yargıtay Yüksek 2.Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 07.09.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
evlilik birliğine müdahalesi davası yönünden alınması gereken harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye 8,20 TL.harcın davalı-karşı davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına"şeklindeki hüküm fıkrasına ilişkin istinaf başvurusu bulunmadığından bu hususta tekrar karar verilmesine yer olmadığına, G-)İlk Derece Mahkemesinin"...Davacı-karşı davalı kadının açmış olduğu hakimin müdahalesi davasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.uyarınca 2.180 TL.vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine"şeklindeki hüküm fıkrasına ilişkin istinaf başvurusu bulunmadığından bu hususta tekrar karar verilmesine yer olmadığına, H-)İlk Derece Mahkemesinin"taraflarca yatırılan gider avansının artan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine"şeklindeki hüküm fıkrasına ilişkin istinaf başvurusu bulunmadığından bu hususta tekrar karar verilmesine yer olmadığına, I-)Sair hususlara ilişkin tarafların istinaf başvuruları esastan reddedildiğinden...
Tarafların boşanma yönündeki iradelerinin serbestçe açıklanmış olması yanında, boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi hakimin uygun bulması da şarttır. Bu şartlar bulunmadıkça yasanın 166/3. maddesi gereğince boşanma kararı verilemez. Tarafların boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda bir anlaşmaları bulunmamaktadır. Bu bakımdan Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi şartları oluşmamıştır. Dinlenen tanık beyanlarından davacının evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmış, davalıya atfı kabil bir kusur gerçekleşmemiştir. Mevcut olaylara göre davacı tamamen kusurludur. Dava açmakta haklı değildir. Bu nedenle Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanma kararı verilmesini gerektiren bir durum da bulunmamaktadır. Öyleyse davanın reddi gerekirken, kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır....