Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 26.11.2019 gün ve 2016/148 Esas ve 2019/551 Karar sayılı hükme yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası nazara alınıp dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, ilk derece mahkemesinin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdiriyle anılan hükme ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı nazara alındığında yerinde görülmeyen sair temyiz itirazların reddine, Ancak, Şikayet tarihinde reşit olan ve yaklaşık bir ay önce evlenen mağdurenin rahatsızlanması nedeniyle yapılan muayenesinde 23 hafta 5 günlük gebe olduğunun anlaşılması üzerine yargılamaya konu olayda mağdurenin mahkemedeki beyanında sanığın rızası dışında kendisiyle birlikte olduğunu beyan etmesine rağmen 01.08.2016 tarihli şikayetten vazgeçme dilekçesinde "Cinsel ilişkiye girmede rızasının olmadığını ancak sanık ısrar edince...
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Suç tarihinden önce mağdureyle resmi nikah kıyarak evlenen sanığın, zaman içerisinde yaşanan ailevi sorunlar nedeniyle sık sık tartışıp kavga ettiği mağdurenin çalıştığı banka şubesine olay günü mesai bitiminde gidip araçla alarak sahibi olduğu işyerine getirmesinin ardından burada çıkan tartışmanın büyümesi üzerine zorla depo kısmına götürdüğü mağdureyi alıkoyduğu bir kaç saatlik süre boyunca aralıklarla vurduktan sonra araçla eve götürdüğü tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan tayin edilen cezanın koşulları oluşmadığı halde aynı Kanunun 110. maddesi ile indirilmesi suretiyle eksik ceza tayini, Kabule göre de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 03.02.2009 gün...
ın, eşi öldükten sonra 22.09.2014 tarihinde evlendiği nüfus kaydından anlaşılmakta olup, yeniden evlenen davacı eşin destek gereksinimi ve bakım ihtiyacı evlendiği gün sona ereceğinden, destekten yoksun kalma tazminatının davacının yeniden evlendiği güne kadar hesaplanması gerekirken tazminat esaslarına uygun olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak yazılı olduğu biçimde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu nedenlerle; mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda aktüer rapor alınarak tazminatın belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hatalı hesap raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 21/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda; 14.12.1988 tarihinde evlenen eşler arasındaki mal rejimi, 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan boşanma davasıyla 07.02.2002 tarihinde sona ermiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.nun m.118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını hükme bağlamıştır. Az yukarıda belirtilen kanun maddeleri uyarınca, mal rejiminin sona erdiği tarihte 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlükte bulunduğundan görülmekte olan davada Aile Mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzeniyle ilgili olduğundan mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Açıklanan nedenle dava hakkında görevsizlik kararının verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....
belirtmesi, günlük dilde içinde bulunulan yaşın söylenip suçun unsuru olan yaşın hesabının dikkat ve bilgi gerektirmesi, ihbar üzerine hastaneye giderek mağdurenin beyanını alan kolluk görevlilerince hazırlanan 02.04.2009 tarihli tutanak içeriğinde de “mağdurenin 18 yaşından büyük gösterdiği” şeklindeki tespiti ve Adli Tıp uygulamalarına göre de bazen kemik yaşının hormon veya beslenme gibi faktörlerin etkisiyle gerçek yaşa göre farklılık gösterebileceğininde bilinmesi, mahkemece mağdurenin görünüm halini tespit eden bir gözleminin bulunmaması karşısında, mahkeme kendi gözlemini de tespit ederek, gerekirse bu konuda bilirkişi incelemesi de yaptırılarak, dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın suç kastıyla hareket ettiğine dair hususların nelerden ibaret olduğunun tartışılarak hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Uygulamaya göre de; Mağdure ile 28.6.2008 tarihinde düğün yapıp gayri resmî olarak evlenen...
Hakkında verilen boşanma kararı 26.01.2010 tarihinde kesinleşen ve 21.05.2012 tarihinde yeniden evlenen davalıya, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla 506 sayılı Kanun kapsamında bağlanan ölüm aylığı davalının boşandığı dönemde eski eşiyle fiilen birlikte yaşadığının 17.07.2012 tarihli 2012/227 sayılı ... denetmen raporu ile tespit edilmesi üzerine kesilmiş olup,davalıya 15.04.2013 tarihi itibariyle yersiz ödenen 22.051,921TL aylıklar nedeniyle borç tahakkuk ettirildiği, davacı kurum tarafından yapılan ilamsız icra takibine davalının itiraz etmesi üzerine iş bu davayla itirazın iptali ile %20 az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesinin talep edildiği, mahkemece de davanın reddine davacı Kurumdan takip konusu alacağın %20 oranında icra inkar tazminatı alınmasına karar verildiği anlaşılmaktadır....
Aile Mahkemesi'nden verilen 21.12.2012 gün ve 566/1755 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, 1963 yılında evlenen taraflardan davalının 1977, davacının ise 1981 yılından itibaren yurt dışında çalışmaya başladığını, tarafların bu şekilde sağlamış oldukları ortak kazanç ile 4180 ada 7 ve 9 , 544 ada 1 ile 490 ada1 parsel sayılı taşınmazların edinilerek davalı adına tescil edildiğini, ayrıca aynı şekilde yapılan ortak birikimin davalı adına açılan hesaplarda bulunduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bankada bulunan paranın yarısı ve taşınmazlar için toplam 50.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, taraflar arasında açılan boşanma davası bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur....
Aile Mahkemesi'nden verilen 06.06.2012 gün ve 598/584 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR Davacı ... vekili dava dilekçesinde; 02.08.2003 tarihinde evlenen, aralarında halen sürmekte olan boşanma davası bulunan davacı ve davalının evlilik birliği içinde 4274 ada 8 parsel 6 nolu bağımsız bölüm, 4118 ada 3 nolu parsel ve ... plaka sayılı aracın edinilip davalı adına tescil edildiğini açıklayarak taşınmazların tapusunun iptali ile davacı adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde her bir taşınmaz için ayrı ayrı 50.000 TL, araç için ise 10.000 TL katılma alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir....
İcra Ceza Mahkemesince, icra kefili olan sanık tarafından 30/04/2014 tarihinde ödeme taahhüdünde bulunulduğundan ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 584/1. maddesinde yeralan “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.”şeklindeki düzenlemeye nazaran, sanığın eşinin kefalet işlemi öncesinde veya icra kefilliği sırasında rızasının alınıp alınmadığının belirtilmemesi nedeniyle geçerli bir kefalet işlemi dolayısıyla hukuken geçerli bir ödeme taahhüdü bulunmadığı gerekçesiyle itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına, sanığın beraatine karar verilmiş ise de; dosya içerisinde mevcut nüfus kaydına göre 26/09/2014 tarihinde evlenen sanığın taahhüt tarihinde evli olmadığı, dolayısıyla sanığın eşinin icra kefilliği amacıyla rızasının alınmasının gerekmediği gözetilmeksizin itirazın...
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davada, 1986 yılında evlenen ve 2009 yılında boşanan davalıların 2003 yılında izinle Türk vatandaşlığından çıktıkları ve davacı ...'in ikinci kez evlenerek ... soyadını aldığı, ancak Türkiye'deki nüfus kayıtları kapalı olduğu için bu boşanma ve davacı ...'in yeniden evlenme olaylarını tescil ettiremediklerini, yine Türk vatandaşlığından çıkarken kendilerine verilen mavi kartının yok sayıldığını bildirerek, boşanmaya ilişkin tenfiz kararının nüfus kütüğüne işlenerek ...'in boşanmakla baba hanesine dönmesine ve ...'in ikinci evliliğinin nüfus kütüğüne işlenmesine ve yeni kimlik bilgileriyle mavi kart verilmesine karar verilmesi istenilmiştir....