WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Uyuşmazlık eser sözleşmesinden doğduğundan, olayda haksız fiillere ilişkin zamanaşımı sürelerinin uygulanması doğru değil ise de; işin teslim edildiği ve ilk davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK'nın 126/IV. maddesinde yüklenicinin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış ve ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere eser sözleşmesinden doğan davalar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulmuştur. Olayda yüklenicinin kasıt ve ağır kusuru olması ve gizli ayıbın varlığı kabul edilse dahi 818 Sayılı BK'nın 125 ve 6098 Sayılı TBK'nın 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır....

    Düzenleme kapsamına göre tazminat istenebilmesi için alacaklının zarara uğramış olması gerektiğinden, uğranılmış bir zarar karşılığı olmayan miktara tazminat olarak hükmedilemez. Burada zarar kapsamı net ve gerçek zarar olarak düzenlenmiştir. Net ve gerçek zarar, malvarlığındaki gerçek eksilmeyi ifade eder. Bu nedenle müspet zararın tazmini halinde malvarlığının ulaşacağı değerin, sözleşmenin ifası halinde malvarlığının ulaşacağı değeri geçmemesi gerektiği gözetilerek hesaplama yapılmalıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi, sözleşmelerde; borçlunun temerrüdü sonucu borç yerine getirilmemişse alacaklıya üç yetki tanımıştır: Bunlar; her zaman için ifa ve gecikme tazminatı isteğinde bulunma, derhal ifadan vazgeçip müspet zararının tazminini isteme ya da ifadan vazgeçip sözleşmeden dönerek menfi zararını isteyebilmedir.'' Yine Yargıtay 3....

    "İçtihat Metni" Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava eser sözleşmesinin feshi, sözleşme konusu makinenin davalıya iadesi ve sözleşme gereği ödenen bedel ile menfi zarar karşılığı 125.000,00 TL'nin tahsili istemi ile açılmış, mahkemece davanın kısmen kabulü ile sözleşmenin feshine, dava konusu makinenin davalıya iadesine ve sözleşme bedeline mahsuben ödenen 47.200,00 TL'nin davalıdan tahsiline dair verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilâmı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi...

      Davacı vekili, vekil eden şirket ile davalı T3 arasında 02/01/2012 ve 18/05/2012 tarihli 2 adet sözleşme imzalandığını, bu sözleşme gereğince davalının kusuru neticesinde işlerin zamanında teslim edilememesinden kaynaklanan vekil eden şirketin uğradığı zarar ve mahrum kalınan kar nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 10.000,00 TL nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 24.02.2022 tarihli dilekçesiyle talebini 80.944,07 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili, davacı yüklenicinin edimini yerine getirmediğini, edimin yerine getirilmemesi sebebiyle ödeme yapılmamakta haklı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesi niteliğinde olup, davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir....

      Yukarıda açıklanan gerekçe ile asıl davada davacı müspet zarar talep etmiş ise de, sözleşme geriye etkili feshedildiğinden bu durumda kural olarak ancak menfi zarar talep edilebileceği gibi talep edilen zararın niteline göre bu istemin müspet zarar kapsamında kaçırılan fırsat zararı ( iki ihale arasındaki fark gibi...) olarak da kabul edilemeyeceğinden asıl davada verilen kısmi red kararına karşı davacının istinaf talebi yerinde değildir....

        Yukarıda açıklanan gerekçe ile asıl davada davacı müspet zarar talep etmiş ise de, sözleşme geriye etkili feshedildiğinden bu durumda kural olarak ancak menfi zarar talep edilebileceği gibi talep edilen zararın niteline göre bu istemin müspet zarar kapsamında kaçırılan fırsat zararı ( iki ihale arasındaki fark gibi...) olarak da kabul edilemeyeceğinden asıl davada verilen kısmi red kararına karşı davacının istinaf talebi yerinde değildir. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1- b1 maddesi ile esastan reddine karar verilmiştir....

        davalı tarafla yapmış olduğu sözleşmeden dönmesi sebebi ile davalı tarafa ödenen 8.840,00 TL tutarın 22.05.2021 tarihinden itibaren ticari faizi ile müvekkile ödenmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep etmiştir....

          Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır....

          - K A R A R - Davacı yüklenici vekili, asıl davada, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yaptığı inşaatın bedelinin tahsilini; birleşen davada, davacı arsa sahibi vekili, sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek, sözleşmede kararlaştırılan kira, cezai şart ve menfi zararının tahsilini;asli müdahiller vekilleri, yükleniciden satın aldıkları taşınmaza masraflar yaptıklarını ileri sürerek, bağımsız bölümlerin rayiç değerlerinin tahsilini talep ve dava etmişlerdir. Mahkemece, en son alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; asıl davanın ve asli müdahillerin davalarının kısmen kabulüne; birleşen davada ise, sözleşme feshedildiğinden, müspet zarar niteliğindeki kira ve cezai şartın istenemeyeceği,menfi zararın da kanıtlanamadığı gerekçesiyle,birleşen davanın reddine karar verilmiştir....

            Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki fark müspet zarardır. Diğer bir anlatımla müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Davacının mamelekinde, sözleşme yerine getirilseydi bulunacağı duruma göre bir azalma olmuştur. İşte müspet zarar bu iki bedel arasındaki farktan ibarettir. Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı olmaktadır. Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir....

            UYAP Entegrasyonu