Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ortaklığın giderilmesi davasının iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran dava olma özelliği ve temyiz eden davalıların cevap dilekçeleri ile dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın aynen taksim ya da satış suretiyle giderilmesini talep ettikleri ve davanın ıslahı suretiyle taşınmazlardaki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi kararı sonrası temyiz dilekçelerinde bu istemlerini tekrarladıkları gözetildiğinde, davanın elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi yönündeki ıslah talebi reddolunarak ortaklığın giderilmesi davası olarak sonuçlandırılması gerektiği düşünülmeksizin yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekili, davalı ..., Faize, ... vekili, davalı ..., davalı ...'...

    Mahkemece, davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan muhtelif sayıdaki fıstık ağaçlarının ve tel örgünün davacılara aidiyetinin tespitine, tapu sicilinin beyanlar hanesine işlenmesine karar verilmiş ise de, varılan sonuç ve oluşturulan hüküm az yukarıda zikredilen yasal düzenlemelere ve yerleşik uygulamaya uygun düşmemiştir. Aidiyetinin tespiti istenen ve mahkemece kabulüne karar verilen tel örgü sisteminin taşınmazın bütünleyici parçası niteliğinde olmayıp (mütemmim cüz) her zaman için sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşya (teferruat) niteliğinde oldukları kuşkusuzdur. Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan yerleşik görüşlere göre, bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesatın aidiyeti davası açılmasında hukuki yarar bulunmaması, ayrıca TMK'nın yazılmasına izin vermediği bir belirtmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilmesi ve HMK'nın 297/2 maddesi uyarınca infaza elverişli biçimde hüküm kurulmaması doğru değildir..." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur....

      CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu aracı T3 özürlü olduğundan babası ve annesinin bedelini peşin ödeyerek satın aldığını, satın alınan davaya konu araçla ilgili yasal harçların 21/01/2013 tarihinde Antakya Vergi Dairesine ödendiğini, davalı T3'un özürlü olmasından dolayı araç kullanamayacak durumda bulunması, baba ve annesinin sürücü belgesi olmadığından araç kullanmaları yasal olarak mümkün olmadığını, davacı T1 trafik ehliyetinin olması sebebi ile davaya konu aracı fahri olarak herhangi bir ücret talep etmeden davalıların sadece sözlü rıza ve muvafakatleri ile özürlü T3 ile ilgili yaşamsal sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere aracı sadece fiilen kullanmak üzere izin verildiğini, davacının davalılara beslediği kin ve husumet sebebine dayalı açtığı iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir....

      Davacı vekili; müvekkilinin oto kiralama şirketinin bulunduğunu, araç kiralama sözleşmesi ile müvekkiline ait aracı .... isimli kişiye sekiz günlüğüne kiraladığını, bu kişininde aracı sahte belgelerle davalıya usulsüz bir şekilde sattığını ve aracın üzerine başka plaka takılarak davalı adına tescil ettirildiğini belirterek araç mülkiyetinin tespiti ve tescili isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, aracın mülkiyetinin davacıya ait olduğu belirtilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamından; dava konusu aracın .... 9. Noterliğinin 10/05/2012 tarihli araç satış sözleşmesiyle davacı adına 04/06/2012 tarihinde tescil edildiği, daha sonra ... 7. Noterliğinin 10/01/2013 tarihli araç satış sözleşmesiyle dava dışı ......

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ve birleştirilen dava davacıları tarafından, birleştirilen dava davalıları aleyhine 27.02.2014, birleştirilen davalarda 27.02.2014 ve 05.03.2014 günlerinde verilen dilekçelerle asıl ve birleştirilen 2014/199 Esas sayılı davalarda araç mülkiyetinin tespiti ve tescili, birleştirilen 2014/217 Esas sayılı davada tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne dair verilen 18.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar- birleştirilen dava davalıları vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama...

          İstinaf Sebepleri Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkilinin davaya konu binanın yapımına katkısının tanık anlatımları ile ispatlanmış olması nedeniyle tazminat talebi yönünden değerlendirme yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; binanın davacı tarafından yapıldığının ispatlanamadığı, temliken tescil şartlarının da oluşmadığı ve ayrıca davacı tarafça yemin deliline dayanılmadığı ve bu hususun istinaf konusu da edilmediği gerekçesiyle istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A. Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. B. Temyiz Sebepleri Davacı vekili istinaf başvuru nedenleriyle hükmü temyiz etmiş, yargılama sırasında mahkemece yemin delilinin de hatırlatılmadığını ileri sürmüştür. C. Gerekçe 1....

            Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer(TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır(TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın mülkiyetinin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir....

              Dava, araç mülkiyetinin tespiti istemine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 4. maddesinde sulh hukuk mahkemesinin görevleri düzenlenmiştir. Buna göre "Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilâmsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler."...

              DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Türk Patent ve Marka Kurumu'ndan taraflara ait marka tescil belgeleri celp olunmuştur....

                Kadastro Mahkemesince ise, fen bilirkişi raporu ve krokisinde dava konusu yerin kadastro çalışmaları sırasında zeminde yol olarak tescil harici bırakıldığı, herhangi bir kadastro parseli numarası almadığı kadastro mahkemesinin görevinin kadastro tutanağının düzenlenmesi ile başlayacağı, davaya konu yerlerin yol olarak bırakılan, kadastro tutanağı düzenlenmeyen tescil harici bırakılan yerlerden olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu