İstinaf Sebepleri Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; "Anadolu" kelimesinin yer adı olduğunu, 6769 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükmü uyarınca ticaret alanında coğrafî kaynak belirten işaret veya adlandırmaları münhasır ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin, marka olarak tescil edilemeyeceğini, bu nedenle müvekkili başvurusu ile redde mesnet markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, aksi yöndeki kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; coğrafi yer adlarının, coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün olduğu, nitekim Yargıtay 11....
Bu ilkeye göre, örneğin "..." ve "..." adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, "...." gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir." denilmiştir. O halde coğrafi yer adlarının, coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla, yanlarına ilave yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün olduğunun kabulü gerekir. Nitekim ..... sayılı ilamında da, aynı ilkeler tekrar edilmiş ve kötü niyetli yapılmadığı sürece başkalarının da aynı coğrafi yer adını farklı bir takım eklerle marka olarak tescil ettirmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; redde mesnet "...+... ..." ibareli markalar karşısında, davacıya ait "..." ibareli marka başvurusunun tescili mümkündür. Markaların tertip tarzı, kullanılan renk ve ... unsurları farklıdır....
Hukuk Dairesinin 26.11.1999 tarih ve 1999/5790-9590 E.K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, Ülkemizdeki şehir, bölge, coğrafi yer veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişinin tekeline bırakılmayacağı, bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yeri adlarının coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün bulunduğu, taraf markalarında "ORTADOĞU" ibaresi ortak olsa da davacının esasen herkesin kullanımına açık "ORTADOĞU" ibaresini kullanım sonucu ayırt edici hale geldiği iddiasını ispatlayamaması ve anılan ibarenin coğrafi yer adı olması nedeniyle taraf markalarında bu ibarenin ortak olarak yer almasının iltibasa neden olmayacağı, dava konusu markada yer alan diğer unsurların bu markayı davacının mesnet markalarından farklılaştırdığı, diğer yandan markaların kapsamlarının 41. sınıf olması nedeniyle tüketicilerinin bilinçli olduğu hususları da göz önünde bulundurulduğunda, tarafların marka işaretleri...
Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK.nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Ne var ki, vakıf kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumları ayrı ayrı olacağından araştırma ve inceleme keşfen yapılmalı, dava konusu taşınmazların ... köy kasaba yada şehir içindeki mülk topraklar arasında veya devlete ait araziler içinde bulunup bulunmadığı haritasına işaretlenerek belirlenmeli, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş alınmalıdır. Mahkemece tüm bu hususlar bir yana bırakılarak hak düşürücü sürenin geçirildiğinden bahisle davayı reddetmiş olması doğru olmamış, eksik inceleme araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu verilen kararın bozulması gerekmiştir....
Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK.nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Ne var ki, vakıf kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumları ayrı ayrı olacağından araştırma ve inceleme keşfen yapılmalı, dava konusu taşınmazların ... köy kasaba yada şehir içindeki mülk topraklar arasında veya devlete ait araziler içinde bulunup bulunmadığı haritasına işaretlenerek belirlenmeli, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş alınmalıdır. Mahkemece tüm bu hususlar bir yana bırakılarak hak düşürücü sürenin geçirildiğinden bahisle davayı reddetmiş olması doğru olmamış, eksik inceleme araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu verilen kararın bozulması gerekmiştir....
Davalı vekili; rekabet yasağına dair sözleşmenin süre ve coğrafi sınırlama bakımından geçersiz olduğunu, davacının bir zararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; rekabet yasağı sözleşmesinde öngörülen 3 yıllık sürenin Kanunda belirtilen süreyi aştığı, coğrafi bölge anlamında 4.maddede Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesi ile sınırlı olmak üzere denilmiş ise de ambalaj sektöründe yer alan firmaların büyük çoğunluğunun anılan bölgelerde bulunduğu, sözleşmenin geçerli sayılması halinde özellikle ambalaj sektöründe eğitim aldığı anlaşılan davalının 3 yıl gibi uzun bir süreyle çalışmasının engellenmesinin çalışma hürriyeti ve hakkaniyet ile bağdaşmayacağı, sözleşmenin sadece işçi aleyhine hükümler taşıdığı, bu nedenle rekabet yasağının geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir....
Davalı vekili; rekabet yasağına dair sözleşmenin süre ve coğrafi sınırlama bakımından geçersiz olduğunu, davacının bir zararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, davalının imzaladığı hizmet akdinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde Ege ve Marmara Bölgesine ilişkin rekabet yasağı coğrafi alan sınırlamasının işçinin iktisaden mahvına sebep olacak mahiyette olduğu, çalışma özgürlüğüne aykırı, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda taraflar arasında imzalanan hizmet akdinde yer alan anılan düzenlemelerin batıl olduğu, kaldı ki davalının görevi sebebiyle edinmiş olduğu bilgiyi kullandığının da dosyadan anlaşılamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesine aykırılıktan kaynaklanan cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir....
Bu ilkeye göre, örneğin “İstanbul” ve “...” adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, “İstanbul Şarabı”, “Restaurant İstanbul” “... Pazarları” gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir. Ve yine bu ilkeye bağlı uygulamanın sonucu olarak, bu şekildeki marka kullanılması ile 555 sayılı KHK. ile belirlenen coğrafi işaretlerle karışıklığın önlenebilmesi de mümkün olabilecektir.” değerlendirmelerine yer vermiştir. Buna göre söz konusu markalar içerisinde bulundurdukları coğrafi yer adları bakımından bir başka markanın tesciline engel olamayacakları gibi tescilli bir markanın hükümsüz kılınmasını da sağlayamazlar. Ancak bu noktada davacı ...markalarının tanınmış marka olması sebebiyle, markasının korunması gerektiğini ifade etmiştir. Bu çerçevede ... sayılı tanınmış marka tescilini delil olarak sunmuş, başvuru tarihinin 30/03/2006 olduğu görülmüştür....
KHK’ nın 5. ve 7/1-a maddesi anlamında marka olabilme vasfına sahip olduğu noktasında herhangi bir şüphe bulunmadığı, bir bütün olarak kendine özgü bir mizanının bulunduğu, doğrudan tanımlayıcılık içermediği, coğrafi kaynak belirtmediği, ancak dolaylı bir çağrışım yarattığı, markanın bu haliyle tescil kapsamındaki 43. ve 44. sınıfta yer alan herhangi bir hizmet açısından cins, çeşit, vasıf bildirir mahiyette olduğundan bahsedilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca Sivas İli'nin 43 ve 44. sınıf hizmetler ile ünlü bir kent olmayıp, “Sivas” denildiğinde akla hemen anılan sınıflardaki hizmetlerin gelmediği ve dosyada Sivas'ın anılan hizmetlerle ünlü bir yer olduğu yönünde delillerin de bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun 556 s. KHK’nın 7/1-a veya 7/1-c bentlerinde düzenlenen mutlak ret nedenleri kapsamında tescil engelinin bulunmadığı, davacı markası ile davalı başvuru arasında işaret benzerliğinin de bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir....
Davalı vekili, davaya konu, markaya tecavüz oluşturduğu iddia edilen “ZARA” isminin marka olarak tescili mümkün olmayan, sehven tescil edilmiş olsa bile hükümsüz olan, ancak coğrafi işaret olarak tescil edilebilecek bir isim olduğunu, bu nedenle bir coğrafi yer ismini marka olarak tescil ettirip diğer üreticilerin bu ismi kullanamayacağını ileri süren davacının kötü niyetli olduğunu, bu markanın ve davacının “ZARA” ibareli diğer markalarının hükümsüzlüğü için açılan ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2004/476 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiş olup, bekletici mesele yapılması istenen dosyanın dosyamız üzerinde birleştirilmesine karar verildiğinden birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, davanın ilk açıldığı tarihte ... 3....