Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1- Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1- b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3- Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- Kullanılmayan gider avanslarının talep halinde ilgililere iadesine, 5- HMK'nın 359. maddesinin 4. fıkrası gereği kararın tebliği ile 302. maddesinin 5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 9. maddesi yollaması ile 6100 sayılı HMK'nun 362. maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere 26/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

Dosyadaki bilgi ve belgeler ile tanık ifadelerine göre davacı işyerinde "Hasar Danışmanı" olarak çalışırken kendi isteği ile "Yedek Parça" bölümünde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının işyerinde çalıştığı sürede olumsuz bir davranışının ve diğer işçilerden ayrı tutulmasını gerektiren özel bir durumunun bulunmamasına rağmen diğer işçilere zam yapılırken davacıya zam yapılmayarak ayrımcılık yapıldığı gerekçesi ile ayrımcılık tazminatına karar verilmişse de, işverenin farklı oranda zam yapmasını haklı kılacak geçerli sebep bulunması halinde 4857 sayılı Kanun'un 5. maddesinde öngörülen ayrımcılık tazminatının talep edilmesi mümkün değildir. Somut olayda, davacının çalıştığı bölümün değiştiği ve işverence yeni bölümde çalışan işçilerle ücretinin denkleştirilmesi amacı ile düşük oranda zam yapıldığı anlaşılmaktadır....

    Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında tam süreli - kısmî süreli işçi ile belirli süreli - belirsiz süreli işçi arasında farklı işlem yapma yasağı öngörülmüş, üçüncü fıkrada ise cinsiyet ve gebelik sebebiyle ayrım yasağı düzenlenmiş ve bu durumda olan işçiler bakımından iş sözleşmesinin sona ermesinde de işverenin eşit davranma borcu vurgulanmıştır. Bununla birlikte, işverenin işin niteliği ile biyolojik nedenlerle faklı davranabileceği bahsi geçen hükümde açıklanmıştır. Yine değinilen maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, işverenin ücret ödeme borcunun ifası sırasında ayrım yapamayacağından söz edilmektedir. Burada sözü edilen ücretin genel anlamda ücret olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, pirim v.b. ödemleri de kapsadığı açıktır. Bundan başka 4857 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sözü edilen sendikal nedenlere dayalı ayrım yasağı da mutlak ayrım yasağı kapsamında değerlendirilmelidir....

      Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında tam süreli - kısmî süreli işçi ile belirli süreli - belirsiz süreli işçi arasında farklı işlem yapma yasağı öngörülmüş, üçüncü fıkrada ise cinsiyet ve gebelik sebebiyle ayrım yasağı düzenlenmiş ve bu durumda olan işçiler bakımından iş sözleşmesinin sona ermesinde de işverenin eşit davranma borcu vurgulanmıştır. Bununla birlikte, işverenin işin niteliği ile biyolojik nedenlerle faklı davranabileceği bahsi geçen hükümde açıklanmıştır. Yine değinilen maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, işverenin ücret ödeme borcunun ifası sırasında ayrım yapamayacağından söz edilmektedir. Burada sözü edilen ücretin genel anlamda ücret olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, pirim v.b. ödemleri de kapsadığı açıktır. Bundan başka 4857 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sözü edilen sendikal nedenlere dayalı ayrım yasağı da mutlak ayrım yasağı kapsamında değerlendirilmelidir....

        Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında tam süreli - kısmî süreli işçi ile belirli süreli - belirsiz süreli işçi arasında farklı işlem yapma yasağı öngörülmüş, üçüncü fıkrada ise cinsiyet ve gebelik sebebiyle ayrım yasağı düzenlenmiş ve bu durumda olan işçiler bakımından iş sözleşmesinin sona ermesinde de işverenin eşit davranma borcu vurgulanmıştır. Bununla birlikte, işverenin işin niteliği ile biyolojik nedenlerle faklı davranabileceği bahsi geçen hükümde açıklanmıştır. Yine değinilen maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, işverenin ücret ödeme borcunun ifası sırasında ayrım yapamayacağından söz edilmektedir. Burada sözü edilen ücretin genel anlamda ücret olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, pirim v.b. ödemleri de kapsadığı açıktır. Bundan başka 4857 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde sözü edilen sendikal nedenlere dayalı ayrım yasağı da mutlak ayrım yasağı kapsamında değerlendirilmelidir....

          Her ne kadar Mahkemece davacının 25.07.2012 tarihinde A kadrosunda uzman yardımcısı unvanı ile istihdam edilmesine yönelik kurum kararının bulunmasına rağmen söz konusu kadroya 31.05.2015 tarihli belirli süreli iş sözleşmesiyle geçmiş olmasının davacının talebinde haklı olduğunu ortaya koyduğu ve ayrımcılık tazminatının iki aylık tazminat tutarı kadar belirlendiği gerekçesiyle kabulüne karar verilmiş ise de 4857 sayılı Kanun'un 5. maddesi ile işverenin her eşit işlem borcuna aykırılık hali için tazminat yaptırımı öngörülmemiş, bu yaptırımın olması için maddede mutlak olarak belirtilen ayrımcılık nedenlerinden (örneğin dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce v.b.) birinin gerçekleşmesi şartı arandığından, davalı işveren tarafından davacının 25.07.2012 tarihinde A kadrosunda uzman yardımcısı unvanı ile istihdam edilmesine yönelik kurum kararına rağmen söz konusu kadroya 31.05.2015 tarihli belirli süreli iş sözleşmesiyle geçmiş olmasının nedeni olarak davacının dil, ırk,cinsiyet yada siyasal düşüncesinden...

          Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, davalı işveren nezdinde 04/10/2006 tarihinden hizmet sözleşmesinin feshedildiği 24/05/2013 tarihine kadar çalıştığını, davalının hamileliği öğrendiği 2013 yılı Şubat ayından itibaren kendi isteği ile işten ayrılması için baskı uyguladığını, sürekli performans düşüklüğü ve zarar ettiğini öne sürdüğünü, hazırladığı istifa mektubunu imzalatmaya çalıştığını, gebelik gereği yasal olarak tanıması gereken muayene haklarını dahi tanımadığını, 20 günlük istirahat raporunu kullanmasına izin vermeyerek çalıştırdığını, hamileliğin 22. haftasında işten çıkardığını, asgari ücret üzerinden hesaplama yaparak kıdem ve ihbar tazminatı ödediğini, başkaca haklarını ödemediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur....

            B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, davacının sağlık yardım sandığı bünyesinde 02/07/2001-31/12/2008 tarihleri arasında görev yaptığını, sandığın kapatılması nedeni ile tüm yasal haklarının ödendiğini ve 19/01/2009 tarihinde davalı şirketin kadrosunda göreve başlatıldığını, ihtiyaç nedeni ile 01/12/2011 tarihinde geçici olarak ...'nde görevlendirildiğini, geçici görevliyken ihtiyaç nedeni ile il müdürlüğü sağlık işleri uzmanı pozisyonunda kısmi süreli işyeri hekimi olarak 01/01/2012 tarihi itibariyle naklinin yapıldığını, davacının 01/01/2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesine imzalamaktan imtina etmesi ve iş sözleşmesindeki çalışma sürelerindeki değişikliği kabul etmemesi nedeni ile iş akdinin 30/12/2012 tarihinde sona erdirildiğini, davacının 24/01/2012 tarihine kadar ...'...

              Somut olayda davacı yanın dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar dosyada toplanan bilgi ve belgeler ile tanık anlatımları, anılan Yasa maddesi hükmüne göre haklı neden sayılarak davanın kabulü ile davacının adının istem gibi düzeltilmesine hükmedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz onama harcı ile karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 19.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Sulh Hukuk mahkemesinin 1998/441 sayılı cebri tescil davasını takip ederken dosya davalısı Hafize Behzat Bilge adına kayıtlı taşınmazlarda soyadı ve cinsiyet tashihine ilişkin Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/121-117 karar sayılı 14.8.1998 tarihli ilamının infazı ile ilgili işlemlerini gerçekleştirdiğini, cebri tescil davasını takip ederken davalı tarafından azledildiğini ileri sürerek ödenmeyen vekalet ücreti alacığı için eldeki davayı açmıştır. Azlin haklı olup olmadığınını dolayısı ile vekalet ücretine hak kazanıp kazanmayacağının belirlenmesi gerektiğinden bu gibi davalar hakkında genel hükümler uygulanır. HUMK'nun 15. maddesinin burada uygulama alanı bulunmamaktadır. Dava genel hükümlere tabidir. Dava değeri olarak da Asilye Hukuk Mahkemesinin görev alanına girmektedir. İşin esası incelenerek sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....

                  UYAP Entegrasyonu