Öyle ise, asıl davada, yargılama sırasında dava konusu taşınmaz davalı Hüseyin tarafından davacı Azize’ye teslim edilmiş olmakla elatmanın önlenmesi isteği konusuz kaldığından bu gerekçe ile karar verilmesine yer olmadığına ve ecrimisil isteğinin de feragat nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Karşı davada ise; hükmüne uyulan daire bozma ilamında açıklandığı üzere, karşı dava bakımından davaya konu sözleşmenin davacı-karşı davalı Azize'nin eli ürünü olduğu, hukuken geçerliliğini koruduğu benimsenerek alacağın ve cezai şartın tahsiline karar verilmesi gerektiği açıktır....
.- TL ceza ödemekle yükümlü tutulduğunu, davalının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğinden cezai şartın tahsili için başlatılan takibe davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 700.000.- TL'yi ödemesi gereken zamandan önce ödediğini, 800.000.- TL tutarındaki senedin ve teminat mektubunun da davacıya verildiğini, hisse devir bedeli için cezai şartın tahakkuk etmediğini, yine ipoteğin kaldırılması için gerekli 38.000.- TL masrafın müvekkilince davacıya ödendiğini, ayrıca sözleşmede yükümlülüklerin ancak davalı hisselerinin ... ve...'...
AŞ. arasında akdedilen 8.3.2000 tarihli sözleşmenin son paragrafı ile, sözleşmenin tümüne veya herhangi birine riayet etmeyen tarafın karşı tarafa 500.000 Amerikan Doları tazminat ödeyeceği kararlaştırılmış olup davacı sözleşmedeki bu hüküm gereğince cezai şart tutarı 500.000 ABD doların ödetilmesini istemiştir. Davalının tacir olduğu uyuşmazlık konusu değildir. TTK.nun 24. maddesine göre BK.nun 161/son maddesi tacirler hakkında uygulanamaz. Ancak bu hükme rağmen cezai şartın uygulanması tarafların ekonomik yönden mahvına sebebiyet olur ise, ahlak ve adaba aykırı olduğu için sözleşmenin o hükmü geçersiz sayılır. Ne var ki tarafların bir cezai şart kararlaştırmış bulunmaları karşısında, cezai şartın makul bir düzeyde belirlenmesi de mahkemenin görevi içinde bulunmaktadır. Mahkemece, davalı şirketin tüm ticari defter ve kayıtları incelemeden cezai şartın ekonomik olarak şirketin mahvına sebep olacağı kanaatine varılmıştır....
Dava, rekabet yasağının ihlalinden kaynaklı cezai şart istemine ilişkin olup, mahkemece, davalının rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davrandığı kanaatine varılmış, yapılan sosyal-ekonomik durum ve malvarlığı araştırmasına göre cezai şart miktarının davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, cezai şartın ekonomik yönden mahva neden olması TBK'nın 27. maddesi kapsamında, tacirler yönünden değerlendirilebilecek bir durum olup, davalı gerçek kişi yönünden ise TBK'nın 182/3 maddesi gereğince cezai şartın aşırı (fahiş) olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir....
İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alındığında asıl dava yönünden taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 11.2. maddesindeki cezai şartın akdin ifa edilmemesi ya da sözleşmeye uyulmaması halinde ödenmek üzere kararlaştırıldığı, seçimlik ceza niteliğinde olduğu, bu kapsamda sözleşmenin feshi yoluna gidildiğinde bu cezai şartın istenebileceğine dair sözleşmede hüküm bulunmadığı dolayısıyla davacının sözleşmeyi fesih etmesi nedeniyle cezai şart alacağını talep edemeyeceği, bahsi geçen cezai şartın sözleşmenin devamı sırasında uygulanması gereken cezai şart niteliğinde olduğu, karşı dava yönünden yapılan incelemeye göre davalı tarafın malları art arda iki defa teslim edememe hali gerçekleştiği, sözleşmenin 11.3 maddesi uyarınca davacı tarafın fesih hakkının doğduğu ve cezai şart niteliğine haiz olmak üzere teminatı irat kaydetme hakkı bulunduğu gerekçesiyle asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından...
Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak cezai şart ve faiz alacağının reddi ile ihbar tazminatının 886,00 TL'lik kısmının iptaline ancak davalının takas talebine karşılık hesaplanan 1.060,00 TL ücret alacağından mahsubu sonucu karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Temyiz: Kararı davacı temyiz etmiştir. Gerekçe: Kararlaştırılan cezai şartın şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut olayda taraflar arasında imzalanan asgari süreli iş sözleşmesinin 6.4 maddesinde işçi veya işveren tarafından İş Kanunu hükümlerine göre geçerli ve haklı sebep olmaksızın sözleşmenin feshi halinde sözleşmesi fesheden tarafın diğer tarafa üç aylık ücret tutarı cezai şart ödeyeceği düzenlenmiştir . Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin asgari süreli olduğu ve cezai şartın her iki taraf için geçerli yani denk olduğu anlaşılmaktadır....
KARAR Davacı, davalı eczacı hakkında 2012 protokolünün 5.3.5 maddesi kapsamında hasta veya hasta yakınına teslim edilmeyen ilaçlara ait reçetelerin Kuruma fatura edilmesi nedenine dayalı cezai işlem uyguladıklarını ancak bu cezai işleme konu tutarın davalı yanca ödenmediğini ileri sürerek 1100,44 TL reçete bedeli ile 5502,20 TL cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, dava konusu cezai işlemin iptali istemi ile daha önce dava açtıklarını bu nedenle hukuki yarar olmadığı gibi davaların derdest nitelikte bulunduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın derdestlik nedeni ile dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, taraflar arasında imzalanan 2012 protokolünün ilgili maddelerinin ihlali nedeni ile uygulanan cezai işlem tutarının davalıdan tahsili istemine ilişkindir....
Hizmet sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Yasada açık bir hüküm bulunmaz iken, Dairemizin uygulamasına paralel olarak; 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420 nci maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez....
Hizmet Sözleşmeleri açısından cezai şartla ilgili olarak 818 sayılı Yasada açık bir hüküm bulunmaz iken, Dairemizin uygulamasına paralel olarak; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” hükmünü getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilmelidir. Cezai şartın işçi ve işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gereği, işçi aleyhine kararlaştırılan cezai şartın işveren aleyhine kararlaştırılandan daha fazla olmaması sonucunu da ortaya koymaktadır. Başka bir anlatımla işçi aleyhine olarak belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşması düşünülemez....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki muarazanın önlenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalı ile aralarındaki eczacılık sözleşmesinin feshedildiğini ve 39.017.50 TL ceza verildiğini ileri sürerek, fesih kararının ve cezanın iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur....