Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Aynı yasanın 27. maddesinde Amme alacağını ödememiş borçlulardan, müddetinde veya hapsen tazyikına rağmen mal beyanında bulunmıyanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların hükümsüz olduğu, 28.maddesinde, üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan hısımlariyle, eşler ve ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sıhri hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarruflar, kendi verdiği malın, aktin yapıldığı sıradaki değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler ve borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitlerin bağışlama hükmünde olduğu, 29 maddesinde, borçlunun teminat göstermeyi evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan...

    in 20.11.2014 tarihinde alınan ifadesinde sanıktan şikayetçi olmadığını beyan etmesi nedeniyle müşteki vekilinin hükümleri temyiz hakkı bulunmadığı, müşteki vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, 2- Sanık müdafii tarafından yapılan temyiz talebinin incelemesinde, Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; Mağdur ile sanığın boşanmış eşler oldukları, olay günü sanığın mağdurun müşterek kızlarıyla yaşadıkları eve geldiği, sanığın mağdurun yaklaşık bir gün boyunca evden çıkmasını engellediği ve bu süre zarfında mağdurla birlikte olmaya çalışması şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın eylemini cinsel amaçla gerçekleştirdiği gözetilmeksizin, TCK'nın 109/5. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini, Kabule göre de, Adli sicil kaydında CMK.nın 231. maddenin uygulanmasına engel mahkumiyeti bulunmayan ve pişmanlığı nazara alınarak hapis cezası ertelenen sanığın yüklenen suçu 27.01.2014...

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ECRİMİSİL Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda; yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı tarafından yasal süre içerisinde adli yardım talepli olarak temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...' ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Davacı, 5005 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan 8 nolu bağımsız bölümün kayıt maliki olduğunu, davalı ile ......

        Dava, TKM'nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazlardan kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Taraflar 07.10.1977 tarihinde evlenmiş, 12.09.2001 tarihinde açılan ve kabulle sonuçlanan yabancı mahkemenin 16.01.2002 tarihinde kesinleşen boşanma kararı ile boşanmışlardır. Eşler arasında evlendikleri tarihten... sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, taraflar, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinde 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı, 12.09.2001 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m. 202, 4722 SK. m. 10). Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararı 16.01.2002 tarihinde kesinleşmiş olup eldeki dava ise, 15.02.2012 açılmıştır....

          Eşler arasındaki veya boşanmış olan taraflar arasındaki eşya iade davasına bakma görevi Aile Mahkemesine aittir. Somut olayda eşin dışında 3. kişi konumunda bulunan davalılarda bulunmakta ise de, sorumluluğun müteselsilen olması ve eş veya eski eş hakkında verilecek kararın diğer davalıları da etkileyecek bulunması nedeniyle diğer davalılar içinde uyuşmazlığın Aile Mahkemesinde görülmesi usul ekonomisi ve yargılama açısından zorunludur. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Ankara 9. Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 11.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi...

            İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir....

              Dava, boşanmış eşler arasında görülen mal rejiminin tasfiyesi isteğine ilişkindir. Gerek mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden önce ve gerekse yasal edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu sonraki dönemde, eşlerin birbirinden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan hakları, ayni hak olmayıp şahsi hakka dayalı alacak (şahsi hak) hakkıdır. Yani her iki durumda da malın kendisi değil, mala yapılan katkı payı alacağı veya edinilmiş mallara yapılan katılma alacağı istenebilir (7.10.1953 gün 8/7 YİBK, 4721 sayılı TMK.nun 227/1, 231, 236/1.m). Somut olayda; davacı eş vekili, şahsi hak niteliğindeki alacak isteğinde bulunmaksızın, mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle davalı adına kayıtlı tapu kaydının iptaliyle ½ oranında tescili isteğinde bulunmuştur. Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken; mahkemece, belirtilen hususlar göz ardı edilerek tapu iptali ile tescil isteği hakkında kabul kararının verilmesi doğru olmamıştır....

                Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, işin esasına girilmeden önce; eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dair yabancı mahkeme kararının tenfizi istemini içeren eldeki davada, davanın görülebilirlik koşulu olan mal rejiminin sona ermesi için yabancı mahkemede verilen boşanma kararının tanınması ön şartının gerçekleşmemesi nedeniyle kararın bozulmuş olması karşısında, direnmeden sonra yabancı boşanma hükmünün tanınmasına ilişkin kararın dosyaya sunulması sonucu oluşan yeni durumun, eldeki davaya etkisinin ne olacağı hususu ön sorun olarak ele alınıp görüşülmüştür. Taraflar Alman vatandaşı olup, davacı kadın aynı zamanda Türk vatandaşıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, mal rejiminin tasfiyesinin talep edilebilmesi için eşler arasında geçerli bulunan mal rejiminin sona ermesi gerekmektedir(TMK m. 225). Bu nedenle mal rejiminin tasfiyesine ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi istemini içeren eldeki davada da, mal rejiminin sona ermesi gerekmektedir....

                  Somut olay bakımından örnek vermek gerekirse; 5718 sayılı Kanun'un 59. maddesine göre eldeki davada, eşler üzerinde “boşanmanın kişisel sonuçları” yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceği kuşkusudur. 21. Ne var ki eldeki dava; boşanmanın kişisel sonuçları ile ilgili değil, boşanmanın malî sonuçlarından olan TMK’da yazılı eşler arasında boşanma kararına bağlı maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakasına benzer nitelikte mal rejiminin tasfiyesine ilişkindir. Yabancı mahkemece verilen boşanma kararına bağlı olarak Türkiye'de açılacak tazminat, nafaka ve mal rejiminin tasfiyesi gibi dava hakları, ancak Türk mahkemelerince verilecek tanıma tenfiz kararından sonra ileri sürülebilirler. Zira eşler; tanıma-tenfiz kararı verilmedikçe Türk kanunlarına göre boşanmış sayılmazlar. 22. Zamanaşımı; yasanın belirlediği koşullar altında bir sürenin geçmesi üzerine bir hak kazanmaya ya da bir yükümden kurtulma yoludur....

                    Ecrimisil, kötü niyetli işgalcinin taşınmazı işgal ettiği dönem için ödemek zorunda olduğu tazminattır (TMK.md.908). Uygulamada taşınmazı kullanan kişi haklı bir sebebe dayandığına inanarak veya bir edim karşılığı, ya da davacının rızası dahilinde kullandığı gerekçesiyle yararlanmayı sürdürüyorsa (harici satış, fiili taksim, kira sözleşmesi, tahsis, tapu kaydı, vs.) bu kullanım kötü niyetli sayılmayacağından tazminat ile sorumlu tutulmamaktadır. Bu gibi hallerde rızanın ortadan kalkması ve tarafların aldıklarını iade etmesine kadar taşınmazı elinde bulundurma haksız sayılamaz. TMK.nun 185/3, 186/3 maddelerine göre; “Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak, yardımcı olmak zorundadır. Eşler birliğin giderlerine güçleri emek ve malvarlıkları ile katılırlar.”...

                      UYAP Entegrasyonu