Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "Üstün yararıdır" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m, 1; TMK m.339/1.343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Somut olayda; ortak çocuk Yılmaz Yiğit'in dava sırasında annesinin yanında yaşadığı ve hazırlanan sosyal inceleme raporunda çocuğun velayetinin anneye verilmesinin uygun olduğu belirlenmiştir. Ancak raporda çocuğun yaşından küçük belirtiler göstermesi ve sebebinin araştırılmamış olması hususu birlikte değerlendirildiğinde hazırlanan rapora dayalı olarak velayetin düzenlenmesi konusunda hüküm tesisi yeterli değildir....
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü. Davada, davalı ile boşanma sırasında 1999 yılında bağlanan 15,00 TL yoksulluk nafakasının 200,00 TL'ye ve 5,00 TL iştirak nafakasının ise 150,00 TL'ye yükseltilmesi ile davalı ile tekrar birarada yaşadıkları dönemde 2004 yılında doğan Irmak için ise 150,00 TL iştirak nafakasının tahsili istenilmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakası 150,00 TL ve iştirak nafakaları Sinan için 100,00 TL ve Irmak için 80,00 TL olarak belirlenmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı ile davalı 1999 yılında boşanmışlar, küçük Irmak, boşanmadan çok sonra 29.07.2004 tarihinde dünyaya gelmiştir. Bu durumda çocuk evlilik haricinde doğmuştur. Evlilik haricinde doğan çocuk için babanın nafakayla yükümlü tutulabilmesi için, çocukla babası arasında soybağının kurulmuş olması zorunludur....
Evliliğini yaptığı, Berke Anıl'ın oluşan bu yeni duruma adapte olamadığı, bu hususun hem çocuğun yaşadığı Karaman ilinde hem de davalı babanın yaşadığı Aydın ilinde yaptırılan sosyal inceleme raporlarından sabit olduğu, çocuğun sosyal inceleme raporu tanzimi sırasında ve duruşmada alınan beyanlarında annesi ile birlikte yaşamak istediğini belirttiği, çocuğun anne yanında mutlu olup okul ve sosyal çevre itibariyle Karaman ilinde annesinin yanında yeni bir düzen kurduğu, davacı annenin öğretmen olup çocuğun bakımı konusunda yetersizliği ya da başkaca olumsuz yönü hakkında dosyaya yansımış delil bulunmadığı, idrak çağındaki çocuğun tercih ve isteğinin çocuğun menfaatine aykırı olduğuna bu nedenle çocuğun tercihine ters yönde karar verilmesi gerektiğine dair dosyaya yansımış delil bulunmadığı, velayet değişikliğinin çocuğun üstün menfaatine olduğu anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş...
Öcal ve oğlu... ... ile birlikte yaşadıklarını, ... ... evleneceği için kiraya çıkarak bir sokak ileriye taşındığını, sürekli olarak annesinin yanına gelip gittiğini, orada da kaldığını, ...’ın katılan ...’le evlenmesinden sonra... ve mağdurun da o eve yerleştiklerini, suça sürüklenen çocuğun annesinin ... ...ın köylüsü olduğunu, bu nedenle tanıdığını, o günlerde dershaneye gitmek için köyden geldiğini ve annesinin evinde kaldığını, suça sürüklenen çocuğun mağdura yönelik herhangi bir eylemini görmediğini, mağdurun zaman zaman yalan söylediğini bildiğini ancak mağdura tecavüz edildiğine dair herhangi bir olaya şahit olmadığını, sorulması üzerine; suça sürüklenen çocuğun o evde haftanın en fazla üç günü kaldığını, dershaneye gitmediği zamanlarda ailesinin yanına döndüğünü, ayrıca suça sürüklenen çocukla mağdurun hiçbir zaman yalnız kalmadıklarını, o odada annesi ..., kardeşinin oğlu ..., mağdur ve suça sürüklenen çocuğun hep birlikte kaldıklarını, hatta bazen o odada kendisinin de onlarla...
Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/05/2020 tarih, 1999/872 Esas, 2000/370 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, kararın kesinleştiği, eldeki bu dosyada reşit olan müşterek çocuk Ezgi'nin vekilinin dava dilekçesinde özetle; boşanmadan sonra çocuğun tüm maddi ve manevi ihtiyaçlarını annesinin karşıladığını, davalı babanın çocuğu ile hiç ilgilenmediğini, davacının Macaristanda Pecsi Tudomanyagyetem’de Tıp fakültesine kabul edildiğini ve burada eğitim gördüğünü, annesinin çekmiş olduğu kredi ile okuduğunu ve başka bir gelirinin bulunmadığını, öğrenimine devam etmesi için davalı babasının maddi desteğine ihtiyaç duyduğunu, müvekkilinin okul masrafının harçlar ile birlikte yıllık 50.000 TL‘yi geçtiğini, okulun sadece yıllık ücretinin 16.000 amerikan doları olduğunu, müvekkilinin annesinin imkanlarının sınırlığı olduğunu, annesinin Ç.Ü....
Sanık ... hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, sanık ... hakkında ise çocuğun cinsel istismarı suçlarını işledikleri iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 19.12.2013 tarihli ve 2013/69 Esas, 2013/401 Karar sayılı kararı ile mevcut delillerin değerlendirilmesi ile, sanık ... hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 103 üncü maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrası ve 43 üncü maddesi uyarınca 8 yıl, sanık ... hakkında ise çocuğun cinsel istismarı suçundan aynı Kanun'un 103 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına dair kararının sanıklar müdafileri ile katılan mağdure vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 21.01.2020 tarihli ve 2016/6627 Esas, 2020/597 Karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir. 2. Yargıtay (Kapatılan) 14....
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "Yapılan yargılamada toplanılan delillere, müşterek çocuğun beyanlarına, tarafların ESA'larına, dosya içine alınan tarafların ayrı ayrı nüfus kayıtlarına, tarafların belirlenen mali ve içtimai durumlarına, çocuğun eğitimi ile yaşına ve sağlık koşullarına göre Dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve müşterek çocuğun reşit olduğu tarihte sona ermek kaydıyla aylık 700,00- TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair isteğin reddine dair karar verilmesi gerektiği kabul edilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle "Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, Dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve müşterek çocuğun reşit olduğu tarihte sona ermek kaydıyla aylık 700,00- TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair isteğin reddine," karar verilmiştir. Davalı, davanın kabulü ve nafaka miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur....
kabul ettiğini, boşanmadan sonra müşterek çocuğun haftanın 4- 5 gününü müvekkil babada geçirdiğini, çocuğun genel bakım, sağlık giderlerinin müvekkil tarafından karşılandığını, çocuğun da anneye gitmek istemediğini, karşı tarafında müşterek çocuğa bakmaya maddi ve manevi olarak gücü olmadığını açıkça ikrar ettiğini belirterek müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müvekkil aleyhine açılan davanın reddi ile müşterek çocuk için hükmedilen nafakanın kaldırılmasına karar verilmesini istemiş, ayrıca uygun görülecek miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiş, Hatay 1....
Velayet düzenlemesi yapılırken: gözönünde tutulması gereken temel ilke çocuğun "üstün yararı" (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m. 3: Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1) dır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken: onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yaşamları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını da etkilemediği ölçüde gözönünde tutulur. Müşterek çocuk uzman raporundaki beyanında annesiyle yaşamak istediğini söylemiş, uzman tarafından da isteği doğrultusunda çocuğun üstün yararı gözetilerek velayetin değiştirilmesine yer olmadığı belirtilmiştir....
Somut olayda; davalı Kurum kontrol memuru tarafından sunulan rapor ile davacı ve eski eşinin boşanmadan sonra aynı çatı altında karı-koca gibi yaşamaya devam ettiklerinin tespit edilmiş olması, özellikle davacı ile eski eşinin aynı binanın kapı numaraları farklı olan iki dairesinde oturmaları ve boşanmadan sonra dünyaya gelen çocuğun eski eş tarafından tanınması gözönünde bulundurulduğunda, davacının eşinden boşanmasına rağmen fiilen birlikte yaşadığının anlaşılmasına rağmen yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....