Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Kız çocuğu yönünden, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocuklarına" aylık bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Madde metninde, boşanma kararından söz edilmeyip “bir olgu” tanımı yapıldığından, "boşanan" kelimesinin fiilen boşanan ve "yaşamsal olarak dul” kalan şeklinde anlaşılması gerekir. Ayrıca, 5510 sayılı yasanın 35. maddesinde yer alan, "Hak sahiplerine bağlanan aylık alma şartların ortadan kalktığı tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir." düzenlemesi uyarınca kurum tarafından yapılan araştırmada kadının eski kocasıyla beraber yaşadığı tespit edilmesi durumunda kadına verilen aylık kesilmektedir. Beraber yaşadığı tespit edildiğinde aylığı kesildiğine göre, ilk kuruma başvuruda bulunulduğu sırada kurum bu durumu bilseydi aylık bağlamayacağı sonucu çıkmaktadır. O halde, yardım almanın ön koşulu “yaşamsal olarak dul” olmaktır....

    Kız çocuğu yönünden, "evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kız çocuklarına" aylık bağlanacağı hükme bağlanmıştır. Madde metninde, boşanma kararından söz edilmeyip “bir olgu” tanımı yapıldığından, "boşanan" kelimesinin fiilen boşanan ve "yaşamsal olarak dul” kalan şeklinde anlaşılması gerekir. Ayrıca, 5510 sayılı yasanın 35. maddesinde yer alan, "Hak sahiplerine bağlanan aylık alma şartların ortadan kalktığı tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir." düzenlemesi uyarınca kurum tarafından yapılan araştırmada kadının eski kocasıyla beraber yaşadığı tespit edilmesi durumunda kadına verilen aylık kesilmektedir. Beraber yaşadığı tespit edildiğinde aylığı kesildiğine göre, ilk kuruma başvuruda bulunulduğu sırada kurum bu durumu bilseydi aylık bağlamayacağı sonucu çıkmaktadır. O halde, yardım almanın ön koşulu “yaşamsal olarak dul” olmaktır....

      Dava evli kadının yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanmasına izin verilmesine ilişkin olup (TMK md. 187) 3.3.2010 tarihinde açılmıştır.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun, 5133 sayılı Kanunla değişik 4/1. maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun üçüncü kısmı hariç olmak üzere, ikinci kitabından kaynaklanan davalara aile mahkemelerinde bakılır. Bu bakımdan davanın aile mahkemesinde görülmesinde isabetsizlik olmayıp, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının hükmün Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görev yönünden kanun yararına bozma isteği yerinde görülmemiş, reddine karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE oybirliğiyle karar verildi. 06.12.2012 (Prş.)...

        Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı mirasçıları tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacının, davadan sonra 20.09.2014 tarihinde öldüğü anlaşıldığından dava konusuz kalmıştır. Davacı mirasçılarının davaya devam etme hakları vardır. "Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler. Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" (TMK md. 181). Bu halde davaya devam etmek istediklerini temyiz dilekçesi ile açıklayan davacı mirasçılarının göstermeleri halinde kusura ilişkin deliller toplanıp, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir....

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Çocuğun Velayet Sahibi Annenin Soyadını Kullanmaya İzin Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı anne dava dilekçesi ile velayeti altındaki çocuğun babasının kayıp olduğunu alınan duyumlara göre suç işlediğini iddia ederek davalının bu olumsuz davranışları nedeniyle velayeti kendisine verilen çocuğun soyadının değiştirilmesini talep etmiştir. Dava, evlilik içinde doğan çocuğun soyadının annenin soyadı ile değiştirilmesine ilişkin olup, velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olarak talep edilmemiş, haklı nedene dayanarak çocuğun soyadının değiştirilmesi istenilmiştir....

            O halde, idrak çağında bulunan ortak çocuğun anne soyadını kullanma konusundaki görüşü alınarak ve toplanan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, anne soyadını kullanmaya izin konusunda bir karar verilmesi gerekirken; bu hususta eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuş bozmayı gerektirmiştir. VI. KARAR Açıklanan sebeple, Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının çocuğun soyadının anne soyadı ile değiştirilmesine izin davası yönünden BOZULMASINA, Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

              KARŞI OY YAZISI Mahkemece davacı-davalı kadının ziynet alacağı talebi kısmen kabul edilmiş, 2 adet bileziğin aynen, olmadığı takdirde bedelinin davalı-davacıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı-davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Sayın çoğunluk tarafından ziynet alacağına yönelik hükmün onanmasına karar verilmiştir. Dosya kapsamına ve bir kısım tanık beyanlarına göre, davacı kadının kocasının aracı ile kaza yaptığı, araçta hasar meydana geldiği, kadının kendi rızası ile iki adet bileziği bozdurup, aracı tamir ettirdiği anlaşılmaktadır. Altınlar, kadının haksız fiili ile kocasının aracına verdiği hasarın giderilmesi amacıyla kadın tarafından bozdurulduğuna göre, bu ziynetlerin bedelini istemesi hukuka da hakkaniyete de aykırıdır. Bu yönden kararın bozulması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun iki adet ziynet bedeline yönelik onama kararına iştirak edemiyorum....

                Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafında kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar velâyet, soyadını kullanmasına izin talebinin kabulü yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından ise kusur belirlemesi, tazminatların ve nafakaların miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı-karşı davacı kadının, temyiz dilekçesinde adli yardım talebinde bulunmuştur. Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 334-340. maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 336/3. maddesine göre adli yardım talebi kanun yollarına başvuru sırasında Yargıtaya da yapılabilir ve 337/1. madde uyarınca da duruşma yapmaksızın talep hakkında karar verilebilir....

                  O halde, idrak çağında bulunan ortak çocuğun anne soyadını kullanma konusundaki görüşü alınarak ve toplanan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek, anne soyadını kullanmaya izin konusunda bir karar verilmesi gerekirken; bu hususta eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuş bozmayı gerektirmiştir. VI. KARAR Açıklanan sebeplerle; Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

                    Çoğunluğun önceye etki yasağı ilkesine aykırı olarak, lafzi yorum ve sigortalı aleyhine yorumu benimseyerek, sonradan gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak salt birlikte yaşama ve boşanan eşin desteğini alma koşulunu yeterli kabul etmesi, Kanunun ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçelerine aykırıdır. Kaldı ki davacı boşandığında baba halen yaşamaktadır. Bir kişinin ilerde ölecek babasından aylık almak için önceden boşandığını, kabul etmek saiklerle hareket etmek demektir. Murisin ölümünden önce eşinden ayrılan kadının, murisinden kalan sosyal güvenlik hakkının devamı niteliğinde olan yetim aylığından mahrum bırakılmaması, sosyal devlet olmanın gereğidir. Davacının burada boşanma hakkını kötüye kullandığından söz edilemez. Kaldı ki davacı kadın babası 2003 yılında ölmesine ve o tarite aylığa hak kazanmasına rağmen 7 yıl sonra başvurarak aylık isteminde bulunmuştur....

                      UYAP Entegrasyonu