Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen raporun içeriği, davacı ve eşinin 07/03/2016 tarihine kadar ikamet adreslerinin aynı olması, eşinin denetimden sonra adresini Ankara’ya aldırması, bütün seçimlerde aynı sandıkta ve peşpeşe numaralarla kayıtlı olmaları, davacının mernis adresinde eşi adına denetimden sonra 03/04/2016 tarihinde feshedilmiş gaz aboneliği olması ile tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur....

    Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir. 5510 sayılı Yasa'nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....

      Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının açmış olduğu davanın haksız istek ve taleplerle ikame edildiğini, müvekkili T4 söz konusu taşınmazda evlilik süresince ve boşanmadan sonra müşterek çocuk Berat Karaman ile oturduğunu, dava konusu taşınmazın evlilik süresince aile konutu olarak kullanılmış olup boşanmadan sonra da müvekkilin evde müşterek çocukla ikamet etmesinin davacı tarafından kabul edildiğini, boşanma davasının 20.07.2018 tarihinde kesinleşmiş olmasın rağmen müvekkiline ihtarnamenin yaklaşık iki yıl sonra 17.01.2020 tarihinde gönderildiğini, bu durumun Erkan Karaman'ın iyi niyetli hareket etmediğini gösterdiğini, velayeten davayı açan Erkan Karaman'da hukuki yarar dışında velayet hakkını kötüye kullandığını, dava konusu taşınmazın evlilik süresince ve boşanmadan sonra aile konutu niteliğinde olup müşterek çocuk tarafından ecrisimil istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın tamamen Erkan Karaman'ın kişisel husumetinden dolayı açıldığnı, davanın asıl amacının ecrimisil...

      Eşi Osman Ulusoy'dan 31/03/2005 tarihinde boşanan sanığın, eşinden dolayı aldığı sağlık karnesini iade etmeyerek kullandığı ve katılan ... 1.349,77 TL zarara uğrattığı iddiası ile açılan kamu davasında, mahkemece; sanığın eşinden boşandıktan sonra oğlu ...’un üzerinden sağlık karnesi çıkarma imkanının bulunduğu, boşanan eşinin sağlık karnesini kullanamayacağını anlayınca oğlu ... üzerinden sağlık karnesi aldığı, bu nedenle sanığın suç işleme kastının olmadığı, yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçesi ile beraat kararı verilmesine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 23/05/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanan Kadının Kocasının Soyadını Kullanmaya İzin Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, “davacının boşandıktan sonra da, eşinin soyadını kullanmasına izin verilmiş” tir. Gerekçe olarak “tarafların boşanmalarına ilişkin kararla ortak çocuklarının velayetinin davacıya bırakıldığı, ilköğretim ve lise çağında bulunan çocukların soyadının, annelerinin soyadından farklı olmasının, çocuklar için telafisi imkansız sorunlara sebep olabileceği, bu sebeple davacının, boşandığı kocasının soyadını kullanmasında menfaatinin bulunduğu” gösterilmiştir....

          Maddesinde; "Boşanan eşler , bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler. (Değişik ikinci fıkra: 31/3/2011- 6217/19 md.) Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır." hükmü yer almaktadır....

          Mahkemece, dava konusu taşınmazın boşanmadan önce aile konutu niteliğinde bulunduğu boşanmadan sonrada davalının bu yeri terk ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.15.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 21.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            Mahkemece, her ne kadar Türk Medeni Yasasının 177. maddesi gözönünde bulundurularak yetkisizlik kararı verilmişse de, bu maddeye göre boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka, alacaklının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğunun hüküm altına alındığı, oysa ki; somut olayda boşanmadan sonra açılan ayrı bir davanın söz konusu olmadığı, açılan boşanma davasına karşı cevap dilekçesiyle birlikte karşı talepte bulunulduğu, H.Y.U.Y.'nın 14 ve 203. maddeleri gözönünde bulundurulduğunda, asıl davanın açılmış olduğu mahkemenin asıl davaya karşı açılan karşılık davaya bakmaya da yetkili olduğu gözönünde bulundurulduğunda, uyuşmazlığın asıl davanın açıldığı Abana Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; H.Y.U.Y.’nın 25. ve 26. maddeleri gereğince Abana Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 30/09/2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Dava, ziynet eşyası alacağı ve boşanmadan sonra açılan manevi tazminat davasıdır. Mahkemece, davacının boşanmadan sonra açılan manevi tazminata dair talebi kabul edilmiş, ziynet eşyası alacağı talebi ise reddedilmiştir. Mahkemece, sadece maktu peşin harç ve başvurma harcının tamamlattırılmasına karar verilmiştir. Davacı yararına hükmedilen manevi tazminat 10.000 lira olduğuna göre, bu değer üzerinden binde 68.31 oranında alınması gereken nispi karar ve ilam harcının hesaplanıp, davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, devletin harç kaybına yol açacak şekilde bu yönde hüküm tesis edilmemiş olması doğru bulunmamıştır. Bu yön temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın dikkate alınmak zorunda olup, belirtilen husus dikkate alınmaksızın, yazılı şekilde verilen karar doğru bulunmamıştır....

                Mahkemece; borç doğurucu işlemden sonra ve takip tarihine birkaç ay kala borçlu ile 3.kişinin anlaşmalı olarak boşanmak için mahkemeye başvurdukları, boşanmanın tüm mali sonuçları hakkında anlaştıkları, 3.kişinin boşanmadan sonra eşinin soyadını taşıma hususunda mahkemeden izin aldığı, mernis kaydına göre borçlunun haciz yapılan adreste göründüğü, haciz tutanağı içeriği ve davacı 3.kişinin yasal mülkiyet karinesinin aksini kesin ve inandırıcı delillerle 2011/732 2011/7004 ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu