Dava, TMK'nın 166/4. maddesi uyarınca fiili ayrılık nedeniyle evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma ve boşanmanın fer'isi niteliğindeki taleplere ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi; “Boşanma sebeplerinin herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir” hükmünü içermektedir. Anılan madde gereğince boşanma kararı verilebilmesi için ilk koşul, reddedilen bir boşanma davasının bulunmasıdır. Bu davalarda reddedilip kesinleşen ve boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan bir davaya dayanılabilir. Ret kararının kesinleşmiş olması dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır....
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davalı-karşı davacı kadın tarafından açılan evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) hukuki sebebine dayalı dava, ilk derece mahkemesince tarafların davadan sonra ortak hanede yaşadıkları, kadın tarafından evlilik birliği yükümlülüklerinin yerine getirildiği, evlilik birliğinin yaklaşık 35 yıldır devam ettiği gerekçesiyle reddedilmiş, istinaf başvurusu üzerine, incelemeyi yapan bölge adliye mahkemesince kadının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş, davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz talebinde bulunulmuştur....
Anılan madde gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 gün ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir....
Kararın 26/10/2008 tarihinde kesinleştiği dikkate alındığında TMK'nın 166/4. maddesi gereğince boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davada; somut olayımızda kararın kesinleşesinden itibaren 3 yıllık süre içerisinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı, iş bu davanın, Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıllık süre geçtikten sonra açıldığı, bu tarihten itibaren başlayarak 3 yıl içinde tarafların bir araya gelmedikleri ve ortak hayatın yeniden kurulamadığının tarafların beyanları ve tanık beyanları ile de tartışmasız olduğu anlaşılmış olup taraflar arasında ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşıldığından evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir." şeklindeki gerekçe ile "Davanın kabulü ile; Giresun İli, Şebinkarahisar...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; çocukla kişisel ilişki kurulması davası yönünden, ortak çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişki tesis edilmesinde herhangi bir olumsuzluğun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile çocuk ile baba arasında yatılı olacak şekilde, kişisel ilişki tesisine, evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenli birleşen boşanma davasında ise davacının ortak konutun ihtiyaçlarını karşılamadığı, kök ailesine maddî olarak destekte bulunduğu, sürekli borçlandığı, evlilik birliğinin devamında taraflar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizliğin bulunduğu, evlilik birliğinin çekilmez hale gelmesinde davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davalı davacı kadının evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların...
Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır....
Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı kadının Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı davasının şartları oluştuğundan boşanma davasının kabulüne karar verilecek yerde davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 17.04.2018...
Ayrılığa karar verilebilmesi için de; boşanma sebebinin ispatlanmış olması (TMK. m. 170/1) yanında, ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının da bulunması gerekir (TMK. m. 170/3). Boşanma sebebi ispatlanmamış ise, ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunup bulunmadığına artık bakılmaz; başka bir ifade ile böyle bir olasılık bulunsa bile, ayrılık kararı da verilemez. Bu halde, davanın reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece, "boşanma sebebinin ispatlanmadığı, taraflar arasında evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına ilişkin delil bulunmadığı" kabul edildiğine göre; böyle bir durumda ayrılık kararı da verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde ayrılığa karar verilmesi doğru değil ise de, temyiz edenin sıfatına göre, bu husus, aleyhe bozma sebebi yapılmamış, hükmün, onanması cihetine gidilmiştir....
Aile Mahkemesinin 2014/207 esas, 2014/709 karar sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını ve davanın reddine karar verildiğini, bu kararın 26/04/2018 tarihinde kesinleştiğini, tarafların geçen bu 3 yılda ortak hayatın yeniden kurmalarının mümkün olmadığını belirterek, ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıya usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür. Mahkemece; "Yapılan yargılama sonunda tüm dosya kapsamı ve tanık beyanları değerlendirildiğinde; tarafların 16/09/1999 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden 2 müşterek çocuklarının olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından açılan dava, TMK 166/4 maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulamaması (fiili ayrılık) nedenine dayalı boşanma davası olup, İstanbul 5....
Davacı terke dayalı boşanma davası açmakla, karşı tarafın müşterek konuta dönmesi halinde onu konuta almayı kabul ettiği, o tarihten önceki olayları hoşgörü ile karşıladığı, aile birliğinin temelli sarsıntıya uğramadığını, ortak hayatın çekilebilir olduğunu kabul etmiş sayılmaktadır. Bu nedenle terk ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerinin aynı davada birleşmesine imkan bulunmamaktadır. Affedilen ve hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak da Türk Medeni Kanununun 166/1- 2. maddesi gereğince boşanma kararı verilemez....