C.İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı İlk Derece Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, reddedilen ilk boşanma davasından sonra 3 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen ortak yaşamın kurulmadığı, reddedilen boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebebiyet veren erkeğin tam kusurlu olduğu, erkeğin kusurunun kadın lehine maddî tazminata hükmedilmesini gerektirdiği, erkeğin kusurunun kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmemesi nedeniyle kadın lehine manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının oluşmadığı ve davalı asılın yoksulluk nafakası talebinden feragat etmesi nedeniyle talebin reddinin gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca boşanmalarına, aylık 300,00 TL tedbir nafakasının erkekten alınarak kadına ödenmesine, kadının yoksulluk nafakası talebinin feragat nedeniyle reddine, kadının manevî tazminat talebinin reddine, 25.000,00 TL maddî tazminatın...
erkek tarafından da temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlarının yanında, ayrıca erkeğin ret ile sonuçlanan önceki boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebebiyet verdiği ve boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu böylece TMK'nun 166/4 maddesinde yer alan boşanma koşullarının gerçekleştiği ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı gibi, yerel mahkemece yapılan kusur belirlemesinin yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin kusur tespiti ve boşanma kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanısına ulaşılmıştır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı-karşı davacının talebiyle ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda karşı dava dilekçesinde dayandığı hususları ispatlayamadığı, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın 17/02/2016 tarihinde kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesinden başlayarak işbu dava tarihine kadar üç yıl geçtiği, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın gerekçesinde "davalıya yükletilebilecek bir kusurun ispatlanamadığı" belirtildiği, sözü edilen boşanma davasına kadar gelinen süreçte davalı-karşı davacının kusurunun bulunmadığına kesin hüküm teşkil ettiği, sözü edilen davadan sonra ve fiili ayrılık süresi içinde davalı-karşı davacının bir kusuru iddia ve ispat edilemediği, fiili ayrılığa yol açan ve boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra da ortak hayatın kurulması yönünde bir girişimi ve çabası bulunmayan davacı-karşı...
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl dava yönünden, kadının dava dilekçesinde dayandığı vakaların önceye dayalı olaylar olduğu ve evlilik birliğinin devam ettiği, erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, asıl davanın ispat edilememesi nedeniyle reddine karar verildiği, birleşen dava yönünden ise erkeğin kadına psikolojik şiddet uyguladığı, ilgisiz olduğu, erkeğin annesinin evlilik birliğine müdahalesine erkeğin sessiz kaldığı, erkeğin kadına güvenmediği, kadının ise erkeği yok saydığı ve ortak konuttan ayrılarak fiili ayrılığa sebebiyet verdiği, bu durumun dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu, taraflar arasındaki evlilik birliğinin sarsıldığı, gerekçesiyle birleşen boşanma davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ıncı maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocukla baba...
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma ve Ayrılık Taraflar arasındaki boşanma davası ve ayrılığa ilişkin karşı davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı koca tarafından, kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden; davacı-davalı kadın tarafından ise, nafakaların ve tazminatların miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların yerinde bulunmayan temyiz isteklerinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 90.00'ar TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma - Ziynet Eşyası Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı (koca)'nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası; taraflardan davacı (kadın) tarafından, Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava, davalı (koca)'nın boşanmayı gerektirebilecek nitelikte bir kusurunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir....
İstinaf Sebepleri Davalı kadın vekili, 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre boşanmaya karar verilebilmesi için davanın usuli bir nedenle reddine değil, esasa ilişkin bir nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini, 30.01.2014 tarihli ek kararın feragate dayalı bir davanın reddi kararı olduğunu, reddedilen önceki boşanma davasında müvekkilinin avukatının vekâletnamesinde boşanma davasına özel bir davadan feragat yetkisinin olmadığını, önceki davanın boşanma davasından ziyade mal varlığı hukukuna ilişkin olduğunu, 3 yıllık fiili ayrılık süresinin geçtiğinin kanıtlanmadığını, tanık Necmiye`nin boşanma davasından feragatten sonra davacı erkeğin ... adlı kadınla ilişkisinin devam ettiğini söylediğini, davacı erkeğin ağır kusurlu olduğunu, tazminat taleplerinin kabulünün gerektiğini, davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumunun iyi olduğunun ispatlandığını, nafaka miktarlarının düşük olduğunu belirterek kararın tümü yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir...
Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan fili ayrılık sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için, daha önce boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış olan boşanma davasının reddine karar verilmiş ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmiş ve bu süre içinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulamamış olması gerekir. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı davada tarafların kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma davalarında belirlenen kusur durumları yanında fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 17/07/2019 NUMARASI : 2018/272 ESAS 2019/235 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi. GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi; Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; Tarafların 1993 yılından beri ayrı yaşadıklarını, reddedilen davadan sonrada bir araya gelmediklerini belirterek tarafların TMK 166/son maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir....
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir....