hakkında tehdit suçundan açılan dava" denilmesine karşın; "sanığın akıl hastalığı tespit olunmakla mala zarar verme suçundan ceza verilmesine yer olmadığına" denilmiş ise de, bu hususun mahallinde düzeltilebilecek maddi hata olduğu kabul edilerek, yapılan incelemede, 1-TCK'nın 32/1. maddesi kapsamında akıl hastası olduğu belirlenen sanığa, CMK'nın 150/2. maddesi gereği zorunlu müdafi tayin edilmesine karşın, tayin edilen müdafi huzurunda savunması alınmadan savunma hakkının kısıtlanması suretiyle hüküm kurulması, 2-Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığa yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK'nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden,mahkemece suçun sabit olup olmadığına dair deliller değerlendirilmeden doğrudan TCK'nın 32/1. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına...
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; A-Akıl hastalığı nedeniyle ceza ehliyeti bulunmadığı saptanan sanığın, yüklenen suçları işlediğine ilişkin kanıtlar gösterilip tartışılarak eylemleri gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin saptanması, eylemler gerçekleştirilmemiş veya kanıtlanamıyor ya da suç oluşturmuyorsa beraatine, eylemler kanıtlandığı ve suç oluşturduğu takdirde ise akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması gerekirken, mevcut deliller tartışılıp değerlendirilmeden, yetersiz gerekçeyle hükümler kurulması, B-Kabule göre de; 1-Sanığın suç tarihi itibariyle TCK'nın 32. maddesi uyarınca “akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış ya da önemli derecede azalmış olup olmadığı” konusunda yöntemince sağlık kurulu veya Adli Tıp İhtisas Dairesi'nden rapor aldırılması gerektiği...
Ancak; 1- Sanığın, CMK’nın 147 ve 191. maddeleri uyarınca yöntemince sorgusu yapılmadan, akıl hastalığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi, 2- Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığa yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK'nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi, 3- Tam akıl hastalığı sebebiyle cezai ehliyetinin bulunmadığından bahisle hakkında 5237 sayılı TCK'nin 32/1 maddesi gereğince ceza verilmesine yer verilmesine yer olmadığına karar verilen sanık hakkında aynı yasanın 57/1 maddesi gereğince yüksek güvenlikli bir sağlık kurumunda koruma ve tedavi alınmasına karar verildiği halde aynı...
Mezkur ihbarnamede; 5271 sayılı Kanun'un 251/7. maddesinde yer alan, "Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, 5237 sayılı Kanun'un 32/2. maddesinin uygulanmasını gerektirecek derecede akıl hastalığı bulunan sanık hakkında basit yargılama usulünün uygulanamayacağı gözetilmeksizin, söz konusu usul uygulanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK'nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : 6136 sayılı Yasaya aykırılık HÜKÜM : Mahkumiyet Gereği görüşülüp düşünüldü: Sanığın 09.05.2019 tarihli dilekçesiyle TCK'nın 32. maddesi kapsamında akıl hastalığı bulunduğuna ilişkin Sarıkamış Askeri Hastanesi'ne ait 22.02.2005 tarihli raporu sunarak CMK'nın 311. ve devamı maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, ancak mahkemenin sanığın TCK'nın 32. maddesi kapsamında akıl hastalığı hususunda herhangi bir araştırma yapmadığı anlaşılmakla, TCK.nın 32. maddesi gereğince sanığın suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini ortadan kaldıran veya bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmasına yol açan bir akıl hastalığı ve yüklenen suç yönünden cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden ya da Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği...
ın akıl sağlığına ilişkin rapor eklenerek vasi atanması istenmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken veya başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı; 409. maddesinde ise, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmi sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği hükme bağlanmıştır....
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesi kapsamında akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle vesayet altına alınma istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesinde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı; 409/2 maddesinde ise, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlamaya ancak resmî sağlık kurulu raporu üzerine karar verileceği, hâkimin karar vermeden önce kurul raporunu göz önünde tutarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebileceği hükme bağlanmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; kısıtlı adayı ... hakkında, davanın reddine esas alınan ...Devlet Hastanesinin 30.12.2015 tarihli heyet raporunda, ...'...
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hâkimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi, bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi HÜKÜM : Ceza verilmesine yer olmadığına Mahalli mahkemece, verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine; Ancak; 1) Sanığın suç tarihi itibariyle ve halen TCK'nin 32. maddesi kapsamında akıl hastalığı bulunup bulunmadığının, Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden veya tam teşekküllü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden ya da Tıp Fakültelerinin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlıklarından alınacak sağlık kurulu raporu ile tespiti gerekirken; sanığın cezai ehliyeti olmadığına dair 06/02/2015 tarihli tek hekim tarafından düzenlenen rapor hükme esas alınmak suretiyle, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre; 2) Akıl hastalığı sebebiyle cezai ehliyetinin bulunmadığından bahisle hakkında TCK'nin 32/1. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen sanık hakkında, TCK'nin 57/1. maddesi gereğince...
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 18/12/2019 tarihli, 2019/319- 1113 E.K sayılı ilamı ile TMK 405. maddesi gereğince akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanarak babasının velayeti altına alındığı anlaşılmaktadır. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma davasına ilişkin olup, TMK 165. maddesi gereğince akıl hastalığına dayalı boşanma talebi bulunmamaktadır. Yargılama aşamasında TMK 405. maddesi gereğince kısıtlanan davalının eylemleri iradi olmayıp, tanık beyanlarında geçen eylemlerin kadına kusur olarak yüklenmesine imkan bulunmamaktadır....