Hukuk Dairesi Davacı, kendisine ait banka hesabından davalıya ait banka hesabına borç olarak gönderilen toplamda 61.000,00 TL’nın geri ödenmemesi üzerine davalı aleyhine başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davalı, gönderilen paranın borç olarak değil, üçüncü kişinin kendisine olan borcuna karşılık gönderildiğini beyan eden savunma yaparak davanın reddini dilemiştir. İlk derece Mahkemesince, banka dekontlarında, gönderilen paralarla ilgili olarak ''borç verme'' açıklamasının bulunduğu, böylelikle takip konusu paranın davalıya borç olarak gönderildiği, aksinin davalı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi davalı vekilinin istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. ... Bölge Adliye Mahkemesi 5....
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı, davalıya karz ilişkisine dayalı olarak borç para gönderdiğini, borcun süresinde ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise gönderilen paranın kendisine olan borcun ödenmesi olduğunu savunmuştur. Davalının savunması gerekçeli inkar niteliğindedir. Kural olarak havale borç ödeme vasıtasıdır. Davaya dayanak yapılan EFT belgesinde paranın borç olarak gönderildiğine dair açıklama bulunmamaktadır. Bütün bu olgular gözetildiğinde davacının karz ilişkisini ispatlaması gerekir. Mahkemece, yanlış değerlendirme sonucu ispat yükü yer değiştirilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir....
olduğu hususları gözetilecek olur ise şirket tarafından banka havalesi ile 20.12.2012 tarihinde davalıya gönderilen 100.000,00TL'nin davalıya borç olarak verildiği ve davalı tarafından borcun ödenmediği anlaşıldığından davacının itirazın iptali davasının kabulüne, takip ve dava konusu alacak likit olmadığından yargılamayı gerektirdiğinden davacı yararına icra inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına karar vermiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat ... ile davacı vekili avukat ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalıya banka havalesi ile 18.150. YTL borç para verdiğini, borcun ödenmemesi üzerine icra takibi yaptığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir....
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının aidat ve faiz borcu olmak üzere davalı kooperatife toplam ....500,00 TL borcu bulunduğu, her ne kadar ihtarnamelerde borç miktarı ....808,31 TL olarak gösterilmişse de, gerçek borç ile ihtar edilen borç miktarı arasında fahiş bir fark bulunmadığı, davacının ihtarnameler sonrasında yaptığı 300,00 TL tutarındaki ödemenin esasa etkili olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı temyiz etmiştir. Dava, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen ortağa tebliğ edilen ihtarnamelerde, kısmi ödeme yapılması durumunda, bu husus açıklanarak ihtarlardan önce ödemenin borçtan düşülmesi ve ortağın borç miktarında tereddüte düşürülmemesi gereklidir....
Ancak davacı vekilinin, müvekkilinin üyelikten ihraç kararının iptali istemi hakkındaki birleşen davanın reddine ilişkin karar doğru değildir. Zira menfi tespite ilişkin asıl davanın açıldığı 04.12.2003 tarihinden sonra, 13.01.2004’te davacı hakkında ihraç kararı verilmiş olup, ihtarnamelerde yazılı borca ilişkin olarak daha önce menfi tespit davası açılmış olduğundan, bu davanın sonucu beklenmeden ortak hakkında ihraç kararı alınmaması gereklidir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. ve 27. maddesi hükümleri uyarınca, üyeye bildirilen borç miktarının gerçek borç miktarını yansıtması gereklidir. Ancak somut olayda olduğu gibi, gerçek borcun tespiti için açılmış bir menfi tespit davası var ise bu dava sonuçlanmadan ihtarname ile bildirilen borç miktarının gerçek borç miktarı olup olmadığı henüz ortaya çıkmamış olacağından, bu ihtarnamelerin dayanak yapılması suretiyle ihraç kararı verilemeyeceğinin kabulü gereklidir....
Davalının icra müdürlüğüne sunduğu itiraz dilekçesi borca itiraz mahiyetinde olup, itirazın iptali davasında kredi sözleşmesinden kaynaklanan davalının sorumlu olduğu borç miktarının banka kayıtları üzerinde bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılarak ve icra takip tarihi itibariyle alacak borç durumu tespiti ile tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davalı vekili, davalının, davacıya borcunun olmadığını ve kendisini borçlandıracak hiçbir belge vermediğini, 14/04/2014 tarihli belge içeriğinde, kimin kime borçlu olduğunun, ödeme tarihinin, borcun sebebi ve borç miktarının belli olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, ispat yükünün davacıda olduğu, davacının borç ilişkisinin varlığını yazılı belge ile ispatlaması gerektiği, davacının bu konuda yazılı belge sunamadığı, dava dilekçesine ekli fotokopi belgede borç ilişkisine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı, bu haliyle davanın ispatına yeterli olmadığı, mahkemece davalıya yemin hakkının hatırlatıldığı, davacı vekili tarafından yemin deliline başvurulmayacağı belirtildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 14/04/2014 tarihli adi yazılı belgeye dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir....
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Dava, keşide tarihinin üzeri çizilmiş olması nedeni ile çek vasfını taşımayan belge nedeniyle davalılar aleyhine başlatılan ... takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalılardan.....’ne borç para verdiğini, takibe konu çekin bu nedenle kendisine verildiğini, diğer davalı ...’ın ise bu şirketin muhasebecisi olup, çeki kendisine ciro ettiğini ileri sürmüştür. Davalı .....Ltd.Şti davacıdan borç almadıklarını savunmuş, davalı ... ise; davalı ... şirketinde muhasebeci olarak çalıştığını, çekin davacıdan aldığı borç karşılığında verildiğini ve borcun ödenmediğini beyan etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. K A R A R Davacı, 29.12.1997 tarihli yazılı belge ile davalının Tunus’ ta kendisinden 3815 USD borç para alıp karşılığında 4400 Fransız Frankı verdiğini, kalan parayı 10 gün içinde ...’a dönüŞünde vermeyi taahhüt ettiğini ancak borcunu ödemediğini , yapılan icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile inkar tazminatını talep etmiştir....