Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacılar tarafından 70.953,93 TL icra vekalet ücreti ve 6.071,43 TL icra başvuru harcı olmak üzere toplam 77.025,36 TL'ye yönelik itirazın iptali davası açılmıştır. İtiraz dilekçesinde davalı tarafça kısmi itirazda bulunulmuş ve itiraz edilen miktar açıkça gösterilmiştir. Davacıların, itiraz edilen 17.161,68 TL ve 93.451,84 TL'lik kısımlar yönünden itirazın iptali davası açmadıkları anlaşılmıştır. İtirazın iptali istenen kısım icra takibinin ferilerinden olan icra vekalet ücreti ve icra başvuru harcına ilişkindir. Davalı borçlu itiraz dilekçesinde 1.090.112,40 TL ödeme yaptığını belirtmiş ve bu miktar asıl alacak yönünden borca itirazda bulunmamıştır. Davalı tarafça yapılan itiraz kısmi itirazdır. İtirazın iptali davasına konu edilen vekalet ücreti ve icra başvuru harcı icra takibinin ferilerinden olan ve icra takibinden sonra doğan alacaklardandır....

    İcra Müdürlüğünün ...Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlattıklarını, davalı şirketin ... tarihinde borca, faize ve faiz oranına yapmış olduğu itiraz üzerine takibin durduğunu, takibe dayanak faturaların ... tarihinden öncesine ait olması nedeni ile ... tarihinen itibaren temerrüt faizi işletilmiş olup alacağın ticari ilişkiden doğmuş olması nedeni ile alacağa ticari temerrüt faizi işletildiğini, bu sebeple davalı tarafça faize ve faiz oranına yapılmış olan itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davalı şirketin ... tarihli itiraz dilekçesinde takibe dayanak faturaların mevcudiyetini ve müvekkili ile aralarındaki ticari ilişkiyi kabul ettiğini, fatura bedellerini müvekkiline peyderpey nakit olarak yaptığını iddia ederek borcun dayanağına değil borca itiraz ettiğini, ayrıca davalı şirketin ... tarihli itiraz dilekçesi ekinde borcu müvekkiline ödediğine dair herhangi bir belge sunamazken dava şartı olan arabuluculuk görüşmelerine de katılmadığını hatta arabulucunun telefonlarına dahi cevap...

      Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalı şirket tarafından 07/03/2019 tarihinde yetkiye ve borca itiraz edildiği, davalı şirketin, itiraz dilekçesinde yetki itirazında bulunduğu ve yetkili icra dairelerinin "İstanbul Anadolu İcra Daireleri" olduğunu ileri sürdüğü bu iddianın yersiz olduğunu, taraflar arasındaki......

        Dairemizin kaldırma kararında, Mahkemece davacı/borçlunun borca ve faize yönelik itirazlarının incelenmesi gerektiği belirtilmiştir. Davalı/alacaklı vekili, Dairemizin kaldırma kararından sonra 14/11/2021 tarihinde takip dosyasına sunduğu dilekçe ile takipteki işlemiş faiz alacağından feragat ettiğini bildirmiş ve feragat harcını yatırmıştır. Bu durumda işlemiş faize yönelik itiraz konusuz kalmıştır. Davacının takip sonrası için istenen faiz oranına yönelik açık bir itirazı bulunmamaktadır. Davacı dilekçesinde, borca itirazına ilişkin bir sebep bildirmemiş, imzalar müvekkiline ait olmadığından müvekkilinin borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda İİK'nın 169/a-l. maddesinde sayılan belgelerle kanıtlanamayan borca itirazın da reddine karar verilmesi gerekirken, borca itiraz bakımından da karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerinde olmamış ise de, istinaf edenin sıfatı gözetilerek aleyhe hüküm kurulamayacağından bu yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir....

        Hal böyle olunca; borca itiraz dilekçesinde ileri sürülmeyen ve senet metninden anlaşılabilen hususlardan olmayan, borçlu şirketin çift imzayla temsili nedeniyle tek imza bulunan takip dayanağı belgenin İİK’nun 68. maddesindeki belgelerden olmadığına yönelik iddianın, itirazın kaldırılması aşamasında ileri sürülmesinin, İİK’nun 63. maddesinde düzenlenen itiraz sebeplerinin genişletilmesi yasağı gereğince değerlendirilemeyeceği ve alacağın, İİK'nun 68/1. maddesinde yer alan ve mücerret borç ikrarını içeren bir belgeye dayandığı nazara alınarak, borçlunun işlemiş faiz tutarı ile faiz oranına itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm tesisi yerinde değildir. SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesi'nin 23.9.2021 tarih ve 2021/978 E....

          DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İncelenen tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, müvekkili aleyhine İstanbul 33.İcra Müdürlüğü'nün 2019/43057 E.sayılı dosyası ile yapılan takipte yetkiye, borca ve faize itiraz ettiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda yetkiye ve borca itirazın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin istinaf yoluna başvurduğu, takip dayanağı çekin Türk Ticaret Kanununda belirtilen tüm yasal unsurları içerdiği, yasal süresi içinde bankaya ibraz edildiği, çekte keşide yerinin İstanbul olduğu, bu nedenle İstanbul İcra dairelerinin yetkili olduğu, borcun ödendiğine dair, İİK.169/a-1 maddesi kapsamında bir belge sunulmadığı, istenilen işlemiş faiz ve talep edilen faiz oranında da usulsüzlük bulunmadığı, Savcılık soruşturması ve menfi tespit davası sonuçlanmadan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, icra mahkemesi kararlarının, istisnalar hariç, maddi anlamda kesin...

          İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI;Davalı borçlunun asıl borca itirazını İİK.nın 269/c maddesindeki belgelerle kanıtlayamadığı, asıl borcun faiz oranına ve faiz miktarına da itiraz edildiğinden mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre 13.600,00 TL asıl alacak için alacaklının 2.269,89 TL faiz talep edebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile itirazın 13.600,00 TL asıl alacak ve 2.269,89 TL işlemiş faiz yönünden kaldırılmasına, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağın %20 si oranındaki icra inkar tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının dava konusu taşınmazdan İİK'nun 269/c maddesi uyarınca tahliyesine karar verildiği anlaşılmıştır....

          E. sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalılar vekilinin yaptığı borca itiraz üzerine icra takibinin durduğunu, davalılar vekilinin itiraz dilekçesinde kısaca icra takibine, ödeme emrine, borca, faize ve diğer tüm ferilerine itiraz ettiklerini, davalıların borca itirazlarının haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu, asıl alacak tutarları ihtarname ile kesinleşen anapara ve ihtarname tarihine kadar işlemiş faiz ve BSMV'den oluşmakta olup, asıl alacak tutarlarına yapılan itirazın haksız olduğunu, faiz oranının da sözleşmelerde belirlenen oranlarda talep edildiğini, faize yapılan itirazların da haksız olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesinin 2.7.1. maddesi gereği borcun muaccel olması durumunda temerrüt tarihinden borcun tamamen tasfiye edildiği tarihe kadar bankaca uygulanan en yüksek kredi faiz oranının 2 katı faiz talep edileceğinin açık olduğunu, davalı borçluların elinde, sorumlu olduğu borçlar ile ilgili ödeme yaptığına dair herhangi bir belge bulunmadığını, kötü niyetli olarak...

            İcra Dairesi'nin 2019/35040 esas sayılı dosyasında işlemiş faizin 105,24- TL'lik kısmı yönünden takibin durdurulmasına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren uygulanacak faiz oranının yıllık %18,25 ve değişen oranlarda avans faizi olarak düzeltilmesine, davacının borca ve sair itirazlarının reddine, İİK'nın 169/a-6. maddesi gereğince takip yargılama sırasında tedbiren muvakkaten durdurulduğundan ve davacının asıl alacağa yönelik borca itirazı reddedildiğinden ve alacaklı talep ettiğinden asıl alacağın %20'si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davanın kabul edilen kısmı asıl alacağın fer'i niteliğinde faize ve faiz oranına ilişkin olduğundan, koşullarının oluşmaması nedeniyle davacı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına, davacının sair istinaf isteminin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

            Borca itiraz yönünden ise yukarıda da değinildiği gibi yetki itirazının kabulüne karar verilmekle, sair itiraz ve şikayetlerin de konusuz kalacağı ve bu hususlarda, yetkili icra müdürlüğünce çıkartılacak ödeme emri üzerine, itiraz halinde yetkili icra mahkemesince gerekli kararın verilebileceği aşikardır. HMK.'nun 355. Maddesi kapsamında Dairemizce resen nazara alınması gereken herhangi bir kamu düzenine aykırılık da bulunmamaktadır. Dolayısıyla, tarafımızca da izah ve iştirak olunan bu gerekçeler ile ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir....

            UYAP Entegrasyonu