Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse, artık bu davranışlar boşanma hükmüne esas alınamaz. Boşanma davalarında af olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için öncelikle bu yönde bir iddia ve bu iddianın; kayıtsız şartsız bir irade beyanı, eğer yoksa en azından affı gösterir nitelikte tutum ve davranış ile ispatlanmış olması gerekmektedir. Genel bir ifadeyle af niteliğinde sayılabilecek davranışlar; barışmış olmak, af iradesini göstermek, hoşgörü ile karşılamak ve olaylara rağmen birliği sürdürmek şeklinde ifade edilebilir. Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanma davalarında af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları yani ortak hayatın yeniden kurulmuş olması gereklidir. 23....

    Birinci neden: Dosya kapsamına göre, davalı-davacı kocanın, davacı-davalı kadını ailesiyle birlikte oturmaya zorladığı, davacı-davalı kadının yaklaşık 15 yıl davalı-davacı kocanın ailesiyle birlikte oturduğu, davacı-davalı kadının müstakil bir konut talep etmesi üzerinde taraflar arasında tarşıtma çıktığı, bunun üzerine davalı-davacı kadının ortak konutu haklı sebeple terk ettiği, davalı-davacı kocanın eşinin arkasından gittiği ve birlikte ayrı bir konut edindikleri, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacı-davalı kadının müşterek çocukları ortak konuta çağırdığı ancak çocukların ortak konuta gelmek istemedikleri, babaanneleri ile birlikte kalmayı sürdürlükleri, tarafların daha sonraki süreçte ortak giderler konusunda tartışdıkları, davalı-davacı kocanın ailesinin yanına döndüğü, davacı-davalı kadının, davalı-davacı kocanın ailesinin yanına dönmek istemediği ve boşanma davası açtığı anlaşılmaktadır....

      Sulh ceza 5 ay hapis cezalarının bulunduğu, ayrıca davalı erkek hakkında açılan boşanma davasını kabul ettiğini ancak hakkındaki iddiaları kabul etmediğini vasisi aracılığıyla bildirdiği dikkate alındığında, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davacı kadının dava açmakta haklı olduğu, taraflar arasında boşanma konusunda bir çekişme bulunmadığı, velâyet ve nafaka konusunda tarafların anlaşamadığı gerekçesiyle açılan boşanma davasının tarafların karşılıklı olarak kabul etmesi nedeniyle kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereği boşanmalarına, davalı hükümlü olup kısıtlandığından velâyet hakkını kullanamayacağı için velâyetin anneye verilmesine, ortak çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuğun yaşı tarafların sosyal ekonomik durumları dikkate alınarak ortak çocuk için aylık 100,00 TL tedbir...

        sayılı ilamı ile düzenleme yapılmakla bu hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına," 2- T1 tarafından açılan boşanma davasında velayet, çocuk ile kişisel ilişki düzenlenmesi ve çocuk mallarının korunması hususlarında Burdur Aile Mahkemesinin 2023/97 Esas-2023/195 Karar sayılı ilamı ile hüküm kurulmadığından kararının bu yönü ile düzeltilmek suretiyle hüküm oluşturulmasına; "Tarafların ortak çocuğu; 21/08/2019 doğumlu, Esila Sare Çetin'in velayetinin anne T4'e verilmesine, "Velayeti annesine verilen ortak çocuk ile baba arasında;her ayın 1. ve 3....

        Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlik bulunup bulunmadığı, erkek tarafından çekişmeli olarak açılan boşanma davasında anlaşmalı boşanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır. 2. İlgili Hukuk 4721 sayılı Kanununun 166 ıncı maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrası, 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri. 3. Değerlendirme Davacı erkek tarafından açılan evlilik birliğinin sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasının İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı kadın tarafından istinaf edilmiştir....

          Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun, ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir” hükmü bulunmaktadır. Davalı-karşı davacı erkeğin, ... Aile Mahkemesinin 2011/605 esas, 2011/776 karar sayılı dosyası ile açmış olduğu boşanma davası reddedilmiş, bu karar 03.11.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Temyiz incelemesine konu erkeğin karşı davası ise 13.08.2015 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle Türk Medeni Kanununun 166/son maddesinde belirtilen 3 yıllık sürenin dolduğu ve kesinleşme tarihinden itibaren ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır....

            İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE: Dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir. HMK'nın 355. maddesine göre "resen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hallerle sınırlı olarak yapılır." TMK'nın 166/1 maddesine göre "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir." TMK'nın 174. maddesine göre; "mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir."...

            Aile Mahkemesinin 20.12.2011 tarihli ve 2011/494 E., 2011/727 K. sayılı boşanma davasının reddine ilişkin karardan sonra tarafların ortak hayatı yeniden kurmak amacıyla bir araya gelmedikleri, eldeki davanın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166/4. maddesinde yazılı üç yıllık sürenin sonunda açıldığı, somut olaya gelindiğinde eşlerin on yıldan beri ayrı yaşadıkları, davalı kadın tarafından açılan eylemli ayrılık sebebine dayalı boşanma davasına dayanak ret ile sonuçlanan boşanma davasında sadakatsizlik vakıasına dayanıldığı ne var ki davadan feragat edildiği, hâl böyle olunca kadının 06.10.2011 tarihli feragati nedeniyle eşinden kaynaklanan tüm kusurlu davranışları affetmiş sayıldığı, nitekim dinlenen tanık beyanlarına göre davalı kadının bu feragati karşılığında karşı taraftan üç daire aldığı, tüm bunlara rağmen eşlerin yeniden bir araya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulmadığı, olaya bu yönü ile bakıldığında her iki tarafın uzlaşmaz tavırları neticesinde karşılıklı geçimsizlik...

              Bu olgu ile yukarıda açıklanan “diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”şeklindeki yasal düzenleme birlikte ele alındığında davacı kocanın gerçekte iddia ettiği gibi “terk edilen” değil, “terk eden” eş olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay Hukuk genel Kurulunun 04.11.2009 gün ve 2009/2-4 esas, 2009/484 karar sayılı ilamında da açıklandığı gibi terke dayalı boşanma davasında dava açma hakkı, kanunun açık deyimiyle sadece “terk edilen eşe” ait bulunduğundan, diğer eşi ortak konutu terke zorlayan veya ortak konuta dönmesini engelleyen eş “terk eden eş” konumunda olmakla, terk nedeniyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır. Bu sebeple terk eden eşin, terk hukuki sebebine dayanarak boşanma davası açması mümkün değildir....

                aynı dava içerisinde istenebildiği halde hüküm fıkrasında nafaka yönünden nispi harcın davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, bu hususun düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği, kişisel ilişki ve nafaka harcına yönelik olarak kararın resen düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm tesisine, davalı erkeğin boşanma ve ferîlerine yönelik istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ilgili bölümlerinin kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, ortak çocuk ile babası arasında kişisel ilişki kurulmasına, nafaka talepleri yönünden başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davalının boşanma ve ferî'lerine yönelik diğer istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu