Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı 27.04.2004 tarihinde sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava konusu malların bir bölümü 01.01.2002 tarihinden önce, bir bölümü ise sonraki tarihlerde edinilmiş olduğundan dosya kapsamına, dava dilekçesi ile yargılama tutanaklarında yer alan davacı beyanlarına göre talep, katkı payı alacağı ile katılma alacağı isteğine ilişkindir. Taraflar . Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi'nde tanınmasına karar verilen ......
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde; 02.03.1990 tarihli mal ortaklığı rejimi sözleşmesinin geçerli şekilde yapıldığı sabit olup, buna göre eşler arasında 17.02.1975 evlilik tarihinden 02.03.1990 sözleşme tarihine kadar yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi, sözleşme tarihinden Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar sözleşmeyle seçilen mal ortaklığı rejimi ve 01.01.2002 tarihinden murisin ölüm tarihi 17.07.2015 tarihine kadar ise yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında mal ortaklığı rejiminin geçerli olduğu 1994 yılında edinilmiş olup, tapuda muris adına kayıtlı olsa da taşınmazın eşlerin ortaklık malı olduğunun kabulü gerekir. Eşler arasındaki mal ortaklığı rejimi ise muris ...'un vefatı ile değil Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 10/1. maddesi gereği Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile sona ermiştir....
Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mülga 743 sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TMK'nun 202. maddesine göre yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dosya arasında bulunan tapu kaydından; dava konusu 2297 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 15.08.1979 tarihinde satın alma yoluyla davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğu, taşınmaz üzerine bina yapıldığı ve binanın 09.10.1990 tarihinde tamamlandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır....
Ağır Ceza Mahkemesinin 08/03/2021 tarihli ve 2021/937 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak; Dosya kapsamına göre, hükümlünün, boşanmış olduğu eski eşi ile müşterek çocuklarının olduğunu, eski eşi ile boşanmış bulunması dolayısıyla cezaevine ziyaretine gelemediğini, çocuklarının küçük olması dolayısıyla ancak anneleri ile gelebileceklerini, bu suretle kendilerine görüşme izni verilmesi talebini değerlendiren Ankara Batı 2. İnfaz Hakimliğince, hükümlünün eski eşi olan ... ...'...
B)DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının talebinin haksız ve kötü niyetli olup, kabul edilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında davaya konu taşınmaz ile ilgili Milas 1....
TMK.nun 225/2. maddesi hükmüne göre; kabul ile sonuçlanan boşanma davasının açıldığı tarihte eşler arasındaki mal rejimi sona erer. Başka anlatımla, boşanma kararı kesinleşinceye kadar eşler arasındaki evlilik birliği devam eder. Boşanma kararı ile evlilik birliğinin sona ermesi mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davaların görülebilirlik koşuludur. Somut olayda; eşler arasında görülen Denizli 2. Aile Mahkemesinin 2009/857 Esas sayılı boşanma davasının sonuçlanarak kesinleşmesi beklenmeden mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkında yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....
Dava, "eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede yakın hısımlık bulunması" (TMK.md.145/4) sebebiyle evliliğin iptali isteğine ilişkin olup, Cumhuriyet savcısı tarafından res'en açılmış, mahkemece; "evliliklerinin iptali talep edilen ... ve ...'nun evliliklerinin, davadan önce ölümle sona erdiği, sona ermiş bir evliliğin butlanının da, Cumhuriyet savcısı tarafından res'en dava edilmeyeceği..." gerekçesiyle dava reddedilmiş, kararı davanamede "davalı" olarak gösterilen İlçe Nüfus Müdürlüğü temyiz etmiştir. Evliliğin iptali, eşler bakımından ileriye dönük hüküm ve sonuç doğurur. Dava sonucunda verilecek iptal hükmü de, nüfus kayıtlarında bir düzeltme niteliğinde değil, hüküm ve sonuçları eşler için geçerli inşai etkiye sahip bir hükümdür. O nedenle bu davalarda nüfus idaresine husumet düşmez. Kişinin, medeni durumundaki değişikliğin resmi sicillerde tevsiki gayesini taşıyan hükmün nüfus kaydına işlenecek olması da, nüfus idaresine husumet yöneltilmesini gerektirmez....
Dava, "eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede yakın hısımlık bulunması" sebebiyle evliliğin iptali isteğine ilişkin olup, Cumhuriyet Savcısı tarafından res'en açılmış; mahkemece; eşleri yakın hısım olarak gösteren nüfus kaydının, mevcut davadan önce Adilcevaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/42-76 sayılı kararıyla düzeltilmiş olduğu, bu sebeple yakın hısımlık ilişkisinin kalktığı" gerekçe gösterilerek dava reddedilmiş, kararı davanamede "davalı" olarak gösterilen ilçe nüfus müdürlüğü temyiz etmiştir. Evliliğin iptali, eşler bakımından ileriye dönük hüküm ve sonuç doğurur. Dava sonucunda verilecek iptal hükmü de, nüfus kayıtlarında bir düzeltme niteliğinde değil, hüküm ve sonuçları eşler için geçerli inşai etkiye sahip bir hükümdür. O nedenle bu davalarda nüfus idaresine husumet düşmez. Kişinin, medeni durumundaki değişikliğin resmi sicillere tevsiki gayesini taşıyan hükmün nüfus kaydına işlenecek olması da, nüfus idaresine husumet yöneltilmesini gerektirmez....
Buna rağmen temyiz "velayet" ile sınırlanarak taraflar "boşanmış eş" statüsüne geçirilmiştir. Fer'i hükümlerin tamamında çekişme sonlanmamıştır ki tarafları "anlaşmalı" boşanmış kabul edelim. Kaldı ki velayet konusunda anlaşma olmazsa hakimin anlaşmalı boşanma kararı vermesi mümkün değildir. Davacı eş "velayet" konusunda anlaşmayı bozduğunu açıkladığına göre davacının bu irade açıklamasına rağmen onu boşanmış kabul etmek davacıya ait tasarruf ilkesini davacı yerine bizzat Yargıtay'ın kullanması anlamına gelir ki bu uygulamanın yargılamaya hakim ilkelerle bağdaşır bir tarafının olmayacağı herkesin bilgisi dahilindedir....
Hal böyle olunca Mahkemece; müşterek çocuk varsa ve dava konusu konutta davalı eski eş ile birlikte kalıyorlarsa, eşler arasındaki boşanmanın kesinleşmesiyle davalı eski eşin kendiliğinden ecrimisil ödemeye mahkum edilmeyeceği; hayatın olağan akışı gereği, davacı eşin müşterek çocukları ile birlikte davalı eski eşin dava konusu konutta kalmasına muvafakat ettiğinin kabulü gereği; davacı lehine ecrimisile hükmedilmesi için davacı eşin, davalı eski eşe verdiği kabul edilen muvafakatını ecrimisil dava tarihinden önce geri aldığını, konuttan çıkarma iradesini ilettiğini ispat etmesi gerektiği, eldeki davada bu şartın ihtarname ile sağlandığı gözetilerek, ihtarnamenin tebliği tarihden başlatılmak üzere ecrimisile hükmedilmesi ve her yılın 31 Aralık günü itibariyle ecrimisile dönemsel faize hükmedilmesi gerekir iken; yanılgılı değerlendirme ile boşanma ilamının kesinleşme tarihinden itibaren ve her ayın sonu itibariyle faiziyle birlikte ecrimisile hükmedilmesi doğru görülmemiş...” gerekçesiyle...