Mahkemece, davacının her iki satışa yönelik bedelde muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, ikinci satışa ilişkin olarak payı satın alan ...’ye yönelik kötü niyet iddiası üzerinde durulmamış, bu husus değerlendirilmemiştir. Her ne kadar bedelde muvazaa iddiasına yönelik bir değerlendirme yapıldığı görülmekte ise de, ikinci satışın tarafı olan davalının kötü niyetli olduğuna ilişkin iddianın da yukarıda açıklan şekilde ayrıca değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Öte yandan, davalı vekili cevap dilekçesi ile davayı kabul ettiklerini bildirmiş ise de, taraflar arasındaki bedelde muvazaa iddiası ve diğer ihtilaflar yüzünden, dava kabulle sonuçlanmamış, yargılama sonucunda, toplanan deilllere göre hüküm oluşturulmuştur. Bu durumda, ortada 6100 sayılı HMK.un 308. maddesi anlamında davayı sonuçlandırılan bir kabul söz konusu değildir....
Davacı bedelde muvazaa iddiasına dayanmakla, kural olarak davacı, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Keşif ile belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Bu sebeple davacının bedelde muvazaa iddiasını ispatlayabilmesi için yapılacak keşif dışında delil sunması zaruridir. Ancak dinlenen tanık beyanları ile keşfen belirlenen taşınmaz değeri dikkate alındığında, bedelde muvazaa iddiasının ispatladığından bahsedilemez....
Keşif ile belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp, davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Davacı tanıklarının davalı ile pay satan arasındaki ilişkiye dair herhangi bir bilgileri olmaması nedeniyle bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, mahkemece TMK'nın 734. maddesi uyarınca dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafın toplamından oluşan önalım bedelinin hükümden önce belirlenecek uygun bir sürede depo edilmesi için davacıya süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....
Dava değeri 62.000,00 TL olduğu halde davacı tarafça dava dilekçesinde 2.000,00 TL gösterilerek harç yatırılmış ve bedelde muvazaa iddiasında bulunulmuştur. Ancak davacı tarafça bedelde muvazaa iddiası ispatlanamamıştır. Bedelde muvazaa iddiasını davacının kanıtlayamaması halinde iddia edilen bedel ile tapuda gösterilen bedel arasındaki fark üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. Davalı vekili resmi akitte gösterilen satış bedeli ve masrafların yatırılması halinde davayı kabul ettiğini belirtmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı tarafından davanın kabul edildiği nazara alınarak dava dilekçesinde belirtilen bedel ile satış akdinde gösterilen bedel arasındaki fark üzerinden davalı lehine vekalet ücretine, yine davacı lehine dava dilekçesinde gösterilen bedel üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir....
Davacılar vekili dava dilekçesinde bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş olup, iddiasını ispat açısından dava dilekçesinde, keşif, bilirkişi raporu, tanık beyanları ve her türlü sair delillere dayanmış olup, dinlenen tanık beyanlarının muvazaanın ispatı açısından yeterli olmadığı gibi mahkemece keşif neticesi tanzim edilen bilirkişi raporuna istinaden davacı tarafın bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile bilirkişi raporuyla tespitlenen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olup, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca keşifte bilirkişinin belirlediği değer tek başına bedelde muvazaayı ispatlamaya yeterli değildir. Davacı taraf dayandığı deliller ile muvazaa iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince, davacı tarafın muvazaa iddiasının kabulüne ilişkin gerekçesinin yerinde olmadığı, davacı taraf bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ise de, satış bedelinin tapuda gösterilen bedelden daha düşük olduğunu mevcut dosya kapsamı itibarı ile kanıtlayamamıştır....
Davacı dava dilekçesinde bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş olup, iddiasını ispat açısından dava dilekçesinde, keşif, bilirkişi raporu, tanık beyanları, yemin ve her türlü sair delillere dayanmış olup, tanık isimlerini daha sonra bildireceğini beyan ettiği, mahkemece tanık isimleri bildirilmeden mahallinde keşif yapılarak, keşif neticesi tanzim edilen bilirkişi raporuna istinaden davacı tarafın bedelde muvazaa iddiasının kısmen kabulü ile bilirkişi raporuyla tespitlenen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olup, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca keşifte bilirkişinin belirlediği değer tek başına bedelde muvazaayı ispatlamaya yeterli değildir....
ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ayıplı maldan kaynaklanan misli ile değişim/bedel iadesi/bedelde indirim davasının yapılan yargılaması neticesinde davanın kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı yanın istinaf başvurusunun kabulü ve davalı yanın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, Ford yetkili bayiiliğini yürüten davalı ......
Ancak; 7139 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanununun 10/8 fıkrası gereğince, bozma sonrası bankaya hak sahibi adına yatırılacak bedelde artış olması halinde bu kısım için; 7139 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerine göre işlem yapılması gerekirken bozma sonrası bedelde artış olmadığı halde, 7139 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerine göre karar verilmesi, Doğru değil ise de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3 ve 4 nolu bentlerinin hükümden çıkartılmasına, Hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak söz konusu taraflar devirde anlaşıp da bedelde anlaşamadıkları takdirde aynı Yasanın 30. maddesinin 3. fıkrasına göre; alıcı idare, devirde anlaşma tarihinden veya Danıştay kararının tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde, aynı yasanın 10. maddesinde yazılı usule göre mahkemeye başvurarak, kamulaştırma bedelinin tespitini ister. Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesinden, davalı Rüştiye Köyü Tüzel Kişiliği adına Avukat ...'un davacı ... 14. Bölge Müdürlüğü'ne hitaben kamulaştırma işlemine karşı bir itirazlarının olmadığına ancak teklif edilen bedellerin kabul edilmediğine ilişkin 28.01.2011 tarihli yazısının davacı tarafa bildirildiğine ilişkin yazının tebliğ tarihi yani bedelde anlaşamama tarihinin araştırılarak, gerekli evrakın getirtilerek dosya içerisine konmasından sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 25.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Öte yandan davacı yan bedelde muvazaa iddiası ile davalıya yönelttiği davada keşif yanında tanık deliline de dayanmış, tanıkların isim ve adreslerinin bildirilmesi için davacıya imkan tanınmamış HMK 240 ve devamı hükümleri uygulanmamıştır. Bedelde muvazaa iddiasının kanıtlanması için keşif tek başına yeterli olmayacağı gibi soyut yada yoruma dayalı olarak da muvazanın varlığının kabulü mümkün değildir. Bu hususun somut olarak kanıtlanması aranmalıdır. Hal böyle iken mahkemenin 11.2.2021 tarihli duruşmasında davanın niteliği gözetilerek tanık dinletmesinin reddine ilişkin kararı dosya kapsamına uygun görülmemiştir. Zira gerek fiili taksim gerekse davacının bedelde muvazaa iddiasının tanıkla ispatına olanak bulunmaktadır....