Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının müdahalenin meni, kal ve taşınmazının yola müdahalesinin bulunmadığı tespiti talebinin reddine, davalının temliken tescil talebinin kabulüne dair verilen; karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, müdahalenin önlenmesi ve kal, karşı dava ise temliken tescil talebine ilişkindir. 1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2....
Temliken tescil isteminin bu nedenle de reddine karar vermek gerekirken yapının bulunduğu kesimin ifrazı ile bu kesimin davacıya ait 1785 parsel sayılı taşınmaza eklenmesine karar verilemesi de doğru değildir. Kabule göre de; Davacı- davalıya ait bina vasfındaki yapının zorunlu kullanım alanının tesciline karar vermek gerekirken bina vasfında olmayan duvar, teras gibi yapılar da nazara alınmak suretiyle zorunlu kullanım alanı dışındaki daha geniş bir alanın tesciline karar verilmesi de yerinde değildir. SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 750.00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı- davacı ...’dan alınarak davalı-davcı Kamile Yeşilovaya verilmesine, 26.01.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
vermek gerektiğini gerekçe olarak belirtip davacının davasının kabulüne, davalının müdahalesinin men'ine, davalının temliken tescil talebinin reddine yönelik karar verilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 510 parsel sayılı taşınmazına komşu 524 parsel maliki davalıların taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiklerini, ayrıca imar mevzuatına aykırı biçimde kendi taşınmazından tarafa pencere açtıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve pencerelerin kapatılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuş, karşı davası ile de; temliken tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, sübut bulmadığından bahisle asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....
Davacı-birleştirilen davalı vekili; 2887 parsel sayılı taşınmazın kendisine, 2726 parsel sayılı taşınmazın davalı-birleştirilen davacılara ait olduğunu, davalı ...’in kendi taşınmazına bina yaparken davacıya ait taşınmaza taştığını, ayrıca bina ile birlikte dış cephe duvarı da yaptığını, bu nedenle taşınmazına yapılan el atmanın önlenmesi ile üzerine yapılan inşaatın ve duvarın yıkılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu taşınmaz üzerinde 3 katlı bina mevcut olup bu bina yapıldıktan sonra, davacıların murisi ..., annesi ...’dan 1979 yılında taşınmazı satın almıştır. Söz konusu satış nedeniyle muris ...’ın diğer mirasçıları, muris ...’in mirasçılarına karşı muvazaa nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2010/107 Esas sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil davası açtığı, yargılama sonucunda davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın ... adına olan tapu kaydının iptali ile Mürüvvet mirasçıları adına miras payları oranında tapuya tesciline karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüştür. Mevcut delillere ve tüm dosya kapsamına göre davacıların murisi ...'in iyiniyetli olduğu kanıtlanamamıştır. İyiniyet koşulu gerçekleşmediğinden diğer koşulların araştırılmasına gerek bulunmamaktadır....
Taşkın yapı sahibinin arazi malikine karşı savunma veya dava yoluyla istediği temliken tescile karar verilebilmesi için yapı sahibinin iyiniyetli olması ve taşan kısmın ifrazının mümkün olması gerekir. Bu iki koşulun gerçekleşmesi halinde kural olarak temliken tescile karar verilir. Ancak yıkımın aşırı zarar doğurması hususu da önemli olup, iki koşulun gerçekleşmesine rağmen yıkım aşırı zarar doğurmuyorsa temliken tescil isteminin reddine karar verilmelidir. Yani yıkımın aşırı zarar doğurması üçüncü koşuldur. Ancak ilk iki koşuldan birinin gerçekleşmemesi halinde artık yıkımın aşırı zarar doğurduğu gerekçesi ile temliken tescile karar verilemez. Bu durumda yıkım aşırı zarar doğuracak olsa bile arazi malikinin açtığı elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulü yoluna gidilecektir. Başkasının taşınmazına aşırı zarar doğuran yapı yapan kişinin temliken tescil isteğinde bulunabilmesi onun iyi niyetli olmasına bağlıdır. Buradaki iyiniyet subjektif iyiniyettir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22.11.2004 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil ve meni müdahale kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; temliken tescil talebinin reddine, meni müdahale kal davasının kabulüne dair verilen 07.09.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_ Davacı, mülkiyeti kendisine ait bulunan 4 parsel numaralı taşınmazına, projesine uygun inşaat yaparken temel kazısı sırasında kadastro elamanlarına yer tespiti yaptırarak işe başladığını ve sonraki bir incelemede tapu tahsis belgesi ile tasarruf ettiği anlaşılan davalı ... elindeki 3 parsel numaralı taşınmaza 3,32 m2 taşkınlık bulunduğunun tespit edildiğini bildirerek, temel atma sırasında taşkın bir inşaat...
Mahkemece davanın kabulüne, davalının davacı taşınmazına elatmasının önlenmesine ve tecavüzlü yapıların kaline, davalının temliken tescil talebinin reddine karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davalının diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2- Davalı tarafından, biçimine uygun harcı yatırılarak açılmış bir temliken tescil davası olmadığı halde, savunma olarak ileri sürülen temliken tescil talebi hakkında dava varmışcasına hüküm kurulması doğru değil ise de, bu husus bozmayı ve yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün H.U.M.K.nun 438/VII. maddesi gereğince düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur....
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde bina sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak bina sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir....