Davadaki istem, davacı taşınmazına elatılma nedeniyle bu elatmanın önlenmesi olduğu gibi ayrıca kadastrol yola da elatmanın önlenmesi ve kal olarak iki ayrı elatma istemini kapsamaktadır. Yapılan keşif sonucunda davacının parseline elatma olmadığı anlaşılmış ise de, davacının parselinin kuzeyinden geçen yol üzerine davalılar tarafından bina yapılmak suretiyle alatmanın varlığı sabit olmuştur. Fen bilirkişisinin 24.05.2007 tarihli krokisinde de bu durum açıkça gösterilmiştir. Yollar umumun kullanımına tahsis edilmiş, herkesin yararlandığı kamu malları olduğundan orada ikamet eden ve yoldan yararlanan herkes buraya yapılan tecavüzün giderilmesi için dava açma hakkına sahiptir. Buna göre, davacının kendi parseli dışında yola yapılan tecavüzün giderilmesi için açmış olduğu davanın görülmesi gerekir....
Sayılı 05/10/2016 Tarihli kararında; "Bir kamu kurumu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında devlet malı olmayan yerlerden toprak veya kum alınması, yahut böyle yerlere toprak, kum veya moloz yığılması neticesinde doğan zararların ödetilmesi istekleri, başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı nedeniyle haksız eylemden doğan tazminat davası sayılır. Aynı kural ağaç kesilmesi durumunda da söz konusudur. Bu bakımdan dava haksız eylemden doğan ve adli yargı yerinde görülüp çözülmesi gereken bir tazminat davası olarak kabul edilir. (11/2/1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İBK III. bendi) " Eldeki davanın adli yargıda görülüp hükme bağlanmış olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir....
O halde mahkemece, davalının boş ve metruk taşınmazına girip çıkanlarca izmarit atılması sonucu oluşan yangın nedeniyle davacılara ait çatının yanması nedeniyle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
DAVA KONUSU : Tazminat (Kamulaştırmasız El Koymadan Kaynaklanan) KARAR : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili ilk derece mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle, dava konusu Durağan İlçesi, Hacıoğlan köyü 1593 parsel sayılı taşınmazın 22/09/2016 tarihinden bu yana maliki olduğunu, kamulaştırma kanununun ilgili maddeleri uyarınca usulüne uygun kamulaştırma yapılmadan DSİ tarafından müvekkillerinin taşınmazına el atıldığını, 6500 m² alanlı olan taşınmazın yaklaşık 51,28 m²'lik alanına davalı kurum tarafından kanal yapıldığını, ayrıca yaklaşık 256,68 m²'lik kısmından da yol geçtiğini, kanal ve yol yapımı çalışmaları sırasında tarlanın bir bölümü de taş, beton, moloz gibi döküntüler nedeniyle kullanılamaz hale geldiğini, açıklanan nedenlerle Durağan ilçesi, Hacıoğlan köyü, 1593 parsel sayılı taşınmaza davalı DSİ tarafından kanal ve yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atılmış olduğundan, dava tarihindeki değere göre belirlenecek el atılan taşınmaz...
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir....
Somut olayda, tapu kayıtlarından, 1976 yılında tapulama ile tescil edilen 33.000m2 yüzölçümlü tarla niteliğindeki 1318 parsel sayılı taşınmazın tam pay olarak davacı ... adına satış nedeniyle; kat mülkiyeti kurulu 2972 parsel sayılı taşınmazdaki 23 numaralı bağımsız bölümün davalı ... adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Taşkın bina, davalının üyesi bulunduğu S.S.Bodrum Karaincir Yapı Kooperatifi tarafından yaptırılarak davalıya tahsis edilmiştir. Bilirkişi kurulunun 06.05.2004 günlü raporunda 2972 parsel sayılı taşınmazda bulunan 23 numaralı bağımsız bölümün 1318 sayılı taşınmaza 16,36metrekare taşkın olduğu saptanmıştır. Kural olarak, çaplı taşınmazlara yapılan taşkınlık hallerinde iyiniyet iddiası kabul edilemez. Davacıya ait 1318 parsel sayılı taşınmaz 1976 yılında çapa bağlanmış olup, davalının üyesi bulunduğu kooperatifin bina yapımı sırasında gerekli özeni göstermeden inşaat yaptığı anlaşılmaktadır....
Bilindiği gibi, anılan madde uyarınca bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ESKİ HALE İADE, ECRİMİSİL VE TAZMİNAT Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 181 parsel sayılı taşınmazına davalı tarafından inşaat şantiyesi olarak kullanmak; beton atıp, barakalar yapmak suretiyle müdahale edildiğini, haksız işgal nedeniyle kendisine bedel ödenmediği gibi taşınmazının değer kaybettiğini ileri sürerek; elatmanın önlenmesi, yıkım, eski hale iade, ecrimisil ve tazminat isteklerinde bulunmuştur. Davalı, husumet itirazında bulunarak, usul ve esastan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı idarenin davacının taşınmazına elattığı ve davacının taşınmazında değer kaybına neden olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü....
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir....
Davacının işgal nedeniyle uğranılan zarar ve değer kaybı ile ilgili maddi tazminat talebine gelince; herhangi bir konuda tazminat istenebilmesi için hukuka aykırı bir fiilin bulunması, bu fiili işleyen kimsenin kusurlu olması, fiil sonucunda bir zararın meydana gelmesi ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı (nedensellik) bulunması gerekir. Somut olaya gelince; davacı davalıların eylemleri sonucu maddi zarara uğradığından bahisle maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Ancak davacının taşınmazında 06/06/2012, 07/02/2013 ve 09/12/2013 tarihlerinde üç keşif yapılmış, alınan bilirkişi raporlarından taşınmazın kuzey tarafından otoyolun geçtiği, taşınmaz içerisinde bulunan derenin yağmur sularının aktığı doğal dereler olduğu ve bu derenin arazinin eğimi gereği meydana geldiği otoyol altından geçen menfezin bu derenin meydana gelmesine neden olmadığı, aksine menfezin yapımı sırasında suyun akışını yavaşlatmak için pere denilen küçük havuzların oluşturulduğu anlaşılmaktadır....