Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, .., ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç *...'in Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan teyize konu bölümlerinin yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.11.2006...

    "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm velayet, nafaka, gerekçe ve yargılama gideri yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir. 2- Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç *ve halen anne yanında kalan 18.1.1999 doğumlu Buse' nin Türk Medeni Kanununun 182, 336/2 maddeleri uyarınca babanın velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırıdır....

      Tanıma; babanın, resmi senetle veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla mümkün olduğu gibi, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvuruda bulunmasıyla da yapılabilir. (TMK. m. 295/1) Davacı tarafından açılan ve kişisel ilişki tesisine dair dava ile birleştirilen “soybağının tespiti” isteğine ilişkin dava; mahkemeye yapılmış yazılı tanıma başvurusu niteliğinde görülebilir ise de, bu dava, davacı tarafından değil vekili tarafından açılmıştır. Tanıma beyanı, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup, tanıyan kişi tarafından bizzat kullanılması zorunludur. Akdi ya da kanuni temsil burada geçerli değildir. Bu bakımdan davacının vekilinin açtığı “soybağının tespiti” isteğine ilişkin davayı, babanın yazılı “tanıma beyanı” olarak nitelendirmek olanağı da yoktur....

        "İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi Dava, muris babanın 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçi olduğunun tespiti ve aylık bağlanması istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın görevden reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 17.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2021/734 KARAR NO : 2022/1655 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : AKSARAY İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 14/11/2019 NUMARASI : 2018/303 ESAS- 2019/424 KARAR DAVA KONUSU : Babanın Muhtaç Olduğunun Tespiti KARAR : İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gelmiş olmakla dosya incelendi, yapılan müzakere sonunda, gereği düşünüldü: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde görev yaptığını, herhangi bir sosyal güvencesi olmayan babası Bilal Yeşildal'ın kendisinin sosyal güvencesinden yararlanması için muhtaçlık belgesi almak üzere gerekli işlemleri başlattığını, Aksaray Valiliği T5 Başkanlığına yapmış olduğu araştırma neticesinde davacının babasının adına tapuda kayıtlı arazisi bulunduğunu...

          İnceleme konusu somut olayda; davacının maluliyeti nedeniyle aylık bağlanması için 12.07.2010 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurumca, 5510 sayılı yasanın 26/b maddesi uyarınca, en az %60 oranında malullük bulunuyor ise de, bakıma muhtaç olmadığından ve 10 yıllık sigortalılık süresi dolmadığından bahisle talebin reddedildiği, yargılama safhasında 3. Adli Tıp İhtisas dairesinden alınan raporda 01.09.2013 tarihli Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği nazarında, davacının çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmiş olduğu, bakıma muhtaç olmadığı, maluliyet başlangıç tarihinin 05.03.2010 tarihi olduğunun belirtilmesi üzerine mahkemece, davacının %60 malul olduğu tespit edilerek malulen emekliliğinin tespitine dair hüküm kurulduğu anlaşılmış ise de, söz konusu hüküm eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı, murisinin geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme bozma üzerine ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu, ... İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. ve Fer'i müdahil ... İnş. San ve Tic. Ltd. Şti. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi. KARAR Dava, davacılar murisinin 02.04.2010 tarihinde maruz kaldığı olayın iş kazası olduğunun tespiti ve hak sahibi olarak davacılara iş kazası geliri bağlanması istemine ilişkindir....

              Bu benimsemenin nedeni, hukuk düzeninin, ev başkanını koruyucu ve güvenilir kişi, küçüğü ise, korunmaya ve gözetime muhtaç kimse olarak kabul etmesidir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının kiraladığı aracı davalının küçük oğlunun kullandığı sırada kaza yapması nedeniyle oluşan zarardan davalı babanın sorumlu olup olmadığına ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde; dinlenen tanık beyanlarına göre davalının oğlunun kiralanan aracı kullanmak istediği, davacının da kullanmasına müsaade ettiği anlaşılmaktadır. Olayın özelliği dikkate alındığında; ehliyeti olmayan ve yaşı itibariyle trafikte araç kullanmasına yasal imkan bulunmayan küçüğün mevcut eylemi gerçekleştirmesinde, davalı babanın ev başkanı sıfatıyla zarar verici olayın gerekli kıldığı tedbirleri almadığı görülmektedir. Bu yönüyle davalı babanın kusursuz sorumluluğu olduğu belirlenmektedir....

                Davacı vekili tarafından yerel mahkeme kararına kararın usul ve yasaya aykırı olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de; dosya üzerinde yapılan incelemede, yerel mahkemece, hükmen babalık davasının, diğer genel dava şartlarının yanında içerdiği özel dava şartı, çocuğun başka bir babanın soybağına kayıtlı olması olup, yapılması gereken iş, öncelikle, mevcut soybağının ortadan kaldırılması olması gerektiğini, çocuk (davacı), dava dışı Mustafa adında bir babanın soybağına kayıtlı olduğunu, mevcut bir soybağının bulunması durumunun, dava şartlarından olduğu kabul edilerek davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir Davacının gerçekte babasının davalı İsmail olduğunun tespiti talep edildiğine göre dava, Türk Medeni Kanunu'nun 301 ve devamı maddelerine dayanan babalığın tespiti istemine yöneliktir. Ayrıca, davacı ile dava dışı ölü Mustafa arasında soybağı ilişkisi bulunmakta olup bu bağ kaldırılmadıkça babalık davası dinlenmez....

                Ana ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Ortak çocuk İrem 04.09.2006 doğumludur. Çocuğun yaşı gözetildiğinde anne sevgi, şefkat ve ilgisine muhtaç çağda olduğu anlaşılmaktadır. Davadan önce ve dava esnasında sürekli anne yanında kalmış olup, annesi, anneannesi, dedesiyle aynı evde kalmaya devam etmekte ve bu süreçte annenin velayet görevini ihmal ettiği veya kötüye kullandığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Dosya içerisinde bulunan uzman raporuna göre ortak çocuğun anneye çok düşkün olduğu, “ayrılık anksiyetesi” yaşıyor olabileceği, bu süreçte anneden ayrı kalmasının onu ruhsal olarak örseleyerek olumsuz etkileyeceği gözlendiğinden velayetinin anneye verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Bütün bu açıklamalar karşısında; ortak çocuğun velayet düzenlemesi konusundaki üstün yararının, velayetinin anneye bırakılması olduğu anlaşılmakladır....

                  UYAP Entegrasyonu