Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Tanık beyanlarından ve dosya içerisinde mevcut 22.08.2001 tarihli belgeden, dava konusu yapının tamamının davacı tarafından yapılmadığı, alt katın babanın sağlığında baba tarafından, üst katın babanın vefatından sonra davacı tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece zemin kat dükkan ile ilgili talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile zemin kat dükkan yönünden de kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre; davaya konu (1. kat konutun) muhdesatın davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi doğru olmamıştır....

    nin küçük... ile birlikte DNA araştırması yaptırılarak bunlardan gerçek anne ve babanın kim olduğunun tespitinden sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, sadece taraf beyanları ve tanık ifadeleri yeterli bulunarak davanın kabulü; 2-Kabule göre de; Küçük...'nın davalılar ... ve ... üzerindeki kaydın iptali ile davacı anne ... ... hanesine nakline karar verilmiş ise de, babanın da kim olduğu tespit edilmeden ve belirtilmeden sadece anne hanesine nakline karar verilmesi, Doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi de, vefat eden baba ile çocukların ikametinin ...’da olması nedeniyle, yetkisizlik kararı olunan yerin ikametgaha karine sayılacağına ilişkin hükmün yürürlükten kaldırılmasına, çocuklar ... ile ...’in velayetlerinin askıda bulunmasına ve yine çocuk ...’nın annesi ... uyruklu ...’in dosyada adresinin bulunmamasına ve ... dışındaki çocuklar ile vefat eden babanın yerleşim yerinin ... Mahallesi, ... Sokak, No : ... adresi olduğunun anlaşılmasına göre, uyuşmazlığın ... Aile Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince ... Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 22.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi tarafından düzenlenen raporda da davalı erkeğin “Kannabinoid kullanım bozukluğu kısmi remisyonda” olduğunun bildirildiği görülmüştür. Gerçekleşen bu durum karşısında, çocuk ve babanın yaşam koşulları, birbirleriyle ilişkileri, babanın durumu, uyuşturucu kullanıyorsa bunun çocuk üzerinde bırakabileceği olası etkiler nazara alınarak uzmandan rapor alınması ve diğer delilerle birlikte değerlendirilmek suretiyle çocukla kişisel ilişkinin şekli ve süresi konusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 25.04.2022 (Pzt.)...

          Ana ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Ortak çocuk ... 2009 doğumludur. Davadan önce ve dava esnasında sürekli baba yanında kalmış olup, babanın velayet görevini ihmal ettiği veya kötüye kullandığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Dosya içerisinde bulunan uzman raporuna göre her iki tarafın da ebeveyinlik bilinç ve sorumluluğuna sahip olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır. Bütün bu açıklamalar karşısında; ortak çocuğun velayet düzenlemesi konusundaki üstün yararının, velayetinin babada bırakılması olduğu anlaşılmaktadır. Durum böyle iken; mahkemece çocuğun geçerli üstün yararı olmadığı halde, yazılı şekilde velayetinin davalı anneye bırakılması isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir....

            Velayetin düzenlenmesinde, çocukların üstün yararı, ana ve babanın isteklerinden önce gelir. Velayet düzenlemesi yapılırken göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun "üstün yararı (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme md. 3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi md. 1) dır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yaşamları, sosyal konumlan gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur....

              bakımına muhtaç olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesi" yönünde istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır....

              Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (TMK 328/1. maddesi). Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerlerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir (TMK. nun 329/1. maddesi ). Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur ( TMK. nun 330/1. maddesi ). İştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları göz önünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir....

              Boşanma kararının kesinleştiği tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında bir yıldan fazla süre geçtiği, bu süreçte müşterek çocuğun ihtiyaçlarının artmış olduğunun açık olması karşısında, iştirak nafakasının TMK 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesine uygun bir şekilde artırımına gidilmesi gerekmektedir. O halde mahkemece, iştirak nafakasının niteliği, müşterek çocuğun yaşı, ihtiyaçları, ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı göz önünde bulundurularak, nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu ile orantılı olarak, TMK'nun 4.maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesine uygun bir şekilde nafakanın artırılmasına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Dava dilekçesinde eğitim ve öğrenim gideri olarak davalı tarafından istenen miktardan 53.714.296.211 TL. kadar borçlu olmadıklarının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının oğlu ... ’in Heybeliada Deniz Lisesi öğrencisiyken velisinin isteği üzerine okuldan ayrıldığını, okul komutanlığının öğrenim gideri olarak 69.959.473.909 TL talep ettiğini, tasdiknamenin verilmesini borcun ödenmesi şartına bağlandığını,15.9.2005 tarihinde 1.945 YTL’nin ödendiğini, talep edilen borcun fahiş olduğunu ileri sürerek 18.190.035.080 TL kadar borçları olduğunun ve 53.714.296.211 TL ödemekle yükümlü olmadıklarının tespitini istemiştir....

                  UYAP Entegrasyonu