Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında 09.09.2004 tarihinde düzenlenen sözleşmeler gereğince davalı yanın yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediğinin kanıtlanamadığı, esasen davacının davalı tarafından verilen hizmet karşılığı 2004 yılından itibaren ödemelerde bulunduğu, ayıplı hizmet verildiğine ilişkin herhangi bir ihbarının da söz konusu olmadığı, davacının ayıplı hizmet verildiği iddiasını kanıtlayamadığı, herhangi bir zararının doğmadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar Dairemizin 10.12.2014 tarihli ilamı ile onanmıştır. Davacı vekili, karar düzeltme istemiştir. Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir....
Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3/1 maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır. Bir hukukî işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir. Somut olayda, davacı ile davalı arasında araç satım sözleşmesi bulunduğu; davacı, satılan aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek zararının tazminini talep etmiştir....
-TL peşinat ödediği, kalan kısım için kredi çekmek üzere bankaya başvurduğu, banka tarafından yaptırılan ekspertiz incelemesi sonucunda konutun projeye aykırı inşa edildiğinin ortaya çıkması üzerine davacının ayıplı satışı ileri sürerek sözleşmenin feshini ve ödediği bedelin iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davalılar ticari ve mesleki anlamda profesyonel mal ya da hizmet satan kişi tanımına uymadığından ve konutun maliki durumunda olduğundan, uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına girdiği kabul edilemez. Bu nedenle davanın asliye hukuk mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 22/11/2016 gününde oy birliği ile karar verildi....
Davacının, davalı firmaya sipariş vererek evinin kapısının ölçülerine uygun olarak yaptırdığı çelik kapının ayıplı olması sonucu evine hırsız girmesi nedeniyle uğradığı zararın tazminini istediği somut olayda, hazır bir mal alımı söz konusu olmayıp, hizmetten ziyade eser sözleşmesinin mevcut olduğu ve eser sözleşmesinin de genel hükümler ve Borçlar Yasasının 355. maddesinde düzenlendiği anlaşıldığından, 4077 Sayılı Kanunun 3/d maddesinde düzenlenen hizmet ve 3/c maddesinde düzenlenen hazır bir mal alımı kavramı kapsamında bulunmayan uyuşmazlığın genel mahkemelerde görülerek çözümlenmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Üsküdar 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 12.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Yine aynı maddenin 4822 Sayılı Kanunla Değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki kanunun Ayıplı mal ile ilgili 4. maddesinin 3. fıkrasında "İmalatçı-üretici, satıcı, bayii, ..., ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar....
Üniversitesine test için gönderilen kumaşların davaya konu kumaşlardan alınıp alınmadığının tespit edilemediği bu nedenle Üniveristeden alınan raporun tek başına davaya konu kumaşların ayıplı olduğunu ispata elverişli olmadığı, davacı tarafın ayıplı olduğunu iddia ettiği kumaşları bilirkişi incelemesine sunmadığı, itirazın iptali davasında ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davacıda olduğu, davacı tarafın davalı tarafa teslim ettiği ürünlerin kendisine ayıplı olarak teslim edildiğini ve süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispat külfeti altında olduğu, davacı tarafın davaya konu ettiği teslim edilen kumaşların ayıplı olduğunu ispat edemediği, kötüniyet tazminat koşullarının oluşmadığı değerlendirilerek aşağıdaki şekilde hüküm kuruldu. HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Açılan davanın reddine, 2-Davalının kötü niyet tazminatının reddine, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30.-TL red karar harcının, mahkememiz veznesine yatırılan 1.653,09....
TÜKETİCİ MAHKEMESİ TARİHİ : 14/11/2019 NUMARASI : 2017/510 E - 2019/759 K DAVA KONUSU : Alacak KARAR : Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı, davalı poliklinikte implant tedavisi yaptırmış olup bunun bedeli olarak 18.000 TL verdiğini ancak; yaptırmış olduğu bu tedaviden memnun kalmadığını,yemek konuşmak gibi fiziksel aktiviteleri, konuşurken rahatsızlık duyduğunu, ağrısı olduğunu bu nedenle ayıplı hizmet olarak nitelendirdiği bu tedavi için verdiği 18.000 tl nin faizi birlikte tarafına verilmesini talep etmiştir....
Levent Gümüşel tarafından düzenlenen raporlarda ikinci arıza olarak gösterilen piston kollarının kırılmasının sebebinin bunların değiştirilmemesi olmadığı, piston kollarının fabrika verileri kapsamında yapılan ölçümlerinde değişmesine gerek bulunmadığı, dolayısıyla piston kollarının kırılmasının sebebinin ayıplı hizmet verilmesinden kaynaklı olamayacağı belirtilmiştir. Şu halde her ne kadar tespit raporunda davalının ayıplı hizmet verdiğinden bahisle arızanın meydana geldiği belirtilmiş ise de mahkemece alınan ilk bilirkişi raporu ve sonradan alınan 3. ve uzlaştırıcı rapor bu raporu doğrulamamış olup mahkemece alınan raporların birbiri ile tutarlı ve ihtilafı çözer nitelikte olduğu anlaşıldığından davanın reddine dair verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf itirazlarının esastan reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Dosya içeriğine, temyizin kapsamına, uyuşmazlığın ayıplı satış ve hizmet sözleşmesine ilişkin bulunmasına göre, temyiz inceleme görevi Yargıtay Yasası’nın 14. maddesi ve Başkanlar Kurulu kararı uyarınca Yargıtay 13. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine 25/09/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ Uyuşmazlık, ayıplı hizmet ve imalattan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla hüküm kurulmuştur.Davanın niteliğine göre inceleme görevi Yargıtay 13.Hukuk Dairesinindir.Ancak, anılan daire dosyayı dairemize göndermiş olduğundan; dosyanın Hukuk Başkanlar Kurulunca temyiz incelemesini yapacak daire belirtilmek üzere dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmesine, 04.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....