Davalı-karşı davacı Songül vekili, hukuki dayanaktan yoksun asıl davanın reddine karar verilmesini savunmuş, harcını yatırdığı birleşen dava dosyasında davalı adına kayıtlı banka hesaplarındaki paralar bakımından katılma alacağının davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece, birleşen davanın reddine, asıl davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı-karşı davacı Songül vekili tarafından temyiz edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı isteklerine ilişkindir....
Davalı vekilinin sonradan 18/05/2017 tarihinde kendiliğinden ziynet eşyası üzerinden 1/4 oranında nispi peşin harç yatırmış olması yukarıda sözü edilen hükümler karşısında cevap dilekçesini karşı dava haline getirmez. Bu bakımdan usulüne uygun açılmış bir karşı dava olmadığı gözetilmeden "karşı davada boşanma, nafaka ve tazminat taleplerinin reddine, ziynet eşyalarının kısmen kabulüne, çeyiz eşyaları yönünden açılmamış sayılmasına" şeklinde hüküm kurulması ve davalı kadın lehine vekalet ücreti takdir edilmesi yerinde değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince olmayan karşı dava hakkında karar vermesi doğru görülmemiş, davalının istinaf talebinin kabulüne karar verilerek kararın kaldırılmasına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....
Davacı karşı davalı erkek vekili istinafa cevap ve istinaf dilekçesi ile; asıl davada TMK 166/4 gereğince verilen boşanma kararını istinaf etmediklerini, kesinleştirilmesine, davalı kadının istinaf talebinin reddine, süresinde açılmayan karşı davanın tümden reddine, asıl davada verilen boşanma kararını istinaf etmediklerini, maddi-manevi tazminat, yoksulluk nafakasının yüksek olduğunu, davaları kabul edildiği halde vekalet ücreti verilmediğini belirterek kararın tazminat, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Asıl dava fiili ayrılık nedenine dayalı TMK 166/4.madde gereğince boşanma davasıdır. Karşı dava zina nedenine dayalı TMK 161.madde gereğince boşanma olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı TMK 166/1 madde gereğince boşanma davasıdır....
İddianın ileri sürülüş şekline göre asıl dava ve birleşen dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı, eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/977 Esas sayılı dosyasında düzenlenen sağlık kurulu raporu ve kısıtlı beyanları doğrultusunda ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine" karar verilmiş, ilk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı tarafça süresinde hükmün tamamı yönünden istinaf talebinde bulunulmuş, Dairemizin 23.12.2020 tarih ve 2020/1039 Esas 2020/1661 Karar sayılı ilamı ile; "davacı, TMK 405 maddesinde yer alan akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle kısıtlama sebebi yanında, TMK 406 maddesindeki kötü yönetim nedeniyle de kısıtlama isteminde bulunmuş, ilk derece mahkemesince TMK 405 maddesine dayalı talep yönünden ret kararı verilmiş ise de TMK 406 maddesine dayalı talep yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Nafaka Artırımı-Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı (koca) tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı (koca)'nın, davacı-davalı (kadın)'ın nafakanın artırılması davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2- Davalı-davacı kocanın kendi birleştirilen boşanma davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Davalı-davacı (koca) "aynı'' boşanma davasında iki ayrı sebeple (TMK. md.165 ve 166/1) boşanma isteminde bulunmuştur....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı - karşı davalı asıl yasal süresinde sunduğu 11.02.2019 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının kusur belirlemesi, tedbir nafakası ve maddi tazminat yönünden kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini istemiştir. GEREKÇE: Asıl dava; evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine (TMK 166/1. madde) dayalı boşanma, karşı dava; evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine (TMK 166/1. madde) dayalı boşanma ve ferîlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı - karşı davalı asıl tarafından kusur belirlemesi, maddi tazminat ve tedbir nafakası yönünden süresinde istinaf talebinde bulunulmuştur....
GEREKÇE : Asıl dava TMK 197 maddesi uyarınca açılan tedbir nafakası, birleşen ve karşı dava TMK 166/1 maddesi uyarınca açılan boşanma davalarıdır. Davacı-b.davalı-k.davacı kadın istinafında, tam kusurlunun koca olduğunu, bu nedenle boşanma davasının ve tedbir nafakası davasının kabulü gerektiğini, çocuklara TMK 169.maddesine göre verilen tedbir nafakası miktarlarının düşük olduğunu belirterek asıl dava ve karşı davasının kabulünü talep etmiştir. Davalı-b.davacı-k.davalı erkek istinafında, tam kusurlunun kadın olduğunu, birleşen davasının kabulü gerektiğini belirterek lehine kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Tarafların 09/06/2006 tarihinde evlendikleri, 2008 ve 2016 doğumlu 2 müşterek çocuklarının olduğu, asıl davanın 25/05/2018 tarihinde, birleşen davanın 04/07/2018 tarihinde karşı davanın ise 20/07/2018 tarihinde açıldığı görülmüştür....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ Davalı kadının; davacı kocaya ve kocasının babasına hakaret sözleri söylediği, kayınpederine beddua ettiği, davalı-karşı davacı kocanın ise; kadına hakaret ve tehdit ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı, evlilik birliğinin kendisine yüklediği sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, haklı bir sebep olmaksızın müşterek konutu terk ettiği ve geriye dönmeyerek birlikte yaşama, sadık kalma, el birliği ile ailenin mutluluğunu sağlama yükümlülüklerini yerine getirmediği, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı-karşı davalı kocanın daha fazla, davalı-karşı davacı kadının daha az kusurlu olduğu anlaşılmakla, asıl davanın TMK 1661- 2 maddesi gereğince, karşı davanın TMK 166/1 maddesi gereğince kabulü ile tarafların boşanmalarına, müşterek çocuk Zehra Nur'un velayetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, müşterek çocuk yararına takdir edilen aylık 350,00 TL tedbir nafakasının tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 01.01.2021...
Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1)....