Bu akdi ilişkinin, tarafların açık veya örtülü iradeleri ile kurulması mümkündür. Böylece taraflar arasındaki sözleşme ile tüzel kişiliği olmayan bir kişi birliği oluşmaktadır. Adi ortaklık; bir yönüyle borç sözleşmesi olmasının yanı sıra, bir yönüyle de ortak bir gayenin yerine getirilmesini amaçlayan sosyal bir birliktir. Bu nedenle, ticari ilişkide ortakların şahsı da önem arz etmektedir. Kanun adi ortaklık ilişkisinin kurulması için herhangi bir şekil şartı öngörmemiştir. Nitekim doktrinde de sözleşmesel ilişkinin kurulması ile ilgili olarak "Diğer sözleşmelerde olduğu gibi, adi ortaklık sözleşmesi de tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile kurulur...Kanun ortaklık sözleşmesinin geçerliliğini şekle bağlamamıştır." denilmiştir (Yavuz/Özen/Acar, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 2007, s.910).Aynı şekilde doktrinde, "Kanun, adi ortaklık sözleşmesinin geçerliliğini özel bir şekil şartına tabi tutmamıştır....
Bu durumda, mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, yeniden oluşturulacak konusunda uzman deri tekstili işinden anlayan teknik bilirkişiler ve adi ortaklık ile tasfiyesinden anlayan mali müşavirden oluşan 3 kişilik bilirkişi kurulundan adi ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesi sebebiyle TBK’nın 639/1. maddesi gereğince ortaklık sona erdiğinden sözleşmede üstlenilen işlerin gerçekleştiği seviye de dikkate alınmak suretiyle 07.01.2014 tarihli sözleşme ile TBK’nın 644. ve devamı maddeleri gereğince adi ortaklığın tasfiyesi konusunda rapor alınıp değerlendirilerek sonucuna uygun ve gerekirse kısmi de olsa teminat senedi ile ilgili borçlu bulunulmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile davanın tümden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, 5766 sayılı Kanun'un 11. maddesi ile yapılan...
Somut olayda; taraflar arasında akdedilen 03.12.2010 tarihli sözleşmeye istinaden ... ve ... plakalı araçları taraflarca işletilmesi hususunda adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, araçların ile gelir ve giderlerin ortak olduğu, söz konusu araçların 29.07.2011 tarihinde davacının eşine devredilmesi ile taraflar arasındaki ortaklık ilişkisinin sona erdiği sabittir. Bu noktada taraflar arasındaki ortaklık son bulduğuna göre tasfiyenin de mahkemece bizzat yapılması gerekir. Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır....
O hâlde adi ortaklığın borcu nedeniyle ortaklar müteselsilen sorumlu oldukları ve ortaklığın mal varlığı elbirliğiyle idare edildiğine göre, birlikte sorumluluk gereği adi ortaklığın borcu nedeniyle adi ortaklığa ait mal veya alacağa haciz konulabilir ve alacaklı tarafından ortaklığın mal varlığından tahsilat yapılabilir. Diğer yandan adi ortaklığın kuruluş sözleşmesine göre yaptığı ticari faaliyet sonucu doğan hak ve alacaklar ile borçlar adi ortaklığa aittir. Bu borçlardan bir kısmının nizasız ödenmesi, henüz ödenmemiş olan ve nizalı hâle gelen adi ortaklık borçları arasında eşitlik yaratır. Ayrıca nizasız ödeme, adi ortaklık tasfiye edilmeden yapıldığından adi ortaklığın borcunun ortakların şahsi borcu olarak nitelendirilmesine imkân vermez. TBK'nın 638. maddesindeki düzenleme ortakların, ortaklık dışında oluşan şahsi borçları için olup ortaklık borçları için uygulama olanağı bulunmamaktadır.”...
Somut olayda, davacı davalı ile kurulduğu ileri sürelen adi ortaklık ilişkisi kapsamında davalı şirketteki %10 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile adına devrine, olmadığı takdirde bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sürecinde 10/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tamamen ıslah edilerek, dava dilekçesi ile davalı olarak hasım gösterilen tüm şirketler yönünden iradi taraf değişikliği yapılmış; davalı şirketlerin davadan çıkartılarak davaya sadece davalı gerçek kişi yönünden devam ettikleri bildirilerek ve adı geçen davalı gerçek kişi yönünden; aradaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde taahhüt edilen şirketlerdeki payların davacı adına devrine, bu olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesi istenilmiştir....
K A R A R Davacı, davalı ve dava dışı üçüncü kişi ile restorona ortak olduklarını, daha sonra kendisi ve üçüncü ortağın hisselerini dava dışı ... .'a devrettiklerini, ancak bu kişinin devir bedelini ödeyememesi nedeniyle, devraldığı hisseleri yeniden kendisine verdiğini ileri sürerek, ortaklıktaki %50 işletme gelir payının teslimine, bu mümkün olmadığı takdirde 65.000 YTL'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı ve dava dışı . arasında, 24.9.2003 tarihli ortaklık sözleşmesi ile adi ortaklık kurulduğu ve bu ortaklığın konusunun restoran işletmesi olduğu, daha sonra 3.6.2005 tarihli devir sözleşmesi ile davacı ve .'...
Dosya kapsamından; davacı ile davalının, 17.04.2012 tarihli "Adi Ortaklık" sözleşmesi ile sözleşmede belirtilen şartlarda ortaklık kurdukları anlaşılmaktadır. Davacı tarafından, adi ortaklığa koyduğu sermaye payının tahsili talep edilmekle, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; adi ortaklığın tasfiyesi hükümleri (TBK'nun 620 ve devamı maddeleri) gereğince ve 642.maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması suretiyle çözümlenmesi gerekmektedir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir....
Dava, adi ortaklığın tasfiyesi ile katılım payı talebine ilişkindir. Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında maden işletilmesi amacıyla adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu sabittir. Mahkemece, her ne kadar adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı ortaklık payının iadesine yönelik talepte bulunulduğu fakat ortaklıktan çıkma, çıkarılma yahut ortaklığın sona ermesi söz konusu olmadan ortaklık payının istenilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de Dairemizce somut olayda davacının talebinin adi ortaklığın feshi/ tasfiyesi ile ortaklığa sermaye olarak koyduğu (davalıya verdiğini iddia ettiği ) bedelin ödenmesine yönelik olduğu değerlendirilmiştir....
Mahkemece, üçlü bilirkişi kurulundan alınan rapor hükme esas alınmak suretiyle davacı-karşı davalının açtığı davanın kısmen kabülüne, adi ortaklık sözleşmesinin feshine, ortaklık payına yönelik talebinin reddine, davalı-karşı davacının davasının kabulü ile adi ortaklık sözleşmesinin feshine, zarara yönelik talebinin fazlaya yönelik isteminin saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL zararın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davada, adi ortaklığın feshi ile bu ortaklığın feshinden davacının payına düşen kısım ile davacıya ödenmeyen kar payının belirlenip davalıdan tahsili, karşı davada ise adi ortaklığın feshi ile uğranılan zararın davacı karşı davalıdan tahsili istenilmiştir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)...
Mahkemece, kar payı istenen dönemde ve öncesinde ortaklığın zarar ettiği, sulh hukuk mahkemesince taşınmazdaki ortaklığın giderilmesine karar verildiği, davacının davalıya 55.000 Euro para verdiğini ispat edemediği, adi ortaklığın tasfiye edilecek mal varlığının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddinekarar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı eldeki davada, davalı ile yarı yarıya ortak oldukları taşınmaz üzerinde kurulu bulunan tavuk kümeslerini davalı ile birlikte adi ortaklık şeklinde işlettiklerini, ancak davalının ortaklık ilişkisine uygun olmayan davranışlarda bulunduğunu savunarak ortaklığın fesih ve 2012/14998-24255 tasfiyesi ile kar payının tahsilini istemiş, davalı ise adi ortaklık ilişkisini inkar etmemiş ve ancak ortaklığın kar elde etmediğini savunmuştur. Taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu tarafların beyanlarıyla anlaşılmış olup, esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir....