İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın 1949 yılında yapılıp kesinleşen Çataldağı Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı, 1986 yılında Hazine adına nitelik kaybetmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarıldığı, bu olguları gözönünde bulundurmayan kadastro ekibi 1987 yılında yapılan genel kadastro sırasında dava konusu parseli davalıların miras bırakanı adına senetsizden tapuya tescil ettiği, yapılan işlemin 2. kadastro olması nedeniyle 766 Sayılı Yasanın 46 mad./2. mad. ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1 maddesi gereğince bütün sonuçları ile hükümsüz olması nedeniyle dava konusu parsel hakkında oluşturulan tapunun yolsuz tescil hükmünde ve aslı orman olan taşınmazın her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilmesinin özde orman olan taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceği ve bu tür tapu kayıtların 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki hak düşürücü süreye bağlı kalmadan Hazine veya Orman Yönetimi tarafından her zaman iptal talebi ile dava...
Mahkemece, dava ve temyize konu çekişmeli 188 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacılar lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Davacılar, dava konusu edilen, ancak temyize konu edilmeyen 183 ada 13 ve 188 ada 3 parsel sayılı taşınmazlarla birlikte temyize konu 188 ada 5 parsel sayılı taşınmazın adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Çekişmeli 188 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının edinme sütununun incelenmesinden, tutanağa dayanak yapılan 1960 tarih ve 12 tahrir numaralı vergi kaydının bütün olarak 183 ada 13, 188 ada 3 ve 5 parselleri kapsadığı, vergi kaydının hudutlarının orman olması sebebiyle, kayıt miktar fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır. Çekişmeli taşınmazın doğu sınırında 188 ada 2 parsel sayılı orman parseli bulunmaktadır....
Ancak, uzman bilirkişi raporuna göre, taşınmazın 1952 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı ve 1974 yılında 1744 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ile orman niteliğinin yitirilmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 2000 yılında da arazi kadastrosu sırasında bu niteliği ile Hazine adına tapuya tescil edildiği, öncesi orman olan ve bu niteliğini kaybetmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların 27.01.2009 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5831 sayılı Yasanın 5. maddesiyle, 6831 sayılı Yasaya eklenen Ek 10. maddesi uyarınca, Orman Yasasının 20.06.1973 tarih ve 1744 sayılı Yasayla değişik 2. maddesi, 23.09.1983 tarihli 2896 ve 05.06.1986 tarihli 3302 sayılı yasalarla değişik 2. madde 1. Fıkra (B) bendi uygulamalarına göre kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği, zilyedlik süresi ne olursa olsun özel mülkiyete konu olamayacağı, ancak, Hazine adına tescil edileceği açıktır....
Karara dayanak alınan bilirkişi raporu, çekişmeli taşınmazın orman niteliğinin neden yitirdiği açıklanmaması ve dört tarafı orman ile çevrili taşınmazın üzerinde insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşmeme nedeni açıklanmadığından çekişmeli taşınmazın hukuki durumunu belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmayıp, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz. 6831 Sayılı Yasanın değişik 2/B maddesi ile (bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin orman rejimi dışına çıkartılacağı) hükmünün bulunduğu, bundan doğal ve gerçek anlamda nitelik kaybının anlaşılması gerektiği, her isteyenin ormanlarda doğal olarak bulunan deliceleri aşılaması, bina ya da eklentilerini inşa etmesi, erozyona sebep olacak biçimde araziyi teraslaması ya da orman bitkilerini kökleyip tarım yapmaya teşebbüs etmesi veya 6831 Sayılı Yasanın 17/2. maddesi gereğince hiçbir zaman kişiler adına tapuya tescil edilemeyecek ve özel mülk olamayacak orman içi açıklığı...
maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (H.G.K.nun 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.), 7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları), 8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tespit ve tescil harici bırakılması (H.G.K.nun, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları), 9) Kadastro (Tapulama) mahkemesince orman sayılan yer olması nedeniyle hükmen tescil harici bırakılan yerlerden olduğunun (Bu tür yerler, Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin...
Dava, tapu iptali ve tescil niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 20.04.1994 tarihinde ilan edilip kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesince çekişmeli taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığı kabul edilerek; mahkemenin, davanın kısmen kabulü yönünde verdiği karar bozulmuşsa da, Yönetimin davası taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı iddiasına dayalıdır. Yani; dava, 2/B madde uygulamasına dayalı tapu iptali ve tescil davası değil, kesinleşen orman sınırları içinde kalan tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu durumda, Yargıtay bozma kararının maddi yanılgıya dayandığı açıktır. 04.02.1959 tarih 13/5 sayılı İ.B.K. ve 1998/708 sayılı H.G.K. kararlarına göre maddi yanılgıya dayalı bozma kararlarına uyulmuş olması taraflar lehine usulü kazanılmış hak oluşturmaz....
Öncelikle çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması gerekir....
Şöyle ki; bir taşınmazın bitki örtüsü ve toprak yapısı itibariyle orman olup olmadığını mevcut belge ve bilgiler ışığında inceleyerek sonuçlandıracak uzman bilirkişi, orman bilirkişisi olduğu ve mahkemece mahallinde yapılan keşifte bilgisine başvurulduğu halde, orman bilirkişi tarafından mahkemeye sunulan rapora itibar edilmeksizin, keşifte fen bilirkişisi olarak dinlenilen ve görevi sadece orman bilirkişisi tarafından usulünce yapılan orman incelemesi sonucu, orman olduğu ve orman olmadığı belirlenen taşınmazların krokisini çizip mahkemeye vermekten ibaret olan fen bilirkişi raporuna değer verilerek hüküm kurulmuş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir....
Mahkemece; dava konusu taşınmazın "orman" vasfında olduğundan bahisle tapu iptal ve tescil davası açıldığı, taşınmazın bulunduğu ... köyünün, orman kadastrosunun yapılıp bu işlemin 17.03.1971 tarihinde kesinleştiği, dava konusu taşınmazın orman vasfında olup olmadığı ile ilgili olarak mahallinde keşif yapıldığı, alınan bilirkişi raporu ile de dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, ...ili, ... ilçesi, ... köyü, İncirlidere mevkiinde 971 numaralı "tarla" vasfındaki parselin, "tarla" olarak tespit gören niteliğinin iptali ile, taşınmazın "orman" vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir....
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 1969 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile 1982 ve 1994 yıllarında kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik aplikasyon, 2. madde ve 2/B madde uygulamaları vardır. 1) Orman Yönetiminin temyiz itirazları bakımından; İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman bilirkişi raporlarına göre; çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırına 1,5 km mesafede, 1959 ve 1996 yılı memleket haritalarında da orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiğine göre, Orman Yönetiminin taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu yönündeki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2) Davacıların (E) ve (F) harfli bölümlerine yönelik temyiz itirazları bakımından; Çekişmeli taşınmazın (E) ve (F) harfli bölümlerinin taşlık kayalık yapıda olduğu ve tarım arazisi özelliğinin bulunmadığı belirlenerek, yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre davacıların bu bölümlere yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir...