Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dosya kapsamına göre; davacının babası Orhan Çakar'ın 22/01/2016 tarihinde vefat ettikten 11 ay sonra davacının eşinden anlaşmalı olarak ve hiçbir sosyal güvencesi de olmaksızın, maddi-manevi tazminat ile nafaka talebi olmaksızın davacı T1 ile eşi Ersan Temel'in 15/12/2016 yılında anlaşmalı şekilde boşandıkları, boşanmanın hemen sonrasında davacı T1'ın başvurusu üzerine kendisine davalı SGK tarafından yetim aylığının bağlandığı, daha sonradan kurum tarafından yapılan 16.02.2017 başlangıç tarihli inceleme sonucu düzenlenen 01.03.2017 tarihli denetmen raporu ile davacının boşanmış olduğu eşi ile boşanmış oldukları dönemde eylemli olarak birlikte yaşama olgusu içinde bulundukları tespit edilmesi üzerine yetim aylığının kesildiği anlaşılmaktadır....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanmadan Sonra Açılan Maddi ve Manevi Tazminat Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Dava, boşanmadan sonra açılan boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat isteklerine ilişkindir. Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden sonra açılan, boşanmanın fer'i niteliğindeki tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde esas alınacak kusur: boşanma davasında belirlenen ve boşanma sebebi olarak kabul edilmiş olan kusurdur....

    Sayılı ilamı ile 09/12/2016 tarihinde kesinleşen karar ile, anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı kadının boşanma davasında duruşmadaki beyanında davacı taraftan eşya, ziynet alacağı ve mal rejiminden kaynaklanan alacak talebinin olmadığını belirttiği, dosyaya sunulan 07/12/2016 tarihli protokolde tarafların birbirlerinden ziynet eşyalarına yönelik herhangi bir talepleri bulunmadığı şeklinde kaydın olduğu ve bu protokolün mahkemece onaylanmasına karar verildiği, iş bu davanın 12/09/2018 tarihinde açıldığı, incelenen anlaşmalı boşanma davasına göre davacı kadının açıkça ziynet alacağı talebinin olmadığı yönündeki beyanı göz önüne alındığında daha sonradan ziynet alacağı talebinde bulunamayacağı anlaşılmakla mahkemenin davanın reddine karar vermesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, davacı kadının istinaf talebinin esastan reddi yönünde karar verilmesi gerektği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

    GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların, davalının alkol bağımlısı ve sürekli şiddet uygulaması nedeniyle anlaşmalı boşandıklarını, davalının Denizli Ametem'de tedavi olduğu halde yine sürekli alkol kullanmaya devam ettiğini, davacının hemşire olarak görev yaptığını, davalının da devlet memuru olduğunu, davalının alkollü olarak araç kullandığını, geceleri ve gündüzleri mesai saatleri içinde sürekli alkol kullandığını, bu nedenlerle çalıştığı işyerlerinde disiplin cezaları aldığını, birçok suçtan ceza aldığını, anksiyete bozukluğu ve alkol kullanım bozukluğu olduğunu, boşanmadan kısa süre sonra cezaevine girdiğini, bir süre cezaevinde yattıktan sonra Denizli'ye tayin istediğini, boşanma sırasında bir kez çocuklarla yatılı görüştüğünü, o dönemde de çocukların yanında sürekli alkol kullandığını, bu durumun çocukları korkuttuğunu, bundan sonra davacının çocukları yatılı olarak davalı yanına göndermediğini...

    DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, çocuğun velayetinin babasına verildiği, ancak boşanmadan sonra çocuğun bir yıl süre ile annesi yanında kaldıktan sonra davalının evlenerek çocuğu yanına aldığı, bu süreçte annenin çocuğu sadece bir kez görebildiği, her ne kadar davalı sosyal inceleme raporunda davacının akıl hastası olduğunu ve evlenmeden önce şizofreni tedavisi gördüğünü iddia etmiş ise de, davacının özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, iddia edildiği gibi ciddi bir psikolojik rahatsızlığı olsaydı yaptığı işin mahiyeti gereği bu işe kabul edilmesinin mümkün olmayacağı, hal böyle olunca davalının bu iddiasının araştırılmasına gerek olmadığı, anne ile çocuk arasında tesis edilen kişisel ilişki sürelerinin makul olduğu, her ne kadar davalı kişisel ilişkinin pedagog eşliğinde ve icra kanalı ile yapılması şartına bağlanmasını talep etmiş ise de, kişisel ilişkinin herhangi bir şarta bağlanamayacağı, bu durumun davacının kişisel ilişki...

    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların yerinde olmadığını, tarafların Almanya Mahkemelerinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, karşı tarafın itiraz etmemesi nedeniyle kararın kesinleştiğini, açılan davanın haksız olduğunu, Almanya'daki boşanma kararında boşanmanın mali sonuçlarını kapsar şekilde karar verildiğini, belirterek haksız ve mesnetsiz davanın ve taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda: "davanın reddine " karar verilmiştir. Davacı vekili; boşanmanın anlaşmalı olarak gerçekleşmediğini, boşanmanın eki sayılan bir protokolün olmadığını, davalı ile aralarında boşanma tazminat ve mal paylaşımı konularında yapılan bir anlaşma olmadığını, dosya kapsamından davalının kusurlu olduğunun ispat edildiğini, beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinafa cevap vermemiştir....

    ./2008 tarihinde anlaşmalı olarak boşandığı, .../06/2011 tarihinde yeniden evlenip, .../06/2014 tarihinde anlaşmalı olarak yeniden boşandığı, ikinci kez boşanmanın ardından davalı Kurum'a ölüm aylığı talebiyle yapılan 02/07/2014 tarihli başvurunun Kurum tarafından reddedildiği, karara davacı tarafından yapılan itirazın da Kurum'un .../09/2014 tarih ... sayılı yazısıyla reddedildiği, davacının boşandığı eşi .... ile evli olduğu dönemde .../.../2011 tarihinde yapılan teftiş sonrasında verilen .../.../2011 tarih 2011/MÖ-... sayılı denetim raporu içeriğine göre davacının eski eşi .... ile eylemli olarak birlikte yaşadığının belirtildiği, davacının hangi tarihlerde eski eşi ile birlikte yaşadığının belirlenmediği, mahkemece davacı ile eski eşinin sadece seçim yerlerinin ortak olmasının davacının eski eşi ile birlikte yaşadığının delili olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır....

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava TMY. 166/3 gereği anlaşmalı boşanmaya ilişkindir. Mahkemece, Türk Medeni Yasası'nın 166/3. maddesi gereği tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmiş, davalı koca tarafından hükmün tamamı yönünden istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmelerini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki anlaşmanın bozulması ile anlaşmalı boşanma hükmü bütünüyle geçersiz hale gelir. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMY m. 166/1- 2) olarak görülmesi gerekir....

      Davacı ...’in boşanmadan kaynaklanan alacağı olduğu, boşanmadan çok kısa bir süre sonra içinde oturduğu taşınmazın, borçlu konumundaki eski eşi tarafından, davalı ...'ye satıldığı, bu satışın muvazaalı olduğu iddia edilmiş, mahkemece muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamıştır. Davacı ve borçlunun ortak çocukları ..., 02/10/2015 tarihli ifadesinde üçüncü kişi... ile babaannesinin çocukluk arkadaşı olduğunu, uzaktan akraba olduklarını belirtmiştir. Davalı üçüncü kişinin kardeşi ... ise ifadesinde dava konusu evin tanımadıkları bir şahıs tarafından gösterildiğini, evi gezemediklerini emsalini gördüklerini, evi satan ikişinin ablası ile irtibata geçtiğini halen evde eşinin oturduğunu icra kanalı ile ilerde çıkacağını ona göre alıp almayacağını sorduğunu ablasının durumu kabul ettiğini belirtmiştir....

        Bu itibarla anlaşmalı boşanmadan sonra artık boşanma sebebiyle tazminat istenemez. Bu bakımdan dava reddedilmelidir. Bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır...” denildiği görülmüştür. Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2014/17704 Esas, 2015/14882 Karar sayılı ilamında, “...dosyaya ibraz ettikleri anlaşmalı boşanma protokolü uyarınca boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat konusunda karşılıklı anlaşmış olmaları nedeniyle anlaşmalı olarak boşanmalarına, birbirlerinden maddi ve manevi tazminat talepleri bulunmadığından bu konularda aralarında yaptıkları sulhun onanmasına karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmıştır....

        UYAP Entegrasyonu