Yukarıda aktarılan mevzuat uyarınca idare, yaban hayvanlarını koruma görevi kapsamında boz ayıları mutlak koruma altına almıştır. Yaban hayatının ve yaban hayvanlarının korunması noktasında alınan bu kararın kamu menfaatinin korunması amacına yönelik olduğu açıktır. Kamunun genel menfaatinin korunmasına yönelik bu karardan doğan külfetin tek kişi üzerinde bırakılmaması, bu kişinin özel zararının kusursuz sorumluluk (fedakarlığın denkleştirilmesi) ilkesi uyarınca topluma pay edilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlıkta, davacıların 2011-2012 Av Dönemi Merkez Av Komisyonu Kararından kaynaklanan özel nitelikteki zararlarının kusursuz sorumluluk (fedakarlığın denkleştirilmesi) ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. Öte yandan, yeniden yapılacak yargılamada davanın sadece Tarım ve Orman Bakanlığı husumetiyle görülmesi gerektiği açıktır. KARAR SONUCU : Açıklanan nedenlerle; 1....
Güvenlik ve Koruma San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı ... Güvenlik ve Koruma San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 23,00 TL peşin onama harcının davalı ... Güvenlik ve Koruma San. Tic. Ltd. Şti'den alınmasına, 10/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Geçici hukuki korumalar; ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, yürütmeyi durdurma, tutuklama, el koyma gibi çeşitli hukuk dallarında düzenlemiş olan etkin hukukî koruma önlemlerine ilişkin üst kavramdır. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile sağlanabilir. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....
Davacının istinaf sebeplerinin incelenmesinde, Geçici hukuki korumalar; ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, yürütmeyi durdurma, tutuklama, el koyma gibi çeşitli hukuk dallarında düzenlemiş olan etkin hukukî koruma önlemlerine ilişkin üst kavramdır. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılan bir dava üzerine yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile sağlanabilir. Bu nedenle dava, “kesin hukuki koruma” olarak nitelendirilmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonuç doğuracak biçimde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği konusunda açık bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Yargıtay ve öğreti tarafından böyle bir görüşün kabul edilmesi geçici korumanın niteliğinden kaynaklanmaktadır. İhtiyati tedbir ise ileride açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarayan geçici hukuki korumadır....
Ancak, TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, sanık hakkında 1. fıkranın (c) bendinde yazılı hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesi tarihine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı ve sanığın temyiz iddiaları yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bozma sebebi 5320 sayılı Kanun'un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, hüküm fıkrasından “5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (c) bendinde düzenlenen haklardan (güvenlik tedbirinden) ise koşullu salıvermeye kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin çıkarılarak yerine “5237 sayılı TCK'nın 53/1-c maddesinde belirtilen hak yoksunluğunun sanığın sadece kendi...
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Sanığın yüzüne karşı verilen 12.09.2007 tarihli kararda kanun yolu başvuru süresinin tefhimden itibaren yerine yanıltıcı şekilde tebliğinden itibaren denilerek sanık yanıltılmış ise de; sanığın hakkında verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinden haberdar olduğu ve herhangi bir itirazının bulunmadığı anlaşıldığından tebliğnamedeki kanun yolu talebinin 12.09.2007 tarihli karara yönelik olduğuna ilişkin düşünce benimsenmeyerek 26.12.2008 tarihli mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde; Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra; a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse...
G E R E K Ç E: Uyuşmazlık, taksirle ölüme neden olmaktan kaynaklanan haksız eylem nedeniyle açılan maddi manevi tazminat davasında istenilen geçici hukuki koruma tedbirinin reddine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle, İİK un 257 inci maddesi uyarınca ihtiyati haciz koşulları gerçekleşmediğinden davacının ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Bilindiği üzere; uyuşmazlık bir miktar para alacağına ilişkin ise İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz; uyuşmazlığın dava konusu olması halinde 6100 Sayılı HMK'nun 389. vd maddeleri gereğince ihtiyati tedbire ilişkin geçici hukuki koruma kararı verilmesi istenebileceği açıktır. Öte yandan, 6100 Sayılı HMK'nun 33. maddesi gereğince olayları anlatmak taraflara, hukuki niteleme mahkemeye aittir. İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz iki ayrı koruma tedbiri olup amaçları, konuları ve sonuçları bakımından birbirinden farklıdır....
G E R E K Ç E Uyuşmazlık, hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal,mala zarar vermekten kaynaklanan haksız eylem nedeniyle maddi manevi tazminat istemli açılan davada istenilen geçici hukuki koruma tedbirinin kısmen kabulüne ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle, davacıların geçici hukuki koruma tedbirinin maddi tazminat bakımından kabulüne, manevi tazminat bakımından reddine karar verilmiş; bu karara karşı davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilir; HMK'nun 357 inci maddesine göre de, İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz, maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır....
önce kamuya sunulduğunun aşikâr olduğu, tasarımın tescili için kanunda aranan “kamuya sunulmuş olma” şartının yerine getirilmediğinin kuşkusuz bir gerçek olduğunu, davalının başka bir tasarımcıya ait olan bir tasarımı kendi adına tescil etmesi ve bu tescile dayanarak hukuki koruma talep etmesi alenen kötü niyetli olduğunu, davanın kabulünü, davalının ... başvuru no.lu tasarımının hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, ücret-i vekalet ile yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Kaldı ki para alacağına ilişkin davalarında başvurulacak geçici hukuki koruma tedbiri öncelikle ihtiyati hacizdir. Hal böyle olunca davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK'nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir....