KARŞI OY (X): Bakılan davanın, İstanbul I Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun ... tarih ve ... nolu kararı ile anılan karara davacı tarafından yapılan itirazın Koruma Yüksek Kurulu gündemine alınmamasına dair Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı işleminin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 61. maddesinde ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları Yönetmeliğinin 18. maddesinde; Koruma Yüksek Kuruluna yapılacak itirazların Bakanlıkça değerlendirilerek gerek görülmesi durumunda Koruma Yüksek Kurulu gündemine alınacağına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 2577 sayılı Kanunun 46. maddesinde de; Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca itiraz üzerine verilen kararlara ilişkin olarak, Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerince verilen kararların, temyiz incelemesine tabi olduğu hükmü yer almaktadır....
HUKUKİ DEĞERLENDİRME: Bakılan davanın, İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, ......
Anılan Yönetmelik kapsamında içme-kullanma suyu havzaları koruma alanları; "mutlak koruma alanı", "kısa mesafeli koruma", "orta mesafeli koruma alanı" ve "uzun mesafeli koruma alanı" olarak belirlenmiş, aynı Yönetmeliğin 9. maddesinin birinci fıkrasında, "Mutlak koruma alanı, içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan tabii göl, baraj gölü ve göletlerin, maksimum su seviyesinden itibaren yatayda 300 metre genişliğindeki kara alanıdır. Söz konusu alanın sınırının içme-kullanma suyu havzası sınırını aşması hâlinde, mutlak koruma alanı, havza sınırında son bulur."; 10. maddesinin birinci fıkrasında, "Kısa mesafeli koruma alanı, içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan tabii göl, baraj gölü ve göletlerin, mutlak koruma alanı sınırından itibaren yatayda 700 metre genişliğindeki kara alanıdır. Söz konusu alan sınırının, içme-kullanma suyu havzası sınırını aşması hâlinde, kısa mesafeli koruma alanı havza sınırında son bulur....
duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 2-Suç tarihi itibarıyla 15 yaşını bitirmemiş olan suça sürüklenen ...’ın, 5237 sayılı TCK’nun 31/2. ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca, işlediği iddia olunan konut dokunulmazlığının ihlali suçunun hukuksal anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğine ilişkin rapor aldırılmadan hüküm kurulması, 3-Çocuk Koruma Kanunu'nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20/2. maddesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35/1. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış çocukların işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, zorunlu olduğu halde suç tarihi itibarıyla suça sürüklenen çocuk ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçuna ilişkin sosyal inceleme raporu...
Diğer davalı cevabı; İlk derece mahkemesince davacının geçici hukuki koruma tedbirinin değerlendirildiği tarih itibariyle diğer davalı şirket henüz davaya cevap vermemiştir....
G E R E K Ç E Uyuşmazlık, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan haksız eylem nedeniyle açılan manevi tazminat davası ile birlikte istenilen geçici hukuki koruma tedbirinin reddine ilişkindir....
Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale gelir. Bu durumda geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup mahkemece ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir koşullarının bulunduğunun kabulü" doğru ve yerindedir.) gereğince reddine karar verilmiştir."...
Diğer yandan talebin niteliği gereğince 6100 sayılı HMK'nın 389 ve devamı maddelerdeki ihtiyati tedbir hükümlerininde irdelenmesi uygun olacaktır.İcra takibinin durdurulması, alacaklının alacağına kavuşmasına geçici olarak engel olması bakımından borçluya bir hukuki koruma sağladığından ortada bir geçici hukuki koruma olduğuna şüphe yoktur. Somut davada olduğu üzere, takipten önce açılan menfi tespit davalarında teminat karşılığında takibin durdurulması, kanunda ihtiyati tedbir olarak nitelendirilmiştir. ( İİK m.72/2 ) Doktrinde de, takibin durdurulmasının ihtiyati tedbir niteliği kabul edilmektedir. Takibin durdurulmasında klasik ihtiyati tedbirlerin özelliklerini taşıyan bazı hususlar vardır. Belirtmek gerekir ki, burada talep edilen geçici hukuki korumanın konusu takibin yapılmaması değil, takibin durdurulmasıdır. Bu durumda klasik ihtiyati tedbirlerde olduğu gibi davadan önce ileride başlatılması olası takibin şimdiden durdurulması şeklinde bir geçici hukuki koruma istenemez....
Yan yükümlülükler, kaynağını, Medeni Kanun 2.maddesinin birinci fikrasındaki "doğruluk ve güven (dürüstlük) kuralı" ndan almaktadır; yan yükümlülükler içerisine özellikle özen ve koruma yükümlülükleri ile aydınlatma (iletme, bildirme, bilgi verme) yükümlülüğü girmektedir. Eren,1,38-39; üçüncü kişinin korunması gereken menfaatleri hakkında bk. Tandoğan) üçüncü şahsın zararı, 30 vd. Bunlar "edim yükümlerinden bağımsız borç yaklaşımlarıdır." Özen ve koruma yükümlülükleri ile edim yükümlerinden bağımsız borç ilişkisi gereği, borçluya, asli edim ilişkisiyle bağımlı olarak borç konusuna ilişkin olmak üzere doğrudan doğruya veya ondan bağımsız olarak karşı tarafın hukuken değer verdiği menfaatlerini koruma ve her türlü tehlikeden uzaklaştırma biçiminde dolaylı olarak bağlanan bir davranış yükümlülüğü söz konusudur....
Hukuki yarara ilişkin dava şartının sonradan tamamlanması da mümkün değildir. 6769 sayılı SMK'nın 5/g ve ğ maddesi kapsamına giren işaretler marka olarak tescil olunamaz ise de gerek Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi ve gerekse de 6769 sayılı SMK'nın anılan hükmü, bu tür işaretlerin bir kütük veya deftere tescili gibi bir zorunluluğa veya düzenlemeye işaret etmemiştir. Türk Patent ve Marka Kurumunun anılan mahiyetteki işaretleri koruma markası vererek korumasına yönelik yasal bir zorunluluk veya uygulama da söz konusu değildir. Kurumun mevzuat gereği olmayan bu tür bir uygulamaya istediği zaman son verebileceği tabiidir. 6769 sayılı SMK'da koruma markası olarak tanımlanmış ve tesciline hukuki sonuçlar bağlanmış bir marka türü de bulunmamaktadır. Mevzuatta da koruma markası tesciline ilişkin bir yöntem öngörülmemiş, davalı Kuruma da böyle bir görev verilmemiştir. Yargıtayın emsal uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay 11....