Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Keza, 31/08/2010 günlü Hisse Satış Sözleşmesi'nin 9.3 maddesinde de “alıcının, basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle” ...... şirketlerin sözleşme tarihi itibariyle mevcut ve fiziki durumunu bilerek hisseleri devir ve teslim aldığı, şirketler hakkında kendisine verilen bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığı veya benzer iddiaları ileri süremeyeceği, hisselerin devrinin gerçekleşmesinin ardından, ayıba ve zapta karşı tekeffül hükümleri başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında herhangi bir fiili veya hukuki nedene dayanarak talepte bulunamayacağı .....” hükmü karşısında da davalının sorumluluğundan söz edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan 31/08/2010 günlü sözleşmenin 9.4 maddesinde düzenlenen “şirketlerde yapılmış olan her türlü işlemden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden ,kayıtlara intikal etmemiş olsa dahi şirketlerin sorumlu olduğu, bu hususlarda alınmış karar ve yapılmış sözleşmelerle ilgili olarak alıcının ve şirketlerin idare ve ...'...

    Dava, zapta karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde sözleşme bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, tapu devri sırasında taşınmazı 100,00 TL ye satın aldığını belirten davacının, dava dışı mirasçının açtığı önalım davasında resmi satış sözleşmesinde satış bedeli olarak gösterilen bu bedelin adına depo edilmiş olması da gözetilerek kendi muvazaasına dayanıp bu bedelden fazlasını isteyemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Borçlar Kanunu m.237, Medeni Kanun m. 706/1, Tapu Kanunu m.26 ve Noterlik Kanunu m.60/3,89. maddelerindeki açık düzenlemeler ile taşınmaz satışının geçerli olması sözleşmenin resmi şekilde yapılması şartına bağlanmıştır. Bu mevzuat hükümleri gereğince kural olarak tapulu taşınmazlara ilişkin harici satış sözleşmeleri geçerli olmayacaktır. Ne var ki, harici sözleşmeye ek olarak resmi devrin gerçekleşmesi halinde sözleşmenin de artık geçerlilik kazanacağı yerleşik Yargıtay uygulamaları ile sabittir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık ve hüküm; geçerli taşınmaz satım sözleşmesi sonrası zapta karşı tekeffülden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 13. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine 17.10.2017 gününde oybirliği ile karar verildi....

        Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davanın 6502 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, 6502 sayılı Kanun kapsamında açık ve gizli ayıp kavramının ortadan kalktığı ve ayrıca ihbar yükümlülüğü de aranmayacaktır. Belirtilmelidir ki, taraflar arasındaki hukuki ilişki tüketici işleminden kaynaklanmakla birlikte, davada uygulanması gereken hukuk normu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun zapta karşı tekeffül hükümlerini düzenleyen 214 ve devamı maddeleridir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 214/1 maddesi,"Satış sözleşmesinin kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla, satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan dolayı alıcıya karşı sorumlu olur." 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "On Yıllık Zamanaşımı" başlıklı 146. Maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir."(Mülga 818 sayılı BK md.125)....

        Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 378.309,21 TL alacak tutarının dava tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlardaki avans faizi ile davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, davacılar vekilinin alacağın gecikme faizi ve tecil faizi kısmını oluşturan bedellere yönelik davasının zamansız açılmış olması nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Taraflar arasında kira sözleşmesi gereği kiralananın davacılara teslim edildiği, kira parasının davalı tarafından tahsil edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kiraya verenin sözleşmeye konu şeyin maliki olması zorunlu değildir. Kira sözleşmesi feshedilmediği veya sözleşmenin iptali davası açılmadığı sürece geçerlidir. Ancak bir üçüncü kişinin kiralanan üzerinde, kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, söz konusu hukuki ayıbı gidermek ve kiracının bu yüzden uğradığı zararları tazmin ile yükümlüdür. Kiraya verenin zapta karşı tekeffül borcu BK.’nun 253....

          nden başka hukuki ilişkiler nedeniyle doğan alacağını işbu dosyada talep edilen alacak miktarından mahsup ederek herhangi bir ödeme yapmadan İHDS hükümlerine dayalı olarak davalıya rücu edemeyeceği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK'nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile, 647.639,90 TL'nin ödeme tarihi olan 11/11/2009 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tazminat-Alacak Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat ve alacak davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalılardan .... tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde temyiz eden davalılar vekili Av. ... geldi. Davacı taraftan gelen olmadı. Hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, alt kiracı tarafından, asıl kiracı ve asıl kiraya verenler aleyhine kira sözleşmesinin süresinden önce sona erdirilmesi nedeniyle oluşan davacı zararının tazmini amacıyla açılan tazminat ve alacak istemlerine ilişkindir....

              Mahkemece toplanan delillere göre; dava konusu aracın 28/05/2010 tarihinde trafiğe çıktığı, 16/07/2010 tarihinde aracın şanzımanının değiştirildiği, 23/11/2010, 11/01/2011, 22/02/2011 tarihlerinde meydana gelen arızaların ücretsiz olarak giderildiği, arızaların aracın kullanımına engel olmadığı gibi değer kaybına da sebebiyet vermediği, davalıların ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı satın aldığı araçtaki ayıp nedeniyle aracın davalı tarafa iadesini ve araç bedelinin davalılardan tahsilini talep etmiştir....

                GEREKÇE: Dava, sigortalı makinedeki arıza nedeniyle sigortalıya ödenen miktarın davalı satıcıdan TBK nun ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı zararın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı vekili süresinde zamanaşımı defiinde bulunmuştur. Uyuşmazlık konusu mal ticari satımdan kaynaklı olması nedeniyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.'nın 23/1 maddesinin yollaması gereğince 6098 sayılı TBK.’nun 231/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu maddeye göre ticari satımlarda ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra çıkmış olsa bile satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar....

                  Mahkemece; dava konusu araç kaydına Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/11651 Hazırlık sayılı dosyasında çalıntı şerhi konulduğu, aracın henüz zaptedilmediği, ceza yargılamasının devam ettiği, zabtedilmeyen araç için zapta karşı tekeffül davasının açılamayacağı, zapt gerçekleştiğinde davacının bu davayı açabileceği, bu aşamada bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemiz, 26.04.2017 T. 2015/20047 E. 2017/6091 K. sayılı ilamı ile; taraflar arasında noterde düzenlenen 23/11/2011 tarihli araç satış sözleşmesiyle aracın davacı tarafından davalıdan satın alındığı, ceza soruşturması kapsamında Kocaeli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/563 D....

                    UYAP Entegrasyonu